Manşet

İzmirli köylülerle 2-B üzerine söyleşi

İzmir: 2-B yasasının geçmesi ile birlikte, Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi; İzmir’de de orman köylüleri, ormanlarının yasa ile birlikte rant alanı haline getirilmesine karşı tepkili. Son süreçte İzmir-Bornova civarındaki Orman köylüleri 2-B yasası ile birlikte ormanlarının; dönümü binlerce TL’den belirlenen rayiç bedelleri ile ellerinden alnımasına ve rant alanı haline getiriliyor olmasına karşı eylemdeydi. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen traktörlü eylemleri polis ve asker engellerlen; Cumartesi günkü eylemde ise gaz bombaları kullandı. Biz de Özgür Gelecek Gazetesi olarak, 2-B ile rant alanı haline getirilmek istenen köylerden biri olan Yakaköy’e giderek; Köy azası Savaş Yücel Erim ile bir röportaj gerçekleştirdik.

 

“Burası 1. dereceden doğal sit alanı”

– Basına yansıdığı üzere; geçen günlerde 2-B yasasına yönelik bir protesto gerçekleştirdiniz. Yasanın etkilerini ve yaptığınız protestoyu biraz anlatır mısınız?

Savaş Yücel Erim: 2-B yasası 1982 Anayasası ile çıkmış bir şey. Bundan öncesinde de köylülerden “ecr-i misil” dediğimiz bir kullanım bedeli alınıyordu. Bir de Özal zamanında bu yerlerin satılması gündeme gelmişti ancak o zaman CHP’den gelen itiraz ile birlikte kapandı konu. Bugüne gelindiğinde ise AKP yeniden gündeme getirdi konuyu.

Bizim köyümüzde ise birkaç problem var bu yasa ile ilgili. İlk olarak; bizim eski tapularımız var, Cumhuriyet tarihli. Ek olarak; 1937-1938’den itibaren bu yerlerin kullanıldığına dair vergi kayıtlarımız da var. Yine 1935-1964 tarihleri arasında değişen zamanlara ait de tapular var. (Bu arada 1937 tarihli, zeytinlik ve bağların tapularını gösteriyor…)

Son 3 senedir ben bu yerlerin “Orman Vasfını Yitirmiş Hazine Arazisi” olmadığını ispat etmeye çalışıyorum. Bir kere; zeytin bir orman ağacı değil ve bu arazilerde en genci 100 yaşında olmak üzere; 400 yaşına kadar zeytin ağaçları var. Zeytin ağacının olduğu yer tarım arazisidir ve burada insanlar kullanmaktalar bu yerleri.

Onu da geçersek; bu araziler 1. dereceden doğal sit alanı. Ama sadece İzmir-Manisa karayolunun sağ tarafı. Yolun diğer tarafında da aynı orman, aynı eğim, aynı toprak yapısı var ama orası sit alanı değil; burası 1. ve 2. dereceden sit alanı. Ve köyümüzün % 90 arazisi hem 2-B hem de 1. dereceden sit alanı.

Orman köylüsü zaten Türkiye’nin en fakir tabakası, ova köylerinden çok daha fakir bizim köylerimiz. Bizim buradaki rantın en önemli sebebi şehire olan yakınlığımız. Bornova’ya 13, İzmir merkeze 20 km. mesafede. Bu nedenle de cebinde parası olan “tuzukuru”ların gözü var burada. Bir de burasının Turizm Kalkınma Bölgesi ilan edilme gibi bir durumu var.

Gösterdiğim tapuların olduğu yerler şu an 2-B. Bu tapular Osmanlı’dan kalma olsa; “o devlet başkaydı, bu devlet başka” diyebilirlerdi ancak bu tapularda Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. 1. derece doğal sit alanı olduğu için; bize deniyor ki; tapularınızı veremeyiz. Mesela benim tarlam 22 dönüm ve dönümüne 60 bin TL deniyor.

 

“Burada doğup büyüyenler terk etmek istemiyor”

– Peki geçen gün Belkahve’de yapılan eylemden biraz bahseder misiniz? Hangi köyler vardı orada?

– Yakaköy, Çiçekliköy, Karaçam, Beşyol ve Ulucak’taki üç mahalle ve Kuyucak köyleri toplandık ve bir organizasyon yaptık. Köylülerle geçen hafta Perşembe günü sabah traktörlerimize binip yollara düştük. Ellerimizde dilekçelerimizle önce Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne sonra da Konak’ta bulunan Milli Emlak Müdürlüğü’ne gidecektik. Ancak polis yarı yolda önümüzü keserek müdahalede bulunacağını söyledi. O eyleme basının biraz ilgisi vardı. Eylemden bir hafta önce köyde bir basın toplantısı düzenlemek istedik ancak hiç kimse gelmedi.

Bizler hedefimize ulaşmak için devam edelim dedik ve Cumartesi günü bu sefer Ankara yolundan gitmeyi planladık. Cumartesi günkü protestoda ise önceden haber aldıkları için Ulucak’ın bütün giriş ve çıkışlarını tutarak yığınak yaptılar ve yoğun şekilde biber gazı kullanarak saldırdılar bize.

– 2-B yasası tarımı nasıl etkiliyor?

– Şu anda durum muallakta olduğu için; insanlar meyvelere ilaç atmıyorlar. İlaç atma zamanı gelmiş olmasına rağmen köylüler bekliyorlar, ne olacak diye. Yarın bir gün, çıkıp gelip, o tarla senin değil derler korkusu ile insanlar tarlalarına gitmeden oturuyorlar köyün kahvesinde.

Bu bölgede zaten güçlü bir üretim yok. Geneli verimsiz topraklar ancak; atadan-dededen kalma olduğu için, burada doğup büyüyen insanlar terk etmek istemiyorlar. Çok eski bir yerleşim yeri burası. Osmanlı zamanında Manisa merkezi bir yer ve burası tam yol üstü. Ek olarak ise Rum köyüymüş eskiden buralar. Mesela bazı tapularda Rumca isimler var.

– Peki köylülerin eylemi sürdürmek için bir planı var mı?

– Tabii ki hak arama faaliyetlerimiz devam edecek. Gerçekleştirdiğimiz basın açıklamalarında söylemlerimize dikkat ediyoruz. Köylüyü polis-asker ile karşı karşıya getirip ezdirmek istemiyoruz. Sonuçta polis ve asker orantısız güç kullanırsa; köylü ezilecek. Bizim derdimiz kavga etmekten ziyade hakkımızı istemek. Bizim derdimiz basının dikkatini çekerek, onun aracılığı ile siyasilerin de dikkatini çekmek, sesimizi duyurmak.

Bugün AKP İl Başkanı ile görüştük. Onlar da; Vali, Defterdar, Milli Emlak Müdürleri, Çevre ve Şehircilik İl Müdürü, Orman Bölge Müdürü ile bir toplantı yapacaklarını belirterek bize dönüş yapacaklarını söylediler.

 

“Toprağımızı savunacağız”

– Bilindiği üzere; orman köylerine yönelik 2-B üzerinden bir rant süreci işlerken, benzeri bir süreç de Kentsel Dönüşüm Yasası ile şehirlerde işletiliyor. Sizce bu iki durum arasındaki bağ var mıdır?

– Kesinlikle böyle bir bağ var. Özellikle bizim burada; son bir iki yıldır köy muhtarlarına ve azalara; buraya gelen insanlar, “burada alabileceğimiz yerler var mı, 2-B yasası çıktı, köylülerden alamayan olursa…” deyip kart bırakıyorlar. Rant dediğimiz hikaye burada bu biçimde işlemekte.

Uygulayabilirlerse planları şu; Sit alanı olmasından kaynaklı biz burayı satın alamayacağız. Bize başka yer gösterecekler. Biz oraya gideceğiz. Sonra SİT’i kaldırıp buraları satarak, turizm bölgesi haline getirecekler.

Burada fabrika falan olmaz da; burası en çok da bu orman sayesinde güzel ve köylüler bugüne kadar ormanlarına hep sahip çıktı, hep korudu. “Keçi yasak, ormana zarar veriyor” dediler, keçiyi yok etti köylü. Eskiden onbinlerce keçisi varmış buralıların, şimdi 50-60 tane çıkmaz.

Burada bir yangın çıktı mı hepimiz koşuyoruz. Yangın söndürme aracına destek olmaya, hortumunu tutmaya. Ama devlet yöneticileri bu kafasıyla giderse; köylüler ormandan da nefret eder, gidecek yeri yurdu olmadan kalır. Bu durumda da buralar değersizleşir.

– Şu an ülkenin birçok yerinde çevre katliamları var. Barajlar vb. uygulamalarla su ticarileştiriliyor, ağaçlar kesiliyor rant için…

– Mesela bizim köyün alt kısmında taş ocakları var. Taş ocaklarının olduğu bölgedeki Yakaköy arazileri 2. derece sit alanı. Oranın 2. derece sit alanı olmasının sebebi ise taş ocaklarının yaptığı başvuru. Biz müracat ediyoruz devlete, kabul etmiyor. Ancak taş ocakları cayır cayır çalışıp ağaçları kesiyor. Buna rağmen onlara 2. dereceden müsade var ama bize yok.

2. derece olduğu zaman sit; satış yapabiliyorsun. Şimdi burası 1. derece doğal sit alanı olduğu için Milli Emlak satış yapamıyor. Hani 60-80 bin TL arası para istiyor ya dönümü için; bu parayı versek bile bize tapu veremiyor. Bize söyledikleri şu; “Siz bu parayı yatırın, burası sit alanı olduğu için biz size başka yerden yer gösterelim.” Yani nerede ellerinde boş yer varsa oradan yer gösterecekler. Böyle bir saçmalık olur mu? Benim babannemin mezarı burada, onun yanı da bana rezerveli. Öleceksem de burada ölürüm.

– Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz şeyleri alıp, bitirelim isterseniz ropörtajı…

– Bİz insan gibi yaşamımıza devam etmek istiyoruz ve bu köyden başka yere gitmeye de hiç niyetimiz yok. İster alabileceğimiz rayiç bedeline getirsinler, ister tapularımızı kabul etsinler, isterlerse bizi buradan kovsunlar; buradan sadece cenazelerimiz çıkar. Biz, bizi buradan çıkartmak isteyen kim olursa olsun, toprağımızı savunacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu