Makaleler

Kampanyamız saldırılara bir yanıttır! Katliamlara, abluka ve kuşatmaya barikat olalım!

Sınıf mücadelesinin akıp giden hızını yakalayabilmemiz, anın görevlerine devrim iddiasıyla yanıt olabilmemiz olmazsa olmazdır. Karşıladığımız dönemi bu bilinçle, yoğunlaşma ve müdahaleyle ele alarak sürecin bizlere yüklediği sorumlulukları ve görevleri gerçekleştirmeliyiz. Kitlelerin ve devrimin bizlerden beklediği budur!

Kampanyamız bahar aylarının yüklü gündemlerini de geride bırakarak 15-16 Haziran büyük işçi direnişi vesilesiyle yapılacak çalışmalarla birlikte son bulacaktır. Kampanyanın amacının ve politik içeriğinin kavranması hedeflediğimiz faaliyetin başarıya ulaşmasında belirleyici önemdedir. Kampanyamızın politik içeriğinin özenle incelenip anlaşılması,  çalışmalarımızın bu anlayışla şekillendirilmesi gerekmektedir. Kampanya vesilesiyle bir kez daha sınıf mücadelesi karşısındaki görev ve sorumluluklarımızı hangi düzeyde yerine getirdiğimize ayna tutacak, olgulardan gerçeğe yürüyecek ve doğrularla buluşacağız. Faaliyetimizin ortaya çıkardığı deneyimlerle birlikte yakın tarihimizde yürüttüğümüz çalışmaların toplamı bizlere yaşadığımız sorunların tablosunu resmetmektedir. Geride bıraktığımız zaman dilimiyle bugüne baktığımızda, “hak ettiğimiz yerde olmadığımız” gerçeği bu tabloda bir kez daha yüzümüze çarpmaktadır. Bu tabloyu tüm gerçekliğiyle görmek ve kavramak aynı zamanda değiştirmeye duyduğumuz yakıcılıkla müdahale etmeyi gerektirmektedir.

Faaliyetimizin temel sorunlarının dayandığı ideolojik-politik-örgütsel zemin kavranmaksızın çözüm anahtarı olunması da mümkün olmayacaktır. Faaliyetimizin bu zeminine yönelerek pratiğimize ayna tutmalı ideolojik-politik ve örgütsel zayıflıklarımıza, yetersizliklerimize kararlı müdahaleler geliştirmeliyiz. Kampanya süreci politik ve örgütsel görevlerimizin yerine getirilmesinde ortaya çıkan geri yanlarımızı, içine düştüğümüz ataleti sorgulamanın zemini olacaktır. Aynı zamanda alışılagelmiş ve rutine bağlanmış olanları tersyüz etmenin olanaklarını sunacaktır. Bu nedenledir ki kampanyamız dönemsel olarak politik ve örgütsel görevlerimizin yerine getirilmesini değil, nasıl ve hangi amaç uğruna yerine getireceğimizin de mütevazi bir yanıtını oluşturacaktır. Politik iktidar çizgisinde sebatla ilerlemek, ideolojik-politik ve örgütsel görevlerimizi devrim-sınıf ve parti bilinci üzerine inşa ederek tasfiyeciliğe, reformist/legalist etki ve zemine devrimci politikayla müdahaleler geliştirmek içinden geçtiğimiz politik süreç açısından önemsenmelidir. İçinde bulunduğumuz süreç sınıf mücadelesinin yanan ateşine dokunmayı, dahası ateşe atılmayı gerektirmektedir. Sınıf mücadelesini devrim çizgimizde kavrama bilinci ileri doğru adımlar atmamızı sağlayacak örgütlediğimiz/örgütleyeceğimiz her faaliyet süreci Demokratik Halk Devrimi’nin muazzam olanaklarını açığa çıkaracaktır.

 

Saldırılara karşı birleşelim, örgütlenelim!   

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı coğrafya ateş çemberinden geçmektedir. Savaş iklimi, yelkenlerini direniş ve çatışmanın rüzgârıyla doldurarak mücadeleyi kesintisiz kılmakta, fırtınalı günleri çağırmaktadır. İktidardaki hâkim sınıf kliği AKP, geride bıraktığı iki seçimle rotasını kanlı devlet terörüne ve katliam politikasına çevirmiş, eşine az rastlanır faşist bir saldırganlıkla halkın mücadelesini ezmek için teyakkuz haline geçmiştir. Devletin bekası için ne dizginlerinden boşandırılmış katliam politikaları ne de saldırılarına en aşağılık yöntemleri ekleyerek şanlı bir tarih yazma telaşı faşist Türk devletinin içine yuvarlandığı krize çare olmayacaktır.

Türk hakim sınıflarının varlık gerekçeleriyle at başı giden saldırı ve katliamları karşısında başta Kürt halkı olmak üzere toplumsal muhalefetin devrimci ve demokratik dinamikleri direniş ve mücadeleyi sürdürmektedir. İşçi sınıfına yönelen taşeronlaştırma, güvencesizlik ve sendikasızlaştırma saldırısı, kıdem tazminatının gasp edilmesini içeren saldırı paketiyle birlikte boyutlanmaktadır. Özel İstihdam Büroları işçi ve emekçilere yönelen bu saldırı da koçbaşı işlevi görmektedir. Emekçi mahallelerde sürekli gündemde tutulmaya çalışılan “Kentsel Dönüşüm” saldırısı yoksul ve ezilen halkın yaşamını ve geleceğini tehdit etmeye devam etmektedir. Çeteleşme ve yozlaşma bataklığına çekilerek uyuşturulan, geleceksizliğe mahkum edilerek umudu kırılan halk gençliği sistemin çarkları arasında öğütülmektedir. Doğa ve yaşam alanları sömürü ve talan politikasının, yıkımın adresi olmayı sürdürmektedir. Kadınlar ve LGBTİ’ler şiddet sarmalının, erkek egemenliğinin baskıcı, boğucu saldırıları altında katliamların hedefi haline getirilmektedir.  Kürt ulusunun, Alevilerin, ezilen ulus ve inançların talepleri katliamlarla, baskı ve asimilasyon politikalarıyla yanıtlanmaktadır. Halkın, işçi ve emekçilerin kendi çıkarları uğruna mücadeleye yönelmesi, geleceğine sahip çıkması faşist devletin saldırılarıyla ezilmeye, susturulmaya çalışılmaktadır. Her türlü faşist saldırganlık, sistemli baskı ve sömürü politikası dipten gelen dalgayı gün gün besleyerek yeni direniş ve mücadelelerin habercisi olmaktadır.

 

Kampanyayı işçi ve emekçilerle buluşturalım!

Mart ayı içerisinde başlayan, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’yle sonlanacak kampanya faaliyetinin hedeflenenleri gerçekleştirmesi ve başarıyı yakalayabilmesi ancak alan faaliyetlerinde somutlanması ve özgünlükleriyle birlikte ele almasıyla mümkün olacaktır.

Hareket noktamız devrimden çıkarı bulunan halk kesimlerinin örgütlü bir güce dönüştürülmesi yönelimiyle hareket etmek olmalıdır. İşçi sınıfı içerisinde kampanya gündemli yürüteceğimiz çalışmaların kaplayacağı yer ve nüfus edeceği alan oldukça geniş olanaklara sahiptir. Kampanya gündemli faaliyetimizin politik ve örgütsel yönelimi kavranarak işçi sınıfı ve emekçiler arasında hayata geçirilmelidir. Güçlü ve sağlam bir örgütlülük inşa edilmesi perspektifiyle faaliyet yürütülerek kalıcılaşmanın adımları atılmalı, oluşturulan örgütlülüklerin geliştirilmesi hedeflenmelidir.

İçinden geçtiğimiz dönem genel savaş konseptini kaldıraç haline getiren hakim sınıfların işçi sınıfının kazanılmış haklarını tırpanlamayı amaçlayan, daha fazla sömürü ve işsizliği dayatan saldırılarına tanıklık etmektedir. Saldırılara karşı direnişler örgütlenmeyi, sendikal hakların budanması ve kıdem tazminatının gaspını içeren somut saldırı paketlerine yönelik güçlü bir karşı koyuşun gerçekleştirilmesi hedeflenmelidir. Sendikal bürokrasinin hakim sınıfların işçi ve emekçilere yönelen bu saldırıların payandası olacağı gerçeği işçi sınıfı ve sendikalar içerisindeki sınıf temelli demokratik çalışmalarımızı güçlendirmeyi sağlamalıdır. Sınıfın birliği zemininde muhalif sendikaların ortak çalışmalar yürütmesini hedefleyerek sınıf sendikacılığı anlayışını hayata geçirdiğimiz iş kollarında mücadelenin örgütlenmesinde daha fazla emek veren, rol üstlenen yerde pozisyon almalıdır.

İşçi sınıfı içerisindeki çalışmalarımızın somutlanacağı yerlerin başında bir süredir pratik adımlarını atmaya başladığımız üretime katılma ve fabrikalarda, atölyelerde örgütlenme yönelimi olmalıdır. Şehirlerdeki çalışmalarımızın ana halkasını oluşturan işçi faaliyetimizin gelişimi sınıfın içerisinde üretim alanlarında konumlanarak örgütlenme yönelimini hayata geçirmekle olacaktır.

İşçi sınıfı içerisinde küçümsenemeyecek ölçekteki deneyime ve yaratılan geleneğe rağmen faaliyetimizin etkisi azalmış, gücü sınırlanmıştır. Önümüzde bulunan görev kampanya özgülünde atacağımız adımlarla işçi sınıfı içerisinde güçlü bir örgütlülük inşa etmek olacaktır. İşçi sınıfından uzaklaşmanın, üretim alanlarından kopuk faaliyet yürütmenin faaliyetimiz açısından faturası görünenden de fazladır. Faaliyetimizin şehirlerde sınıfsal bir zemine oturtulması, işçi sınıfıyla somut-pratik bir bağın geliştirilmesine ihtiyacı vardır.

Üzerine durulması gereken hususlardan birisini de işçi sınıfı içerisinde ve kimi sektörlerde Kürt işçi ve emekçilerin ağırlıklı olması ve örgütlenme potansiyeli oluşturmalarıdır. Kürt sorununun içinden geçtiğimiz ve aynı zamanda önümüzdeki sürecin de temel gündemi olmaya devam edeceği gerçeği sömürünün ve ırkçı şoven saldırıların yoğun/yaygın şekilde hedefi haline getirilen Kürt işçilere özel bir yönelim gösterilmesini gerektirmektedir. Bu aynı zamanda işçi sınıfı içerisinde hakim sınıfların can simidi olarak sarıldığı şovenizme bir tavır alışı beraberinde getirecektir.

 

İşçi semt çalışmalarını “birlik mücadele zafer” şiarıyla büyütelim!

Kampanya işçi semt çalışmalarının örgütsel ve politik hattının örülmesi, yöneliminin netleştirilmesi ve sağlamlaştırılması bakımından bir adım, ilk faaliyet durağı olacaktır. Bu nedenledir ki uzun bir süredir bilincimizde ve pratiğimizde hakim hale gelen işçi sınıfı çalışmalarından izole edilmiş semt faaliyetine sınıfsal bir içerik kazandırmak örgütlenme anlayışını bu perspektife uygun şekilde geliştirmek gerekmektedir. Semtlerde tablomuz uzun bir sürecin şekillenişine ve çalışma tarzına dayanmaktadır, değişimi ve sınıfsal zeminde ilerleyen bir faaliyet hattını yaratmanın zorlukları bulunmaktadır.

Kampanya çalışmalarının emekçi mahallerde halkın gündemini yakalayan bir yönelimle hayata geçirilmesi, bu mahallelerin özgün sorunlarını kavrayarak örgütlenme hedefiyle ele alınması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm saldırısının emekçi mahallerde hakim sınıflar tarafından yeniden devreye sokulması söz konusudur. Türkiye Kürdistanı’nda halkın yaşadığı şehirleri tank ve havanlarla bombalayarak katliamlara ve yıkıma yol açan faşist devlet halka mezar yaptığı mahalleleri kentsel dönüşümle inşa edeceğini açıklayarak TOKİ’yi göreve çağırmaktadır. Devletin yıkım ve inşa üzerine oturttuğu politikanın merkezinde Kürt ulusunun mücadelesinin tasfiye edilmesi yer alırken içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi kriz saldırının boyutunu ortaya koymaktadır. İstanbul’da gündemden hiç düşürülmeyen büyük bir alanı ve kitleyi ilgilendirmesi, gelişecek tepki ve direniş nedeniyle dönem dönem başvurulan yıkım saldırısı yeniden ve daha etkili şekilde devreye sokulmak istenecektir. Kürt illerinde ve İstanbul’un emekçi mahallelerinde halkın direniş geleneğinin ve mücadelesinin yaşatıldığı mahallelerin yıkımı ve yeniden inşası bu nedenledir ki sadece ekonomik temelli ele alınamayacak denli önemlidir. Söz konusu olan halkın mücadelesinin, yarattığı direniş geleneğinin yıkılması hafızaların yıkıma uğratılması ve silinmesidir. Kentsel dönüşüm gündemli yürütülecek çalışmaların politik ve pratik içeriğinin Türkiye Kürdistanı’ndaki direnişle birlikte ele alınması ve mücadelenin ortaklaştırılması hedeflenmelidir.

Emekçi mahallelerde kentsel dönüşüm saldırısıyla bağlantılı olarak palazlandırılan ve halkın mücadelesinin karşısına çıkarılan çeteleşme olgusu, yozlaşma başlığı altında düzenin öteden beri özellikle halkın devrimci muhalif kimliğini erezyona uğratmayı amaçlayan bir şekilde emekçi mahallelerde geliştirilmektedir. Birçok mahallede karşımıza çıkan bu gerçeklik Gülsuyu gibi faaliyetimizin köklü bir geçmişe sahip olduğu mahallelerde tam da halkın mücadelesinin karşısında konumlandırılmış, gerici faşist örgütlenmelerle de bağlantılı şekilde doğrudan devletin yönlendirmesi altındadır. Bu iki gündemi birlikte ele alarak çalışmalarımızı örgütlenme hedefli geliştirmek, legal ve illegal örgütlenme ve yönelimlerle halkın mücadelesini geliştirmeyi hedeflemeliyiz.

Süreklileşen zamlar neticesinde derinleşen yoksullaşmaya, işsizliğe ve geleceksizliğe duyulan tepkiyi/öfkeyi örgütlemeyi hedefleyen bir kitle faaliyetine yönelmek, işçi ve emekçi mahalleleri çevreleyen merdiven altı atölyeleri uğrak yeri haline getirmek, fabrikalarda işe girerek işçi sınıfına dayatılan köleliğe ve ağır çalışma koşullarına karşı örgütlenmek kararlı şekilde hayata geçireceğimiz yönelimin adresi olacaktır. İşçi semt çalışmalarımız politikalarımızın kitlelere taşınmasında da rol üstlenmektedir. Kitlelerle bağlarımızın yaygın şekilde işçi-semt örgütlenmeleri üzerinden yerine getirileceği gerçeği ideolojik-politik-örgütsel hattımızın, devrim çizgimizin berrak şekilde kavranmasını ve hayata geçirilmesini gerektirmektedir. Devrimci kültürden etkilenen, politikaya yabancı olan faaliyetçi profilimize müdahale etme bakımından, bu dönem en iyi biçimde değerlendirilmelidir. İşçi-semt çalışmalarında yakalanacak ana halka doğrultusunda hayata geçirilecek eğitim programıyla sınıf mücadelesini ve devrim çizgimizi kavratmayı hedefleyen çalışmaların yanı sıra güncel politik gelişmeler tartışmaların gündemi yapılmalıdır.

 

Demokratik kitle örgütlerinde mücadelemizi inşa edelim!

Demokratik alanda yürüttüğümüz çalışmalar uzun bir süredir örgütsüz ve dağınık bir durumdadır. Bir örgütlenmeye dayanmaksızın yürütülen hiçbir çalışmanın derlenip toparlanamayacağına, başarı kazanamayacağına dair demokratik alandaki çalışmalarımız belki de en somut örneği oluşturmaktadır. Demokratik alanda kesintili ve yetersiz şekilde sürdürmeye çalıştığımız faaliyetin yönünü örgütlü bir rotaya çevirmenin, kitlelerin talepleri üzerinden mücadeleyi yükseltmenin olanakları bugün daha fazla bulunmaktadır. Demokratik kitle örgütlerinde çalışma anlayışının bütünlüklü bir kavrayışa ve bilince dönüştürülmesi mevcut çalışmalarımızın doğru şekillendirebilmesi açısından belirleyici önemdedir. Bu sayede uzun bir süredir “kendi” başına çalışmaların sürdüğü kitle örgütlerindeki çalışmalarımızın şekillendirilmesi ve devrim çizgimizde örgütlenmesi mümkün olacaktır. Geniş bir yelpazede halkın talepleri doğrultusunda oluşturulmuş kitle örgütlerinin yanısıra kitlemizin çalışmalarını omuzladığı örgütlenmeler de mevcuttur. Ezilen inanç örgütlenmelerinden, çevre ve yöre derneklerine, şehit ve tutsak aileleri örgütlenmesinden Kürt sorunuyla temasımızın ve görevlerimizin demokratik alandaki adresi haline getirilecek kongre örgütlenmelerine uzanan yelpazede geniş bir alana yayılacak bir faaliyet ve kitle gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Kampanyamız demokratik alan faaliyetinin kapsamının ve hedef kitlesinin kavranması dünden günümüze deneyimlerimizin yol göstericiliğiyle çalışmalara yöneleceğimiz ilk durak olacaktır.

 

Abluka ve kuşatma değil direniş kazanacak!

Kampanya dönemi boyunca ana gündemin nereden akacağı bugünden bellidir. Kürt sorunu merkezli akacak politik gündemler, gerillanın savaş sahasına çekilmesiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Kış dönemi boyunca gerilla alanlarına yönelik yürütülen operasyonlar bahar ve yaz aylarında da kesintisiz yürütülecektir. Devletin Kürt ulusunun ve devrimci muhalefetin ezilmesini tek başına T. Kürdistan’ıyla sınırlı tutmayarak geniş bir alanda yürüteceği görünen durumdur. Gerilla alanlarının “Özel Güvenlik Bölgeleri” ilanıyla askeri ablukanın kurulacağı ve sürdürüleceği alanlara dönüştürülmesi planlanmaktadır. Bu anlamda bu gündem ekseninde yürütülen mücadele tek başına T. Kürdistanı’nda özyönetim direnişleriyle sınırlandırılmadan, algısı burayla darlaştırılmadan ele alınmalıdır. Saldırının düzey ve boyutu komünist ve devrimci güçleri kapsayan yelpazede yürütüldüğü anlaşılmalıdır.

T. Kürdistanı’nda kurulan hendeklere ve ilan edilen özyönetimlere dair tavrımız; Kürt ulusunun demokratik bir talep olarak geliştirdiği ve esas olarak yönetim alanlarını kurmayı hedeflediği bu politikayı sahiplenmek yönündedir. Geliştirilen politikanın bir yanını bu özellik ve kapsam oluştururken, diğer yanını ise Kürt ulusunun gerçek kurtuluşunu sağlamayacağı gerçeği oluşturmaktadır. Ülkemiz özgülündeki Kürt ulusal sorununun gerçek çözümü UKKTH’nın savunulması ve sağlanmasıyla gerçekleşecektir. Soruna dair ülkede doğru temeldeki ilk çıkışın adresi olarak Kürt ulusunun özgürce ayrılma hakkının ilkesel düzlemde savunmaya devam edeceğiz. Israrımız ve pratiğimiz bu doğru politikanın hayata geçirilmesi, yaşanan gelişmelere paralel olarak somutlanması ve hayata geçirilmesi olmak zorundadır. Doğru çizgi ve perspektiften saptığımız ve uzaklaştığımız her koşul ve durumda reformizmin kuşatması kaçınılmaz olacaktır. Hedeflenmesi gereken politikamızın yaşama geçirilmesi için örgütlülüklerimizin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi olmalıdır.

Kürt sorununun aldığı boyut güncel görevlerimiz arasında ağırlıklı yer kaplamak zorundadır. Konuyla ilgili aldığımız pratik pozisyon son derece geri ve yetersizdir.  Kürt sorununa yaklaşımımızın ve ilkesel tavrımızın yaşama geçirilmesi kampanya faaliyetimizin ana gündemi haline getirilecek bir ağırlıkla ele alınmalıdır. Neredeyse her gün katledilen ve sınır tanımayan bir vahşetle kuşatılan Kürt halkının mücadelesi kapsamlı devlet terörüyle ezilmek istenmektedir.  Boyutlu saldırılara karşı Kürt ulusu tüm dinamikleriyle mücadeleyi ve direnişi sürdürmektedir. HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için faşist burjuva partilerin ortak koroyla başlattığı linç kampanyası saldırıya ve mücadeleye yeni bir boyut kazandırmıştır. Kürt demokratik siyasetini tasfiye etmeyi amaçlayan saldırısıyla inkar ve imhadan başka bir yol görmeyen devlet Kürt ulusunun mücadelesini kapsamlı şekilde hedef tahtasına oturtmuştur.

Kürt ulusunun demokratik talepler uğruna büyük bedeller ödeyerek direniş güncesini yazmaya devam ediyor. Kürt ulusunun mücadelesinin yanında yer alarak, taleplerini destekleyerek, faşizme karşı direnişi büyütmek anın görevi olarak yerine getirilmelidir. Tüm gücümüzle ilerici ve demokratik talepler uğruna süren mücadeleyi omuzlamak için seferber olalım!

 

Bir Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu