Güncel

Suriye’de 2012

Demokrasi ve Özgürlüklere Evet; Eemperyalist Saldırganlığa ve İşgale Hayır!

Esad rejimine karşı başlayan halk isyanı; 2012’ de muhaliflerin daha fazla örgütlendikleri, rejime karşı savaşımlarını güçlendirdikleri, bununla birlikte emperyalistlerle ilişkilerini giderek sıkılaştırdığı/geliştirdiği gelişmelere tanık oldu.

2012’yi geride bırakırken yaşananlara kronolojik bir göz atmak ve bir panorama çıkarmak faydalı olacaktır.

Resmi açıklamalara göre bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği çatışmalar 10 ayı geride bırakırken 2012’nin ilk gününde BM, gözlemcilerin Suriye’de bulunduğu Aralık ayında en az 400 kişinin daha öldürüldüğünü açıkladı.

15 Ocak’ta Esad rejimi “kanlı eylemlere” girişmemiş 552 kişinin serbest bırakıldığını açıkladı, ardından genel af ilan edildiği duyuruldu. Bu Esad’ın muhalifleri bölmek ve nefes almak adına taktik bir hamlesiydi.

Esad rejimini hedeflediği gibi iktidardan düşürmekte zorlanan AB adına İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague 6 Şubat’ta yaptığı açıklamada, muhalifleri açıkça desteklemenin yanı sıra Esad rejimine karşı uluslararası bir koalisyon oluşturarak, Suriye’ye baskı yapacaklarını ilan etti.

Çatışmalar Hama, Halep ve Humus’a yayıldı.

Emperyalist Hesaplaşmanın Merkezi Suriye

Öte yandan muhalifler cephesinde de yeni gelişmeler yaşanıyordu. Demokratik Değişim için Millî Koordinasyon Komitesi, 24 Şubat’ta Tunus’ta gerçekleştirilen “Suriye’nin dostları” konferansını boykot etti.

suriyeeeBu, muhalifler arasındaki anlaşmazlıkların sonuncusu olmayacaktı. 27 Şubat’ta yüzde 57.4 oranında “katılımın” gerçekleştiği referandumla yeni anayasa, yüzde 89.4 oranında oyla kabul edildi. Referandumu muhalifler boykot etti. Mart ayına gelindiğinde Şam’dan neredeyse her gün çatışma haberleri geliyordu. Başkent Şam, 18 Temmuz’da Esad rejimi için en ağır darbeye tanıklık etti.

Ulusal Güvenlik binasını hedef alan saldırıda Savunma Bakanı Davut Racha, İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim El Şar ve Esad’ın eniştesi Asıf Şevket hayatını kaybetti. 8 Mart’ta İstanbul’da toplanan Suriyeli muhalif grupların büyük çoğunluğu, Suriye Ulusal Konseyi çatısı altında toplanmayı kabul etti. 7 Mayıs’ta ise yaşanan çatışmalarının gölgesinde Suriye’de seçime gidildi.

Seçim sonucunda Baas partisi 250 sandalyenin çoğunluğunu “kazandı”. 28 Haziran’da Rusya Kofi Annan’ın Suriye için geçiş sürecini yönetecek, muhalifleri de kapsayan bir ulusal birlik hükümeti kurulması önerisini kabul etti.

3 Ağustos’ta BM Genel Kurulu Esad rejimini uyguladığı şiddetten dolayı kınadığını duyurdu. BM, Esad’ı tecrit etme politikasını yıl boyunca derinleştirecekti. 22 Ağustos’ta Lübnanlı Sünniler ve Aleviler arasında devam eden çatışmalarda 7 kişi öldü, 70’i aşkın kişi de yaralandı.

18 Eylül’de Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları İzleme Örgütü hem Suriye yönetimi hem de muhaliflerin savaş suçu işlediğini duyurdu. 22 Eylül’de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Türkiye’deki komuta merkezini Suriye’de “kurtarılmış” bölgelere taşıdığını duyurdu.

14 Ekim günü ise Suriye devlet ajansı SANA, Suriye hava sahasının Türk sivil uçaklarına kapatıldığını bildirdi.

4 Kasım’da Suriyeli muhalif gruplar, Katar’ın başkenti Doha’da Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) yerine yeni bir muhalif grubun kurulmasını görüştü. Beşşar Esad’ı devirmek için daha fazla silah yardımı çağrısında bulundu.

Öte yandan Esad rejimine karşı savaşan radikal İslamcı örgütlerin birçok kentte katliamlar gerçekleştirdiği basına yansıdı. 12 Kasım’da Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler İttifakı adı altında daha geniş kesimleri kucaklama iddiasıyla yeni bir çatı altında buluştu. 13 Kasım’da göç eden insan sayısı 2,5 milyona ulaştı.

Suriye’de Kürt “devrimi”

suriye 6Suriye’de çatışmaların başlamasıyla birlikte örgütlenmelerine hız veren ve öz yönetimlerini kuran Suriye Kürtleri, Temmuz ayına gelindiğinde demokratik özerklik ilan etti.

19 Temmuz’da Kobani, 20 Temmuz’da Efrin kenti ve ilçesi Cindirês, 21 Temmuz’da ise Dêrika Hemko ve Amude’de yönetimi Esad rejiminden kurtaran Kürtler, Tirbespî kentinde birçok ilçeden sonra Derik, Amude, Qamışla ve Halep ve Şam’ın Kürt bölgeleri takip etti. Kürtler, Suriye’de çatışmaların geliştiği bir dönemde, kendilerini koruyacak bir savunma gücünü de ilan etti.

“Halk Savunma Komiteleri” “Halk Savunma Birlikleri (PYG)” olarak ilan edildi. PYD’nin de içinde olduğu bölgenin en kitlesel ve etkili gücü Halk Meclisi ile diğer bir çatı örgütü olan Kürt Ulusal Meclisi, 9-10 Temmuz tarihlerinde Hewler’de yapılan görüşmelerin ardından güçlerini ortaklaştırma kararı aldı.

Kürtlerin bu kazanımı TC’nin, Esad rejiminin ve emperyalistlerin öfkesini üzerine çekti. Özgür Suriye Ordusu birçok bölgede PYD’ye karşı saldırıya geçti. 28 Ekim’de önce Esad, ardından da Hür Suriye Ordusu’nun saldırıları karşısında sessiz kalmayan PYG, karşılık verdi.

Saldırıda Halep’te Hür Suriye Ordusu’ndan 19 kişi öldü. 20 Kasım’da PYG ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında çatışmalar şiddetlendi.

TC’nin hesabı; bir koyup üç almak

suriye 4Suriye, geride bıraktığımız yıl boyunca gündemi en fazla işgal eden konuların başındaydı. Suriye ekseninde yaşanan emperyalist dalaşta kendine yer bulmaya çalışan Türk hâkim sınıfları, ülkemiz topraklarını bu çatışmanın içine daha fazla sürükledi.

1 Nisan’da İstanbul’da düzenlenen “Suriye’nin Dostları Toplantısı”nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, BM’yi Suriye’ye müdahaleye çağırdı.

5 Haziran’da İstanbul’da birçok ülkenin dışişleri bakanlarının katılımıyla Olağanüstü Suriye toplantısı düzenlendi.

26 Haziran’da Erdoğan, Suriye’nin bir Türk savaş uçağını düşürmesinden sonra Suriye’yle ilgili askeri angajman kurallarının değiştirildiğini açıkladı. Muhaliflere kamplarda kucak açan ve her türlü desteği sunan TC, Esad karşıtlarına yoğun bir şekilde silah yardımı yaptı.

27 Ağustos’ta Daily Telegraph gazetesi, Suriyeli muhaliflerin İstanbul’da İngiliz ve Amerikalılar tarafından eğitildiği haberini sayfalarına taşıdı.

TC’nin saldırgan politikası, ülkemizi her gün biraz daha savaşın içine çekmesi ve mezhepçi söylemlerle bezenmiş politikası tepkilere neden oldu.

suriye 117 Eylül’de Antakya’da ‘Türkiye-Suriye Kardeşlik Buluşması”na saldıran polise karşı halk, iki gün boyunca çatıştı.

Türk devletinin Suriye ile tansiyonu yükselten politikası 3 Ekim günü Riha’nın (Urfa) Akçakale İlçesi’ne düşen ve 5 kişinin öldüğü topçu ateşi ile yeni bir viraja girdi. Atışın kim tarafından yapıldığı netleşmeden Erdoğan Esad’ı sorumlu tuttu ve anında karşılık verildiğini açıkladı.

4 Ekim’de meclis, yabancı ülkelere asker göndermesi için hükümete yetki veren tezkereyi kabul etti. 320 kabul oyuna karşılık 129 ret oyuyla geçen tezkereye CHP ve BDP hayır dedi.

5 Ekim’de Türkiye’nin, Suriye’den atılan bir havan mermisinin Antakya’ya düşmesine üzerine “anında karşılık” verdiği açıklandı. TC’nin Esad rejimi ile gerilimi adım adım yükseltme politikasının bir sonraki hamlesi ise 11 Ekim günü Moskova’dan Şam’a giden Suriye uçağı TSK’ya ait jetler tarafından indirilmesi oldu.

TC Suriye’nin olası bir saldırısını gerekçe göstererek 23 Kasım günü NATO’dan Patriot füzeleri talep etti.

15 Kasım’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye Ulusal Koalisyonu’nu Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıdığını söyledi.

20 Kasım’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’ye Patriot füze sistemi verecek ülkelerle mutabakata varıldığını söyledi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu