Güncel

PUSULA |  “Muzaffer olacağız! Göreceksiniz, göreceksiniz!”

"Başkan Gonzalo direnişine ilk andan itibaren takındığı net bir tutumla başladı. Onu, ele geçirilişinden 9 gün sonra çeşitli ülkelerden çağrılan 200’ü aşkın gazetecinin önüne çıkardılar. Çizgili hapishane üniformasıyla, göğsünde büyükçe yazılı bir mahkum numarası olduğu halde çelik bir kafesin içindeydi."

Bir komünistin hayatı, komünizmi görmeyecek olsa bile, komünizme adanmıştır, çünkü biz gerçekten de onu görmeyeceğiz, en azından ben görmeyeceğim. Ama sorun bu değildir. Uğruna mücadele edilen amacın gerçekleştiğine şahit olunmayacak olması, bizi düşünmeye, Marksizm’in bize verdiği muhteşem örneklere sarılmaya yöneltti. Marks da devrimin zaferini görmeyeceğini biliyordu, ama bu onu neye yöneltti? Devrimin ilerlemesi için çabalarını daha da yoğunlaştırmaya. Öğrendiğimiz dersler bunlardır ve rehberimiz bu muhteşem örnekler olmuştur.”

Bu sözlerin sahibi Gonzalo yoldaş, 12 Eylül 1992’de düşmanın eline geçti. Özel bir tecrit rejimine tabi tutuldu, Peru devleti onu “terörizmin elebaşı” olarak lanse ediyordu ve ele geçtiğinde büyük bir zafer kazandığını ilan etmişti. Oysa o, “yeniden yargılama” senaryosu ile 5 Kasım günü mahkemeye çıkarıldığında, yoldaşlarıyla birlikte “Şan Olsun Marksizm-Leninizm-Maoizm’e” sloganıyla yumruğunu sallıyor ve savaş sloganları haykırıyordu.

Sınıf mücadelesinin en kritik ve çetin muharebe alanlarından birisini tutsaklık koşullarında yaşananlar oluşturmaktadır. Komünistler, devrimciler, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı savaşanlar bir biçimde düşmana esir düştüklerinde, gerek gözaltı gerekse de tutukluluk/hapis koşullarında kıyasıya, dişe diş bir mücadelenin öznesi haline gelirler. Uğruna savaştıkları değerler, temsil ettikleri sınıf ve örgütler adına savaşı o koşullarda sürdürmekle yükümlüdürler. Düşmanın ise tek bir hedefi vardır: teslim almak. İhanete zorlamak, çözmek, inandığı değerlerine yabancılaştırmak için bütün gücüyle yüklenecektir. Ele geçirmiş olmanın avantajını azami bir kazanca çevirerek sınıf mücadelesinde büyük kazanımlar elde etmeye çalışacaktır.

Gözaltı, yargılama, hapislik şartlarında yaşanan çatışma, sınıf kavgasının açık bir görünümünden başka bir şey değildir. İşkence ve ölüm, bu direnişin ayrılmaz parçaları olarak gündemdedir. Bu durumda seçenekler hemen ikiye iner. Ya direnilecek ya da bir biçimde yenilgiye uğranılacaktır. Yenilgiyi, pişmanlığa, ihanetçiliğe, teslimiyete vardıranların da eksik olmadığı bu direnme savaşı, bir bakıma iradenin sınanması olarak da adlandırılabilir. Tarih, komünistlerin, devrimcilerin ve yurtseverlerin sayısız direnişini kaydetmekle çok değerli bir mirasın taşıyıcısıdır aynı zamanda.

Bu irade savaşı/direnme sınavında önder konumundaki kişilerin tavrı çok önemlidir. Zira onlar, savunucusu oldukları değerlerin cisimleştiği örgütlerin önderleri olarak, sembol haline gelmiş olmakla, etkileri çok daha çaplı bir konumda bulunmaktadırlar. Ele geçtiklerinde, bir anlamda düşmanla yürütülen savaşın gidişatını etkileyecek bir düelloya tutuşmuş hale gelirler.

Başkan Gonzalo direnişine ilk andan itibaren takındığı net bir tutumla başladı. Onu, ele geçirilişinden 9 gün sonra çeşitli ülkelerden çağrılan 200’ü aşkın gazetecinin önüne çıkardılar. Çizgili hapishane üniformasıyla, göğsünde büyükçe yazılı bir mahkum numarası olduğu halde çelik bir kafesin içindeydi. Amaçları The Economist’in yazdığı gibi “yenilmez önder efsanesini yıkmaktı”. Gonzalo yoldaş kendisini güçsüz düşürmek isteyenleri çok ağır bir yenilgiye uğrattı. Zafer işareti ve sıkılı yumruklarıyla, dünya kamuoyu önünde direniş geleneğinin parlak bir sayfasını yazdı. Komünistlerin koyu bir tecrit altında diri diri gömüldükleri beton mezardan günışığına çıkarıldıklarında, nasıl da “hiçbir şey olmamış gibi” direnmeye devam ettiklerini dosta düşmana gösterdi.

29 yıl tecritte tutulduktan sonra 11 Eylül günü yaşamını tıpkı 1988’de El Diario Gazetesi’ne verdiği röportajında tarif ettiği gibi korkusuzca kaybetti.

Komünist olarak biz hiçbir şeyden korkmayız. Dahası, Parti, ölüme meydan okumak ve canımızı parmaklarımızın ucunda taşımak üzere bizleri çelikleştirmiştir, ki devrim bizden canımızı talep ettiği an derhal verelim.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu