Makaleler

Yükseklerden Uçan Bir Kartal

Yükseklerden Uçan Bir Kartal, Rosa Luxemburg

1870 yılında, Yahudi bir ailenin kızı olan Rosa Luxemburg Polonya’da dünyaya geldi, Öğrenci olduğu yıllarda okumaya ve araştırmaya oldukça düşkün olan Rosa Polonya’da gençlik hareketlerine katılır, Öğrenimini devam ettirebilmek için İsviçre’ye gecer,

Doğal Bilimler konusunda eğitim görür, Engin bir birikim sahibi olan Rosa burada lehçe ve Rusçanın yanı sıra Fransızca, Almancayı da bir alman gibi okur yazar durumuna gelir, ileride sosyal – demokrasi mücadelesinde gazete, dergi ve köşe yazılarında muazzam edebi yönünü geliştirmenin şartlarını burada yaratmış olur.

1898 yılında bir daha dönmemek üzere Berlin’e yerleşir ve burada evlenir, SDP ye katılır partinin programını hemen öğrenir, kendisine Parti ‘de görev verilir İsçi gazetesi-nin baş editörü olur, Alman kütüphanelerinde kitap okuyarak var olan teorik birikimini burada muazzam geliştirir, bu özelliklerinden dolayı teorisyen olarak tanınır, 1903 yılında Sosyalist Enternasyonal başkanlık kurulu ve

Uluslararası Komünist Hareketin önderlerinden biri durumuna gelir.

Kitle mücadelelerinden geri kalmaz işçi-emekçilerin mücadelesinde onlarla omuz omuza barikatlarda savaşır, iyi bir ajitatör, iyi bir polemikçi düşüncelerinden taviz vermeyen yönü ile tanınır, bu özelliklerinden dolayı düşmanlarının da dikkatini çeker.

1914 yılında savaş gelip çattığında ROSA ile KARL LEIBKNECHT, Alman milliyetçilerinin kendi burjuvzisinin peşine takılmalarını eleştirir ve onlardan ayrılırlar.

Ölüme beraber gittiği can yoldaşı Karl Liebknect ile Alman Komünist Partisi’ni kurar, Kitleleri itaatsizliğe teşvik ettiği gerekçesiyle Alman burjuvazisi tarafından tutuklanır.

Cezaevini bir okul gibi görür sayısız yazı ve makale kaleme alır ve bunları dışarıya ulaştırır. Mahkemelere de hiçbir zaman Alman burjuvazinin kendisini yargılamasına müsaade etmez, tersine Alman burjuvazisinin emperyalist emellerini kendisi yargılar.

Savaşı bir fırsat olarak gören İttihat-Terakki yöneticileri ermeni ulusuna karşı tarihin en vahşi soykırımını gerçekleştirerek, Sultan II. Abdulhamit Han’ın yarıda bıraktığı işi tamamlar.

Alman emperyalizminin tam desteğini alarak yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirmiş oldular, Alman sosyal-demokratları Ermenilere yapılan bu soykırımı görmüşlerdir. Rosa ile Karl, Alman burjuvazisinin bu olaydaki rolünü teşhir ve tecrit için her türlü girişimlerde bulunmuşlardır, Alman Parlamentosundan bu olay için açıklama talep etmişler. Yazılı açıklama da bulunmuşlardır. Cellatlar tarafından bir gün evinden alınan Rosa, vahşice öldürülür, cansız bedeninden dahi korkan katilleri, ayağına taş bağlayarak nehre atarlar.Rosa’nın bedeni 15 Ocak 1919’da atıldığı nehrin dibinde bulunur ve kendisinden önce öldürülen Karl’ın yanı başına kendisi için boş bırakılan mezara, yani en sevdiği yoldaşının yanında yığınların katılımıyla toprağa verilir.

Yaşamı kadar ölümü de burjuvazi için korkulu bir rüya olur, ama halk Rosa’ya sahip çıkar, ve proletarya enternasyonalizminin baş eğmez yiğit savaşçısına; layık görkemli bir cenaze töreni düzenler.

Aşağıda ROSA ile KARL’ın, diğer adıyla Alman sosyal-demokratların Ermeni Devrimcileri ile olan yakın ilişkilerini, ortak mücadelelerini, enternasyonalizmin ruhuna uygun dayanışmalarını, Lenin’in Rosa ile Karl hakkındaki düşüncelerini, Ermeni sorununa bakış açılarını anlatan küçük bir broşürden; Sovyetler Ermenistan’ı tarihçisi Kevork. B. Garibcanyan’in 1971 yılında Yerevan’da yayınlanan eserinden pasajlardır.

Karl Leibknecht-Rosa Luxemburg’un Ermeni halkına ilişkin görüşleri

Karl Liebknecht- bu isim bütün dünya proleterlerinin tanıdığı bir isimdir. Her yerde ve özelliklede Antant ülkelerinde, bu isim proletaryanın sınıf çıkarlarının fedakar önderinin, sosyalist devrimin ve ona olan inancın sembolüdür. Bu isim kapitalizme karşı sürdürülen mücadelenin gerçekten samimi, gerçekten fedakarlığa hazır ve amansız kavganın sembolüdür. Bu isim emperyalizme karşı sözde değil, pratikte sürdürülen uzlaşmaz mücadelenin sembolüdür.

V.İ.Lenin 1919:

Rosa Lüksemburg bir kartaldı kartal olarak da kalacaktır, ve tüm dünya komünistleri tarafından sadece anısı değil, dahası devrimci yaşamı ve eserlerinin tamamı belleklerde yer edecek… Dünya çapında birçok komünist nesillerin eğitilmelerinde muazzam yararlarıyla anılacaktır.

V.İ. Lenin 1922:

Ermeni Marksistleri 19.yy. sonlarından beri Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg’un devrimci faliyetleriyle hakkında yeterince bilgiliydiler. Daha 20.yy. başlarında Bogdan Knunyants, İsahak Lalayants, Stepan Şahumyan, Gamo, Suren Spandaryan, Asadur Kahoyan, Sarkis Kasyan, Vladislav Kasparov, Arşavir Melikyan Aleksandr Begzadyan, Varlam Avedisyan, Aşot Hovhannesyan, Hagop Hagopyan, Aramayis Yerznkyan, Hayk Gülikyevhyan, Garo Melik-Ohancanyan ve bir dizi ermeni marksistleri şahsen kendileriyle güçlü bağlar içine girerler.

*

rosa karll1900 yılının Ağustos ayında Rusya devrimci gençliğin delegelerinden Bogdan Knunyants, Wilhelm Liebknecht’in cenaze merasimine katılmak için Berlin’e gelir. Almanya’da Karl Liebknecht ve Rosa Lüksenburg ile tanışır, Alman militarizmine karşı halkların özgürlüğü için yürüttükleri devrimci mücadeleleri karşısında hayranlık duyar.

Lenin’in önderliğinde diğer Bolşevik delegelerle Şututgard’ da gerçekleştirilen üçüncü enternasyonalin kongresine katılan Bogdan Knunyants, kongrenin delegelerinden Rosa Lüksenburg ile görüş alışverişinde bulunur, ve kaleme aldığı “yeni enternasyonal’in 7. kongresi” makalesinde, ona duyduğu hayranlığından bahseder. 1907 yılının eylül ayında Cenevre’de yayınlanan “Raduka” dergisinde Knunyants Lüksenburg için enternasyonalin güçlü üyelerinden birisi diye söz eder.

 

*Karl Liebknecht 1903 yılından beri Berlin’deki Bolşevikler grubunun önderlerinden Stepan Şahumyan ile yakın ilişkiler içindedir. 1907 yılının Mayıs ayında Stepan Şahumyan ve Asadur Kahoyan RSDİP V. (Londra) kongresi delegeleri olarak gittikleri toplantıda Rosa Lüksenburg ile karşılaşma fırsatı bulur, kongre esnasında Rosa’nın yaptığı propoganda konuşmasını hayranlıkla dinlerler.

1907-1908 yıllarında efsane Gamo Berlin hapishanesindedir, cellatlarının elinden kurtulması için ruh hastasıymış gibi deli numarası yapar, Karl Liebknecht cezaevinde onu ziyarete gelir, Gamo’nun savunmasını bizzat kendisi üslenmek girişimlerde bulunur. 1909 yılında Liebknecht Almanya Reichstag’a bir soru önergesi sunar, böylesine kararlı bir devrimcinin çarlık hükümetine teslim edilmemesini zira akibetinin korkunç olacağını ve Gamo’nun derhal serbest bırakılmasını talep eder. Dönemin Bolşeviklerinden Ardaşes Karinyan anı defterine …

Gamo bir seferinde bana Sosyal-Demokratların Alman hükümetinin almış olduğu özel kararı öğrenmek için gittikleri Reichstag’da hükümet yetkililerine bir protesto mektubu sunarlar, mektuplarında, “tutuklanan mahkum herşeyden önce siyasi bir tutuklu, aynı zamanda da ruh hastası bir delidir” demişler. Bu vesile ilen iki avukat Kon ve Karl Liebknecht Gamo’yu cezaevinde görmeye gelmişler.

Gamo “Kon bir kaç kez ziyaretime geldi, hatta bir seferinde Karl Liebknecht ile beraber geldiler, ben oradakilere hissettirmeden onlara benim gerçekten deli olmadığımı anlatmaya çalıştım, onlar çok sevindiler ve bana moral vererek uzaklaştılar…”. not düşmüştür.

Gamo’nun savunmasını daha iyi örgütlenebilmesi için görevlendirilen Hagop Hagopyan, yurt dışına gider, ve Karl Liebknecht ile Berlin’de buluşur, Gamo’yla ilgili tüm belgeleri kendisine verir. Karl Liebknecht’in girişimleriyle tüm belgeler Sosyal-demokratların “Forverst” gazetesinde yayınlanır.

 

*Liebknecht ve Lüksenburg enternasyonalist birer devrimci olarak ermeni halkının kurtuluş mücadelesini sürekli takip etmekte her seferinde mazlum halkın çıkarlarını savunmaktaydılar.

1908 yılında Krakov’da basılan “Sosyal-Demokratların teorisi” gazetesinde yer alan;

Türkiye’de Ulusal mücadeleler ve sosyal-demokrasi” başlıklı makalesinde Lüksenburg, ulusal özerkliklerin pratikteki zorlukları üzerinde, kapsamlı olarak da Kafkasya örneği üzerinde durur, buradaki istatistikler üzerinden yörede yaşayan ulusları ve özelliklede ermenilerle ilgili olarak, “Dünya’da hiç bir köşesinde, Kafkasya’da olduğu gibi aynı topraklar üzerinde yaşayan değişik milliyetlerden halkların olduğu yer yoktur, Asya ve Avrupa arasıdaki geniş stepler halkların yüzyıllardır süren tarihi büyük göçleri esnasında dolmuştur” der.

 

*1916 yılının Ocak ayında Almanya parlamentosundaki (Reichstag) olağanüstü oturum sırasında K.Liebknecht Türkiye’deki ermeni halkına karşı yapılan kırımlar ve yaşanan korkunç olaylar hakkında bir soru önergesi sunar, “Acaba sayın Şansölyemiz savaş sırasında müttefiki Türk devletinin yüzbinlerce ermeni vatandaşlarını kendi öz topraklarından sürdüğünü ve katlettiğini biliyor ise. O halde sayın Şansölye müttefiki Türk hükümetinden acil olarak tazminat ödenmesi, hayatta kalan diğer ermenilerin durumlarının iyileştirilmesi insaca yaşamaları ve benzeri korkunç katliamların bir daha tekrar etmemesini engellemek için aceba ne gibi önlemler aldı.”. ve dahası “Sayın Şansölye aceba profesör Lepsius’un Türkiye ermenilerinin imha edilmesiyle ilgili yaptığı konuşmalarından haberdar mıdır

 

*

lenin 1916 yılının Ocak ayının 27’sinde K.Liebknecht, bu kez Alman emperyalizmini ağır bir dille eleştirerek mahkum eder, yine aynı tarihlerde Ocak ayının 14-de parlamentoda verdiği soru önergesinde ermeni soykırımıyla ilgili “Türk hükümeti korkunç bir ermeni katliamı örgütlemiştir, tüm dünya bundan haberdardır ve tüm dünya doğal olarak bunun sorumlusunun Almanya olduğunu da çok iyi bilmektedir, zira Türk hükümetini İstanbul’da bulunan Alman subaylar yönetmektedir. Sadece Almanya hiç bir şey bilmiyor, Alman basının ağzını adeta tıpayla tıkanmış. Bu rezil ve utanç verici gerçekleri doğrudan sunmak Almanya’nın önünde duran en önemli görevidir”.

 

*

1916 yılında Almanya’nın saldırmak için savaşa zemin hazırlayarak fırsat kolladığının önemine dikkat çeken K.Liebknecht, kanıt olarak da Alman hükümetinin 1913 yılında Petersburg’da (Leningrad) yaptıkları açıklamayı gösterir, buna göre şayet ruslar Ermenistan’a girerse bu savaş nedeni olarak kabul edilecektir.

 

*

Emperyalist devletlerin Ermenistan’ı işgal etme planlarını ağır bir dille eleştiren K.Liebknecht, 1918 yılında “belgelerle süreci değerlendirişim” makalesinde Alman emperyalizminin mazlum halklara yönelik saldırgan planlarını tüm çıplaklığıyla ortaya serer.. “Sadece işgal ettikleri sayısız ülke halklarını köleleştirip, halkları acımasızca sömürerek yaşayan Avusturya’nın sadık müttefiki ve dostu Almanya… elleri ermeni halkının kanına bulaşmış Türkiye gib bir devletin de müttefikidir, ve bu haksız savaşta mazlum ermeni halkına karşı tarihin en zalim katliamlarından birini gerçekleştirerek günahlarının dosyasını oldukça kabartmıştır”.

 

*

Ermeni halkı Karl Liebknecht, Rosa Lüksenburg, Maksim Gorki, Romen Rolan, Sergey Kirov, Anatole France, Valeri Bryusov, Fridtjof Nansen, Franz Werfel ve birçok tanınmış insanların türk, alman, amerikan, ingiliz, fransız ve tüm emperyalistlere karşı takındıkları tutarlı tavırlarından dolayı onları şükranla anmaktadır. Bu emperyalistler aslında Türkiye’de düzenli olarak gerçekleştirilen ermeni kırımlarını engellemek şöyle dursun kelimenin tam anlamıyla teşvik etmekteydiler. İngiltere başbakanı Lord Salisbury ermenilerin başvurusuna verdiği alaycı cevapta .. “Gemilerimiz Ermenistan dağlarının doruklarında yüzemezler” derken gerçekte ermeni katliamlarını bir yandan teşvik ederken diğer yandan da olayı gizlemekteydi.

 

1906-1911 yılları arasında Almanya ve İsviçre’de üniversite eğitimi gördüğü esnada K.Liebknecht ve Rosa Lüksenburg’un devrimci çalışma ve örgütlemelerine yakından tanık olan Hayk Gülikevhanyan, alman sosyal-demokratlarının sol kanadıyla bağ kurarak önce “Spartaküs Birliği” ve sonra da Almanya Komunist Partisi’nin kuruluş çalışmalarına aktif olarak katılır.

 

*1916 yılının Ocak ayı 24-de “Mücadele” (Baykar) gazetesinde S.Şahumyan’ın “Almanya’daki son olaylar” yazısında Karl Liebknecht, Rosa Lüksenburg, Franz Mehring ve Alman sosyal-demokratların önderlerini savunur. Bu aynı zamanda burjuva gazetelerinde yayınlanan asılsız hakaretlere, ve aynı zamanda rus proleterleri ve alman proleterleri arasında nefret tohumları eken tüm burjuva basınını eleştirir.

stepan Şahumyan… “…mücadelenin başından beri sempatimiz bu cesur azınlığın yanında olmuştur, K. Liebknecht’in bayrağı altında bu yürekli insanlar Wilhelm’in kanlı maceraperest politikalarına şiddetle karşı gelmiş, parlamentodaki sosyal-demokratlar grubu içerisindeki çoğunluğun milliyetçi şovenist politikalarını da red etmişlerdir. Biz sadece, alman sosyal-demokratların içinde bulunduğu bu tarihi dönemin ne kadar zor ve karmaşık olduğuna dikkat çekiyoruz. Şimdi kim alman marksistlerini yargılamıyor yeni yeni kararlar almıyor ki?. Alman partisini vicdan rahatlığıyla taşlamaya hakları olmadıklarını düşünüyorum ve böyleleri halen çoğunlukta mı !.. Malesef çok azdır, ve bu bir kaç kişiye bir şeyi kesmeden önce on kere ölçmelerini bir kere kesmelerini öneririm”.

 

Şahumyan savaşın başlarında alman parlamentosundaki sosyal-demokratlar için “Fraksiyon içinde, arkalarında Franz Merhing, Rosa Lüksenburg ve diğerlerinin de bulunduğu iyi bir “azınlık” var. Çok geçmeden Parti örgütleri içindeki çoğunluğun Liebknecht, Merhing, ve Lüksenburg’a sempati duydukları anlaşıldı”.

Almanya devrimci hareketinin gelişim sürecini önceden tahmin eden Şahumyan, büyük bir inançla …”Bu güzergahı tercih eden, Almanya’daki sorumlu proleter örgütler, büyük bir olasılıkla bu ülkede devasa proletarya hareketini ilerletecek ve zaferle taçlandıracak olan güçlerdir, ve bunların ilk kurbanı da muhtemelen Wilhelm olacaktır”.

 

Öyle de oldu. Ekim büyük sosyalist devrimin zaferinden sonra Almanya’daki devrimci hareketlerin yükselişe geçmesiyle birlikte Alman imparatorluğunu devirip Prusya kralı Wilhelm’i iktidarından alaşağı ettiler.

Ekim devrimi arifesinde Alexsandr Miasnikyan Karl Liebknecht’in Almanya’da ceza evinde olduğu sırada kaleme aldığı yazısında “Bütün ülkelerin sosyalistleri Karl Liebknecht’in mücadelesini örnek almalıdır, mücadelenin başından beri Wilhelm ve Alman emperyalizmine karşı son derece cesur ve kararlı bir mücadele sergilediği için alman emperyalistlerince yargılanıp işkencelere mahruz kalmıştır”.

1919 yılındaAstrahan’da yayınlanan “Kızıl proleter” gazetesinin ilk sayısında sevgili Karl Liebknecht ve Rosa Lüksenburg’un anılarına atfen iki makale birden yayınlanır.

 

Türkiye’de Karl Liebknecht ve ermeni kırımları” Bu makalede avrupa diplomasilerinin vatanseverliklerinin ne kadar sahte olduklarını alaycı uslubla tamamen gözler önüne serer, taşnakların alman emperyalistleri önünde nasıl yaltaklandıklarını, alman-ermeni şirketlerinin ve onun başkanı Greenfield’in (babası ingiliz annesi ermeni, iran ermenisi olarak kabul edilen) tüm çabalarının asıl amacının bu bölgelere alman emperyalistlerinin kök salmasını kolaylaştırmak olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya kor.

Diğeri “Garip işçi” imzasıyla kaleme alınmış bir makaledir, yazarı, komunist Karl Liebknecht’in amlan emperyalistlerine karşı ermeni emekçilerinin yanında yer aldığını, onları sonuna kadar savunduğunu ortaya kor. .. “Karl Liebknecht ile omuz omuza savaşan eski devrimci bayan politikacı Rosa Lüksenburg; bir bayan,Yahudi, polonyalı, rus ve alman ama herşeyden önce o bir devrimci sosyalist, uluslararası proletaryanın tüm özelliklerinin cisimleştiği yaşayan efsane. Yetenekli, gazeteci yazar, muazzam devrimci deneyimlerle donanmış, tüm yaşamını devrimci proletaryanın ve onların yürüttüğü sosyalist mücadeleye adamış benzeri bulunmaz insan. İşte bundandır ki, alman burjuvazisinin satın alınmış cellatları tarafından vahşice katledildi, onlar avlarını çok iyi tanımaktaydılar ve onu öldürmekle uluslararası devrime çok ağır bir darbe vurduklarını zannettiler ama malesef yanıldılar….Artık Karl Liebknecht ve Rosa Lüksenburg yoklar. Ve belkide sesleri duyulmayacak devrimci mücadelenin mecrasında. Ölmüş olsalar dahi proletarya düşmanlarına her zamankinden çok daha korku salmaya devam edecekler. Hatta onların yüce isimleri alman proletaryasının ellerinde dalgalanacak olan kızıl bayrağın üzerine; tüm ezilenlerin kavgaları ve intikam sloganları olarak sloganlaşacaktır”.

*

Bu kızıl bayrakların kavgaya çağrısı Ermenistan gençleri arasında anında yankısını buldu. 1917-1919 yılları arasında Kafkaslarda sosyalist-enternasyonal ve daha sonra da komunist enternasyonal gençlik örgütleri kurulur, bunların çoğu kendilerine “Spartaküs birliği” adını verirler.

Büyük ekim devrimi, sovyetler iktidarının parlak zaferinden sonra ülkemizdeki tüm halklarda olduğu gibi, Ermenistan’da da tüm emekçiler Sosyalizmin yılmaz savaşçıları Karl Liebknecht ve Rosa Lüksenburg’un ölümsüzleştirdiler.

Onlar yeniden inşa döneminde yapılan şehir, ilçe, köy, okul, iş yeri, hastahane ve sosyal yaşamın tüm alanlarında hatta sokaklara, kütüphanelere, gruplara yeni kurulan genç komsomollara ve bir çok kurum ve kuruluşlara K.Liebknecht ve Rosa Lüksenburg’un adını vererek onları ölümsüzleştirdiler.

Karl Liebknecht ve Rosa Lüksenburg yaşamları boyunca proletarya enternasyonalizminin ilkelerine sonsuz bir güven duymuşlar, barış, sosyalizm ve halkların kardeşliği için fedakarca mücadele etmişler, proletaryanın kızıl bayrağını ellerinden düşürmemiş, yükseklerde dalgalandırmışlardır.

 

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu