Güncel

Seçim sonuçları, olası gelişmeler ve görevlerimiz

Bir seçim süreci daha geride kaldı. Egemen sınıflar cephesinde seçim sonuçlarına dair tartışmalar bir dönem daha devam edecektir. Benzeri tartışmalar başta “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” olmak üzere devrimci ve reformist güçler cephesinde de sürecektir. Bu güçler cephesindeki her bileşen doğal olarak ortaya kendi sınıfsal konumlanışına uygun olarak sonuçlar çıkaracaktır. Özellikle Blok’un seçim başarısı yeniden bir ‘’Çatı Partisi’’ tartışmasını gündeme getirdi.

Blok ve Blok adaylarını destekleyen güçlerin ortaya çıkarmış oldukları irade karşısında sistemin ve onun bugünkü sözcüsü olan AKP hükümetinin nasıl bir tutum alacağı bir sır değildir. Ama her halükarda ortaya çıkan sonuç ve bu sonucun sınıf mücadelesi açısından nasıl bir anlam ifade ettiği üzerinde durmakta fayda var.

Bu konuda sorulması gereken ilk soru parlamentoya yansıyan bu irade karşısında sistemin Kürt sorunu karşısında herhangi bir tavır değişikliğine girip girmeyeceğidir. Şüphesiz bunun ilk sınavlarından biri de hazırlanması düşünülen yeni anayasada Kürtlerin yanısıra diğer azınlıkların kimi demokratik istemlerinin anayasal güvence altına alınıp alınmayacağıdır. Doğrusu bu sorunun yanıtı önemli oranda AKP’nin 9 yıllık icraatlarında ve seçim döneminde yürüttüğü propagandalarda gizlidir.

Sistem ve parlamentodaki sözcüsü AKP’nin bugüne kadar başta Kürt ulusal sorunu olmak üzere demokratik hak ve özgürlükler meselesinde ortaya koyduğu icraat önümüzdeki süreçte neler yapabileceğinin de teminatı niteliğindedir. Aynı gerçekleri seçim döneminde yürüttüğü saldırgan ve ırkçı propagandada da görmek mümkündür. “Ben olsam asardım’’ dediği Öcalan’dır. “Asmaya’’ çalıştığı Öcalan’la Kürt ulusal sorununu nasıl çözeceği ortadadır. Ve AKP’nin bugüne kadar yaptığı da budur. Yani inkar ve imha. Söylem düzeyinde ortaya koymuş olduğu farklılıklar ise; cinayetlerini gizlemeye dönük bir perde niteliğinden başka bir şey değildir.

AKP’nin sınıfsal karakteri sistem içinde demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarını genişletme niteliğine sahip değildir. Demokrasiye dair ortaya koyduğu tüm söylemler sahtedir. Aldatmaya dönük beyhude çabalardır. Kürt halkının elde ettiği seçim zaferi kutlamalarına saldıran bir zihniyet Kürt halkının ulusal demokratik taleplerini nasıl kabul edebilir? Seçim döneminde ve seçim sonrasında süren operasyonlar, katledilen gerillalar, ardı arkası kesilmeyen tutuklamalar sürecin ana işaretlerini içermektedir.

Keza BDP’nin seçimlerde Kürt muhafazakar kesimlerini de hedefleyen ve diğer Kürt partilerini de kapsayan birleştirici rolü Kürtler açısından bir moral değeri taşırken, egemenler cephesinde ise rahatsızlığa yol açacağı bir gerçektir. Çünkü sorun bu hareketlerin ne kadar bir güce sahip olduğu sorunu değildir. Esas sorun egemen sınıfların Kürtler arasındaki çelişkilerden yararlanma politikalarını boşa çıkarma sorunudur. Bunun yanı sıra AKP’nin bazı Kürt illerinde gerileyen oyları ve BDP’nin bu illerde artan etkinliği egemen sınıfları yeni arayışlara sevk edecektir. Ama her halükarda karşı devrimci şiddet ve aldatmaya dönük politikalar gündemdeki yerini koruyacaktır.

Tabii ki tüm bu gelişmelere karşı Kürt Ulusal Hareketi’nin izleyeceği tutum önemli bir yer teşkil etmektedir. Daha önceki tarihi tecrübelere ve legal Kürt siyasetinin seçimlerde elde ettiği başarılı sonuçlara baktığımızda bu sürecin en azından bir dönem benzeri bir tarzda yol alacağını gösteriyor. Durumun böyle olması, sürecin tümden çatışmasız olacağı anlamına gelmez. Operasyonlar sürdükçe çatışmalar kaçınılmazdır.

AKP’nin yeniden hükümet kurması, devlet kurumları içindeki ağırlığının giderek artması işçilere, emekçilere, Kürt ulusuna, devrimcilere karşı süren saldırıların tüm hızıyla devam etmesi anlamına gelir. Alevi mezhebine mensup halkımızın taleplerine sırtını dönmeye devam etmesi anlamına gelir. Tüm bu karşı devrimci politikalar Kürtlerin, Alevilerin, emek ve onurlu bir yaşam için mücadele eden her kesimin hoşnutsuzluğunu daha bir artıracaktır. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte işçi ve diğer emekçilerle, çevre hareketlerini, mezhepsel baskılara karşı direnen Alevi halkı ideolojik ve siyasal olarak etkilemenin ve proleter bir çizgi ekseninde örgütlemenin yolu iradi bir çaba ve militan bir mücadeleden geçiyor.

Bu konuda ilkeli tutum kadar ittifaklar ve birlikte hareket etme politikalarında daha net ve ısrarlı bir tutum içinde olmalıyız. Demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesine direkt ve dolaylı yoldan hizmet eden her mücadele biçimine, taktiğine açık olmalıyız. Bu yönlü pratik olarak atmış olduğumuz adımların sonuçlarını bilimsel bir temelde sorgulamalıyız. Politikalarımızın, örgütlü güçlerimiz ve yakın çeperimiz tarafından daha doğru bir tarzda algılanması için de eğitime ve tartışmaya ihtiyaç vardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu