GüncelManşet

Silivri’ de savunma Hakkı Yargılanıyor!

İstanbul: 6 Kasım’da Silivri’de dördüncü duruşması gerçekleşen ve kamuoyunda avukatlar davası olarak da bilinen KCK ikinci davası başlangıcından itibaren uluslararası hukuk kurumları/ örgütleri tarafından takip ediliyor. Biz de Özgür Gelecek Gazetesi olarak Hollanda barosunu ve Lawyers for Lawyers örgütünü temsilen Dündar Gürses ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Ö-G:  İkinci KCK davası avukatlara karşı açıldı. Daha önceden A. Öcalan’ın görüşüne gitmiş bulunan avukatlar, “Öcalan’dan Kandil’e talimat götürdükleri” iddiasıyla PKK- KCK örgütü üyeliği/ yöneticiliği ile yargılanıyorlar. Siz böylesi bir avukat- operasyonunu ve açılan davayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu elbette ki bizim ilgimizi çeken bir dava oldu. Meslektaşlarımıza yönelik toplu bir davanın açılması diğer taraftan bizi kaygılandırdı. Kaygılandırdı; çünkü bu davanın Abdullah Öcalan’ın avukatlarına yönelik olarak yani mesleklerini icra etmelerinden dolayı açılmış olması bizleri bu davaya yönlendirdi.

Avukatların bu kadar çok sayıda ve operasyonlarla tutuklanması hem Hollanda’da hem de Avrupa’da ilgiyi çekti. Bu anlamda da avukat operasyonu ve yöneltilen suçlamalar ve avukatların sadece ve sadece müvekkilleriyle olan ilişkilerinden dolayı kendilerine böyle bir dava açılmış olması ihtimali bizde avukatlık mesleğine yönelik bir saldırı olduğu kuşkusunu güçlendirdi.

Bu yüzden bu davayı izleme kararı aldık. Çünkü başlangıçtan, avukatların gözaltına alınmasından itibaren, adil bir yargılanmanın olup olmayacağı konusu bizim gündemimize oturdu.

Ö-G: Bu dava ülkenizde ne kadar gündemleşti? Nasıl değerlendirildi?

Avukatların tutuklanmasıyla birlikte bütün avukat kurumları Hollanda’da ve Avrupa’da ayağa kalktılar. Orada bulunun meslek kurumları meslektaşlarına sahip çıkmak için harekete geçtiler.

Hollanda’da da avukatlar bu operasyona karşı bir araya geldi. Uluslararası avukat kurumları bu konuda çeşitli bildiriler yayımladılar ve avukatlara yönelik bu operasyonu protesto ettiler. Daha sonra avukat mesleğine yönelik saldırıları protesto etmek için 24 Ocak 2012 tarihinde “tehdit altındaki avukatlara yönelik gün” kapsamında Türkiye’deki operasyonu gündemlerine aldılar ve Lahey’de bir gösteri yürüyüşü gerçekleştirdiler. Bu gösteride avukatlara yönelik saldırıların son bulması ve tutuklu avukatların serbest bırakılması taleplerinde bulunuldu.

Yine Hollanda barosunun çıkardığı “Avukat” dergisinde bu konuya ilişkin iki tane yazı yayınlandı. Yani Hollanda’da da Avrupa’da da bu operasyon ilgiyle izlendi ve izlenmekte.

Ö-G:  Dava sürecini başından itibaren gözlemliyorsunuz. Bu davada özellikle gündemleşen ve diğer KCK davasında da adeta krize dönüştürülen bir mesele var: Anadilde savunma talebi mahkemelerce reddediliyor. Anadilde savunma talebini siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Mahkemelerin ret kararı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Bu dava açıldığında Avrupa’da bu davayı izlemek üzere bir komisyon oluşturuldu. “Monitor” çalışması olarak izleme komisyonu oluşturuldu. Bu komisyonda pek çok uluslararası kurum yer aldı. Ve bu izleme komisyonunun üyesi olarak bizler de İstanbul’a geldik. Avukatların tutuklu müvekkilleri için birçok talepleri oldu. Bu taleplerin en önemlisi de anadilde savunma talebi; ama mahkeme bu taleplerini temmuz ayından sonra ikinci kez de reddetti. Bu konuda mahkemenin uzlaşmaz bir tavır göstermesi ilgimizi çekiyor.

Avukatların ısrarlı taleplerine, müvekkillerinin anadilde savunma talebi çok fazla detaylandırılmadan, gerekçelendirmeden reddedildi. Özellikle bu son ret bizi daha çok endişelendirdi. Çünkü basından da izlediğimiz kadarıyla bir yasal düzenleme gündemde. Bu yasal düzenleme ile mahkemelerde anadilde savunmanın mümkün olabileceğini okuduk. Buna rağmen mahkeme heyetinin bu gelişmeyi göz önünde bulundurmaksızın ikinci kez talepleri reddetmesini biz anlayamadık. Özellikle de son dönemde bu açlık grevleriyle de birleşince tam bir çıkmaz haline geliyor. Biz bu şekilde durumu gözlemliyoruz ve elbette bu gözlemlerimizi uluslararası kamuoyuyla da paylaşacağız.

Ö-G:  Gözlemci olarak katıldığınız duruşmaya dair izlenimleriniz nelerdir? Mahkemenin yaklaşımını, fiziki koşulları ve yargılama sürecini evrensel hukuk normları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii bunlarla ilgili bizim ortak bir açıklamamız var. Bu ortak açıklamamızda hem temmuz ayındaki hem de bu duruşmadaki fiziki koşulları, mahkemenin yaklaşımını o açıklamada yeteri kadar vurguladık. Ama şunu eklemek istiyorum: Şimdi İstanbul’un en büyük adliye sarayında, Çağlayan’da, duruşmayı temmuz ayında üst üste oturarak izleyebildik ancak.

Küçücük bir salonda yüzlerce kişinin izlediği duruşma üç gün sürdü ve bu üç günde gerekli koşulların sağlanmadığı ve adil bir yargılama yapılamayacağı bir ortamda mahkeme heyetinin duruşmayı üç gün sürdürmesini izledik. Ve oradaki taleplerin sonucunda mahkemenin büyük bir salona gönderilmesi yerine mahkeme heyeti, Silivri’ye gönderdi. Ve Silivri’de de gördüğümüz kadarıyla yine küçük bir salonda yine tutukluların ailelerinin alınmadığı yine “mikrofonların tam çalışmadığı” bir ortamda duruşmaları izledik.

Mahkemenin yaklaşımı bize olumlu bir izlenim vermedi. Yargılama sürecinin sıkıntılı geçtiğini görüyoruz. Yine mahkeme başkanının avukatlarla sürekli bir sürtüşme içerisinde olduğunu görüyoruz. Yani her bakımdan tıkanan bir süreç beraberinde getirdiğini görüyoruz. O yüzden de geçen günkü duruşmanın sonucunda avukatların taleplerinin yerine getirilmemesi sonucunda ve özellikle de müvekkillerinin fiziki koşullarını göz önünde bulundurarak, açlık grevinde bulunmalarından dolayı bu şekilde duruşmanın yapılamayacağını gerekçe göstererek duruşma salonunu terk etmelerinin ardından başkanın buna rağmen duruşmayı ısrarla devam ettirmesini bir türlü anlayamadık.

Ama sonuçta o da gördü ki bu şekilde duruşmayı devam ettiremeyecek. Duruşma ne yazık ki çok ileri bir tarihe, iki ay sonraya ertelendi. Ki bütün koşulları, açlık grevinde olmaları ve anadilde savunma hakkının ileriki süreçte gündemleşecek olması göz önüne alırsak biz bu kararları ibretle karşıladık.

Ö-G: A. Öcalan’a uygulanan tecridin son bulması, anadilde eğitim ve anadilde savunma talepleriyle 600 tutsak 59 gün önce süresiz- dönüşümsüz açlık grevine başladı ve geçtiğimiz günlerde bu sayı 7000 civarına yükseldi. Mahkemede de belirtildiği üzere Öcalan ile görüşen avukatların bu çapta bir operasyonla tutuklanması, söz konusu tecridi yaratması vesilesiyle açlık grevine giden süreçte önemli bir rol oynadı. Yani tutuklu avukatların serbest bırakılması açlık grevinin taleplerinden biri haline geldi. Bu yüzden sormak istiyoruz: A. Öcalan’a uygulanan tecridi ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 6 Kasım’da görülen duruşmanın açlık grevi sürecinin geldiği nokta açısından yeri/ önemi nedir?

Açlık grevlerinin bu davayı etkilemesi elbette ki söz konusu. Müvekkillerinin fiziksel durumlarının yerinde olmaması ve taleplerin sürekli reddedilmesi de eklenince bu davanın böyle yürütülemeyeceği sonucuna vardık. Şimdi biz elbette bunları izledik. Avukatların bu yönlü taleplerinin hepsinin mahkeme tarafından haklılığı ya da haksızlığı göz önünde bulundurulmadan reddedilmesi bizi de bu konuda gerçekten kuşkulandırıyor. Diyoruz ki mahkeme heyeti bu süreci aslında olumlu bir şekilde yönlendirebilirdi. Ama böyle olması tıkanan bir süreci beraberinde getiriyor.

Ö-G: İlerleyen süreç açısından öngörüleriniz nelerdir?

Evet, 3 Ocak’ta tekrar duruşma olacak; ama hangi koşullarda ve nasıl bitireceğini ilgiyle izleyeceğiz. Onu beklememiz gerekiyor. Ama müvekkillerinin açlık grevinde olmaları ölüm sürecine girmeleri elbette ciddi ve üzerinde durulacak. Kamuoyunun bu konuda önemli bir müdahalesini gündeme getiriyor. Dileriz ki kimse ölmeden bu süreç bitirilsin.

7 Kasım günü Avrupa’nın çeşitli barolarını ve uluslararası hukuk örgütlerinin İnsan Hakları Derneği’nde gerçekleştirdiği ortak basın açıklamasını aşağıda sunuyoruz:

Uluslararası Hukukçulardan Basın Açıklaması

Biz, aşağıda adı geçen kuruluşların temsilcileri olan uluslar arası hukukçular, 46 Kürt avukat ve 3 hukuk bürosu çalışanına karşı açılan davayı izlemek üzere dün Silivri’deydik. Aşağıda sıralanan hususlarda ortak endişelerimizi özetliyoruz:

2012 yılının Temmuz ayında İstanbul’da başlamış olan davanın ilk duruşmasını da gözlemleyen uluslararası heyetimiz, davanın ikinci duruşması için dün, 6 Kasım 2012 tarihinde, Silivri / İstanbul’daydı.

Savunma avukatlarının öne sürdükleri son derece inandırıcı gerekçelere, Adalet Bakanı’nın mahkemelerde anadilde savunmaya ilişkin önerdiği değişikliklere rağmen Mahkeme için en önemli konu olan anadilde savunma hakkı yönündeki taleplere yine ret kararı verildi.

Diğer KCK davalarında olduğu gibi ana dilini kullanma hakkı davanın kilit noktasında. Bu talebe gelen ret kararı yakın zamanda yüzlerce Kürt tutuklunun süresiz açlık grevine katılarak protesto etmelerine yol açmıştır. Bazıları bugün açlık grevlerinin 58. Gününde olup ölüme çok yaklaşmışlardır. Dün, açlık grevi yapanların arasına yargılanmakta olan avukatlar ile siyasi tutuklulardan bin kişinin daha eklendiğini öğrendik. Savunma avukatları, devam eden açlık grevlerine son verilmesi ve hayatların kurtarılması için Kürtçe’nin kullanılmasının önünün açılmasına yönelik güçlü gerekçeler öne sürdüler. Adalet Bakanı’nın ana dilde savunmaya ilişkin önerdiği yasa değişikliğinin ışığında tutukluların tahliyesini talep ettiler. Gerekçelerin hepsi reddedildi.

Mahkemenin bu hakkı ısrarla tanımamasını savunma avukatları mahkeme salonunu terk ederek protesto ettiler ve duruşma durduruldu. Ardından ise, uluslararası gözlemcilerin şaşkınlık içinde izledikleri gibi, hakim, Türkiye’deki yasalara aykırı olarak savunma avukatlarının yokluğunda duruşmaya devam etti.

Duruşmanın yürütülmesinde tarafımızca gözlemlenen adil yargılanma hakkının temelini oluşturan prensiplere aykırı olan diğer hususlar şunlardır:

– Savunma avukatları ile müvekkilleri arasında çok sayıda jandarmanın konuşlandırılmış olması savunma avukatlarının müvekkilleriyle görüşmelerine, hatta göz temasında dahi bulunmalarına engel olmaktaydı.

– Duruşma Silivri’ye nakledildiği halde mahkeme salonunun küçük olmasından dolayı yargılanan avukatlar yakınları duruşmayı izleyemediler.

– Duruşma iki saatten az bir zamana sığdırıldı.

– Tutuklu avukatlar Kürtçe konuşmaya başladıklarında mikrofonları kapatıldı.

Biz, uluslar arası gözlemciler, Mahkemenin duruşmayı 3 Ocak 2013 tarihine ertelemesinden büyük kaygı duyuyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’ye, özellikle sanıkların tutuklu olarak yargılandıkları durumlarda, tutukluluk sürelerinin gereksiz şekilde uzatılmaması için davaların makul bir süre içerisinde sonuçlandırılması yükümlülüğünü getirdiğini Türkiye’deki yetkililere hatırlatmak istiyoruz. Sanıkların açlık grevine başlamış olmaları bu yükümlülüğün önemini hayati bir durum haline getirmektedir.

Duruşmanın bitiminde mensup olduğumuz kuruluşlar, davanın gidişatı ve savunma hakkının temel güvencelerine hiçbir şekilde saygı gösterilmemesini son derece endişe verici bulduklarını belirtip düzensizliklerin giderilmesi, adil yargılanma bakımından uluslar arası alanda kabul görmüş ilkelere uyulmasını sağlamak için Türk yetkililerine hemen harekete geçmeleri için çağrıda bulunmaktadırlar.

 

Conférence Internationale des Barreaux de Tradition Juridique Commune (CIB)

Avrupa Demokrat Avukatlar (EDL/AED)

Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupalı Avukatlar

Uluslaarası Halklarin Avukatları Birligi

Avukatların Uluslararası İnsan Hakları Grubu (Birleşik Krallık)

Avukatlar için Avukatlar (Hollanda)

Amsterdam Barosu

Kanada Avukat Hakları İzleme Örgütü

İsviçre Demokrat Avukatları

Adil Yargılama İzleme Örgütü (Hollanda)

İlerici Avukatlar Ağı (Belçika)

Sınır Tanımayan Avukatlar Grubu (İsveç)

Fransa Barolar Birliği

Fransız Genç Avukatlar Sendikaları Ulusal Federasyonu (FNUJA)

Fransız Avukatlar Sendikası (SAF)

Grenoble Barosu (Fransa)

Montpellier Barosu

Paris Barosu

Quimper Barosu

Nantes Barosu

Bordeaux Barosu

Toulouse Barosu

Brüksel Fransız Avukatlar Barosu

Rennes Barosu

Grenoble Barosu İnsan Hakları Enstitüsü

Montpellier Barosu İnsan Hakları Enstitüsü

Avukatların Alternatif Müdahalesi (AIL) (Atina/Yunanistan)

Birleşik Krallık Baroları İnsan Hakları Komitesi

Kürdistan’da Barış İnsiyatifi (Birleşik Krallık)

Birleşik Krallık Bağımsız Avukatları

İngiltere ve Galler Hukuk Topluluğu

Cumhuriyetçi Avukatlar Derneği (RAV-Almanya)

Alman Avukatlar Derneği (DAV-Almanya)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu