Güncel

Tanrıverdi tanrı ne verdiyse söylüyor

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, 8 Temmuz günü Manisa’da Tilkisüleymaniye Köyü Hizmet Konağı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, iktidarları döneminde “şehirde ne varsa köylerde de o olacak” ilkesiyle hareket ettiklerini ve yine iktidarları döneminde köylünün “milletin efendisi” olduğunu söyledi. Tanrıverdi’nin bu söylemlerinin bir gerçekliğinin bulunduğunu söylemek gerçeklerden ırak yaşamın hayallerinde kendini rehabilite etmekten başka bir şey değil.

Geçtiğimiz günlerde insan beyninin ön kısmında bulunan Frontal kortex adlı bölümün giderek küçüldüğü bilim dünyasında tartışmalara kapı aralamıştı. Bu bölümün küçülmesi ile insan beyninin ürettiği ayna nöronların işlevini yitirdiği vurgulanmıştı tartışmalarda. Bu nöronların işlevini yitirmesi insanın gerçekleri görmesine ve göstermesine, yaşananları hissetmemesine başkalarının acılmarını görmeyip iyi olumlu tablolar çizmesine neden oluyor.

Öyle ki beyinde yaşanan bu küçülme Hüseyin Tanrıverdi’de oldukça ileri bir safhaya geçiş yapmış. “Tanrı ne verdiyse” yapılan bu açıklama köylünün köleliğini görmezden geliyor. AKP döneminde köylülüğün durumu koca bir vahamet tablosu çiziyor. Yaşananları açıklayarak Tanrıverdi’nin hastalığının ne dereceye vardığını da bir masaya yatırmakta fayda var.

Her iktidar döneminde olduğu gibi AKP döneminde de tarımsal politikalardaki devlet politikası ne algısal olarak nede pratik olarak bir değişime uğradı.  AKP döneminde yaşananları özetlersek üretici köylü dönem boyunca özel şirketlere kurban edildi. Uygulanan tüm politikaların hedefinde ise bu gayesinde bu yatıyor. ÇKS( Çiftçi Kayıt Sistemi) ile köylü üretim alanına göre kayıt altına alındı. Belirlenen alanın altındaki üreticiler kayıt altına alınmayarak destekleme primleri verilmedi. Yine hayvancılık, hastalıklı et tartışmaları ekseninde bitme düzeyine getirildi ve bu tartışmalarla ithalata ağırlık verilerek yerli üretici iflasa sürüklendi.

Karadeniz’in önemli üretim ürün olan fındıkla övünen egemenler Fiskobirliği devre dışı bırakarak fındık üreticisini tefeci-tüccarın insafına terk ettiler.  Bu ve buna benzer sorunları daha fazla sıralayabilir. Gerçekten de üreticinin halini sözlerle değil, her üreticinin her hasat ayında yüzünde oluşan tedirginlikte görmek gerek. Zira o yüzde efendi gülümsemesi değil, yokluğun yoksulluğun, acının tasavvuru hâkim olmuştur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu