Makaleler

Sendikaları tasfiye yasasına karşı mücadele!

AKP hükümeti tarafından meclis gündemine getirilen “Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu” sınıftan yana emek örgütlerinin protesto ve eleştirilerine karşın 18 Ekim 2012 günü kabul edildi. Sermaye örgütlerinin talepleri doğrultusunda 12 Eylül döneminin ruhunu sürdürmekle kalmayıp, mevcut kısıtlı hakları daha da geriye götüren ve milyonlarca işçiyi doğrudan etkileyen bu yasaya karşı mücadeleyi sürdürmek önemlidir.

Bu yasa işçi haklarını kısıtlayarak sermayenin aşırı kâr hırsına hizmet etmesinin yanısıra mevcut sendikal yapıyı AKP’nin isteğine uygun olarak şekillendirmekte ve yandaş sendikacılığı güçlendirerek özellikle Hak İş’in önünü açmaktır. Yasayı kapalı kapılar ardında, hangi pazarlıkların sonucu olduğu bilinmeyen bir tutumla Türk-İş yönetiminin imzalaması da Türkiye işçi sınıfı tarihine kara bir leke olarak geçecektir.

Türk-İş yönetiminin protokole imza koyması, kamuoyundan ve üye sendikalardan gelen tüm eleştiri ve taleplere kayıtsız kalması, meclis görüşmeleri esnasında teslimiyetçi bir tutum sergilemesi, muhalif sendikaları baraj altında bırakırken birçok üye sendikasını da Hak-İş’in karşısında yalnız bırakması ve yasayla getirilen tüm hak gasplarını onaylayarak suç ortaklığı yapması Türk-İş’in tarihi ve kuruluş misyonu düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir.

Yeni yasa, işçi sınıfının örgütlenme özgürlüğüne yeni engeller çıkarmakta, 12 Eylül darbesinin anlayışını sürdürmektedir. Bilhassa 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde sendikalı işçilerin güvencelerinin ortadan kaldırılmasıyla ülke genelindeki işletmelerin çoğunluğunda işçilerin sendikalı olması fiilen yasaklanmıştır. Dahası 30’dan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde de alt şirketler kurarak yasadan “faydalanmak” da mümkün olacaktır.

Yeni yasayla işkolu barajının patron örgütlerinin taleplerine göre düzenlenmesi ve hiçbir uluslararası standartta yeri olmayan işkolu barajının korunması kabul edilemezdir. İşkolu barajını düşürürken işkollarını birleştirme marifetiyle toplam işçi sayısının yükseltilmesi ve fiili olarak barajın yükselmesi sonucunda 3 yıl içinde sendikaların büyük çoğunluğu yetkisini kaybedecektir.

Yasa çıkarken mevcut toplusözleşme hakkına sahip olan ancak baraj altında kalan sendikalara yalnızca bir seferlik TİS yetkisi verilmesi de koltuğunu kaybetme derdine düşen statükocu, bürokratik sendikal yapılara sus payı anlamına gelmekte ve bir dönem daha koltuklarını koruma imkanı vermektedir.

Yasanın mantığını açığa çıkaran bir diğer olgu da bağımsız sendikaların kurulmasını engellemek için ESK üyesi olmayan sendikalara en baştan itibaren % 3 barajın dayatılmasıdır. Bu, işçi sınıfının örgütlenme özgürlüğünü engellemeye dönük bir karardır ve özellikle Kürt Ulusal Hareketinin kendi sendikalarını kuracağı korkusu nedeniyle kabul edilmiştir.

Yasanın kabulüyle 5 ay önce bir gece yarısı operasyonuyla grev hakkının gasp edildiği sivil havacılık işkolundaki grev yasağının yeni yasayla beraber kaldırılması yasanın olumlu ender yanlarından biridir. Ancak bu durum Hava İş Sendikasının, duyarlı kamuoyunun ısrarlı mücadelesinin ve uluslararası kampanya sonucu hükümetin içine düştüğü zor durumun bir sonucudur, bir başarıdır.

Bu yasanın amacı sendikaların tasfiyesidir. Halihazırda oldukça zayıf olan sendikaların tam teslimiyetinin sağlanmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, işçi sınıfı haklarını yasalarla değil, fiili meşru mücadelesiyle, bedeller ödeyerek kazanmıştır.

12 Eylül Cuntasının ardından kabul edilen yasalarda da örgütlenmenin önünde çok sayıda engel olmasına karşın işçi sınıfı bu engelleri aşmasını bilmiştir. İşçi sınıfı bu yasanın kendisine biçtiği dar gömleği giymeyecektir.

Sınıftan yana, emekten yana tüm toplumsal güçlerle beraber işçilerin evrensel haklarını temel alarak fiili, meşru mücadeleyle sınıf sendikacılığını kararlılıkla yükseltmek gereklidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu