Makaleler

Zengin bir deneyim: ZONGULDAK MADENCİ YÜRÜYÜŞÜ

Tarihi Zonguldak madenci yürüyüşünün 22. yılındayız. Bu tarihi olayı önceleyen; 30 Kasım 1990 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumu işyerlerinde başlayan madenci grevi, kısa sürede şehir ve ülke gündemine yayılmıştı. O dönemin yönetiminin maden ocaklarının kapatılması tehdidinde bulunmasına rağmen dalga dalga yayılan maden direnişiyle birlikte maden işçileri, aileleri ile bölge halkı 4 Ocak 1991 tarihinde Zonguldak’tan Ankara yürüyüşünü başlatmıştır.

Öyle ki Türkiye proletaryasının tarihine önemli bir deneyim olarak geçecek olan Zonguldak direnişi devrimin önemli okullarından biridir. Kar-kış demeden yollara düşen yaklaşık 150 bin insan, 5 gün boyunca büyük bir kararlılık ve disiplin ile sloganlarını haykırmıştır. Maden işçileri ile Zonguldak halkının grev ve yürüyüşü, ülkemiz işçi ve emekçileriyle tüm demokrasi güçlerine ışık tutmuştur.

12 Eylül’de gasp edilen haklarını geri almak için yola çıkan emekçiler; tüm emekçilere silkinme mesajı vermiş, uzun süre devam eden sessizliğe meşale olmuştur.

Büyük Yürüyüş’ün sonrasında her yer Zonguldak olmuş ve işçiler, emekçiler mücadelelerini yükseltmişlerdir.

Maden sektöründeki sorunların (kabaca bakacak olursak) ikili boyutu var diyebiliriz. Bu noktalar var olan işçi açığnın kapatılmaması ve bu sayede güvencesiz kayıt dışı işçi çalıştırarak sektörün ihtiyacının giderilmesi.

GMİS: “İşçi açıkları kapatılmıyor!”

Tarihi madenci yürüyüşünün 22. yıldönümü vesilesiyle Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, bir açıklama yaptı. Açıklamasında Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun kapasitesinin yarısının altında çalıştırıldığını kaydederek işçi açığının kapatılması için yeni işçi alımı konusunu yeniden gündeme getirdi ve bugün işçi açığının, üretimi olumsuz etkilemekte olduğunu ve iş sağlığı ve güvenliği için de ciddi riskler oluşturduğunu belirtti.

Kaçak ve güvencesiz çalıştırma can alıyor!

Bir yandan gerekli istihdam yapılmıyor, diğer yandan da var olan maden ocaklarının önemli bir kısmında işçiler güvencesiz çalıştırılıyor. Taşeron sisteminin çarkları arasında ezilen işçiler; çoğu kez maden mühendislerinin olmadığı, varsa da yeterli önlemlerin alınmadığı koşullarda hayati tehlike altında çalışıyor. Ayrıca bu bahsini ettiğimiz ocaklar, resmi kaydı olanlar. Maden sektöründe bir de kaçak maden ocakları önemli bir paya sahip. Maden ocaklarından yükselen kara haberlerin büyük kısmı da bu kaçak işletmelerden gelmekte.

Hemen her sektörde işçilerin ve emekçilerin ruh ve beden sağlığını ön planda tutmayan sistem, madencileri de bu çalışma koşullarına mahkûm etmektedir. Yerin yüzlerce metre altından kara elmas çıkaran işçiler, bir avuç kan emicinin daha çok kâr elde edebilmesi için katlediliyor.

Katliama kılıf bulamazsınız!

madenci yürüyüşüüEmeğe yabancılaşmaya vurulan bir darbe olan Zonguldak maden yürüyüşü tarihsel deneyimi bugüne taşınan önemli bir süreçtir. Onun bugünkü ruhunu yaşatmak adına atılacak her adım yerin derinliklerinde kazma darbesinde kıvılcımlaşan öfkeyi yeryüzüne kavuşturmaktır.

Gizlenmeye çalışılan gerçek kendini her gün yer altında üretiyor. Yer altında kazma darbelerinde yaşatılıyor bu gerçek. Bugün madenlerde yaşanan katliamlar da farklı biçimlerde kendini yaratan gerçeklerden bir tanesi. Hemen her üretim alanında olduğu gibi sömürü gerçeği madenlerde de varlığını azgınca sürdürüyor. Bu sömürü çemberi, bugün iş cinayetlerinin esas noktasıdır.

“Önce iş güvenliği” ibarelerinin yazılı olduğu tabelaların özü önce sermaye güvenliğidir. İş cinayetlerinin esas kaynağı olan aşırı kâr hırsı egemenler tarafından devamlı örtülmek istenmektedir. Zaten genel olarak iş “kaza”larında bir suçlu aranıyorsa o da işçi oluyor. Son olarak Zonguldak’ta yaşanan maden cinayetlerinin hemen ardından TTK’nın yapmış olduğu açıklama dikkat çekici.

TTK’nın yaptığı açıklamaya göre iş “kaza”ları genel olarak “işçilerin dalgınlığından” ve bu dalgınlık, “psikolojik sorunlarından” kaynaklanmaktadır. Geçim sıkıntısı, borç vb. nedenlerle morali bozulan işçinin dikkatsizliğiymiş iş kazaları… Öyle ki TTK yayımladığı bildiri ile bir yıl içinde borçlarını ödeyemeyen işçi işten atılacak. İşte iş cinayetlerini önlemenin yöntemi “toplumsal refahı baltala”, “işten atmaları yaygınlaştır”. Bu açıklama aynı zamanda işten atmalara da zemin sunuyor. Onlara da böyle bir açıklama yakışır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu