Makaleler

Suriye’de gerici örgütler birbirine girdi

Bir süredir Suriye’de yaşananlar giderek karmaşık bir hal almaya başladı. Emperyalizmin bölgesel çıkarları hususunda peydahlanan gerici örgütlerin birbirlerine dönük giriştikleri dalaş, dizginlerin boşandığını ifade ediyor.

Suriye’de bugün bir örgütler yığını ile karşı karşıyayız. “Suriye muhalefeti” olarak ifade edilen gerici örgütlerin birbirleri ile girmiş oldukları dalaş emperyalistlerin Suriye politikası kapsamında devreye soktukları dış siyasetin de çöküşünün emareleridir. IŞİD, Türkiye tarafından desteklenen ÖSO/İslam Cephesi ve bu örgütlerle birlikte birçok gerici yapılanma birbirine girmiş durumda. Esad rejimi de bu süreçten güç kazanarak cihata karşı cihat çağrısıyla bir araya gelen Hasan-el Askeri Ali Ibn Ebu Talip taburu gibi Şia gruplarına Suriye ordusuna katılım çağrısında bulundu. Öncelikle bu gerici örgütlerin kendi içlerindeki dalaşma sürecine kısaca bakalım…

Karmaşanın panoraması

Kafa kesme, sokak ortası infazlar ile gündeme gelen gerici katil sürülerinin ve bunlara maddi destek sunan Katar ve Türkiye’nin planları gerici örgütlerin dalaşı ile çökmüş durumdadır.

Suriye’deki iç savaş üçüncü yılını doldurmaya yaklaşırken silahlı muhalifler ülkenin kuzeyinde kendi aralarında iç savaşa giriştiler. Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve İslami Cephe arasında çatışmalar sürerken, taraflara yakınlık gösteren farklı haber siteleri arasında da tam bir savaş yaşanmaktadır. İslami Cephe’ye yakın haber siteleri IŞİD’i  harici ve hain olmakla, IŞİD’e yakın haber siteleri muhalif grupları kafir ve laik çeteler itham ediyorlar.

Nisan 2013’te Irak İslam Devleti (IİD) El Nusra Cephesi’nin kendisine biat ettiğini ifade ederek Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) kurduğunu ilan etti. Fakat El Nusra bu iddiayı reddederek El Kaide’ye bağlılığını açıkladı. El Kaide ise yaptığı açıklama ile IŞİD’i lağvettiklerini ve Irak İslam Devleti’nin Irak’a dönerek, Suriye’deki tek El Kaide bağlantılı grubun El Nusra Cephesi olması gerektiğini açıklayan bir bildirge yayınladı. Ancak IŞİD bölgesel hesaplar doğrultusunda bu bildirgeye uymadı ve hali hazırda Suriye’de varlığını IŞİD olarak sürdürerek katliamlarına devam ediyor.

 İslami Cephe ise El Kaide’nin bildiregesine uyduğunu açıklayarak El Nusra ile hareket edeceğini açıkladı. İslami Cephe’nin “Ebu Reyan” adıyla bilinen Hüseyin Süleyman’ın öldürülmesinde IŞİD’i sorumlu tutması ile gerici örgütler nezdinde yeni bir süreç yaşandı. 3 Ocak Cuma günü İslami Cephe- IŞİD arasında çatışmalar başladı. İslami Cephe bir açıklama yaparak  “IŞİD İslami Cephe mensuplarını ve sulh için yanlarına giden şeriat imamlarını öldürmekte, işkence yapmakta ve tarafımızca ele geçirilen bölgelere saldırmaktadır. Ayrıca kendisine biat kararını açıklamayan El-Nusra’ya da saldırmaktadır.” şeklinde açıklama yaptı. (suriyehaberajansi.com) Aynı şekilde IŞİD’ de bir açıklama yaparak “ÖSO güçleri yalan söylemektedir. 3 mücahit eşine toplu şekilde tecavüz edilmesini nasıl açıklayacaklar” dedi  (takvahaber.net)

İş başka dostluk başka

Bu örgütlerin çatışma hali kuşkusuz birçok durumu açığa çıkarmaktadır. Özellikle ABD-Rusya görüşmesi ve BM Esad rejimini kınamama kararı üzerine bu gerici örgütlerin düştüğü durumun hali ortadadır. Bölgesel planlamalar çökmüş vaziyettedir. Denetlenemez bir Suriye hali emperyalizm için kaygı vericidir. Bu anlamıyla ABD ve Rusya arası görüşmeler bir dizi düzenlemeyi de beraberinde getirmiştir.

Görüşmeler neticesinde ABD-İran arası diplomatik görüşmeler artmış ve petrolün dolar üzerinden fiyatlandırılması sürecinde ortak nokta yakalanmıştır. Ancak tüm bunlar dönemsel bir anlaşmayı ifade etmektedir. Türkiye ise Kürt ulusal sorunu, Akdeniz Doğalgaz rezervinin paylaşımı, 2023 hedefi petrol rezervlerinin kullanımı gibi hedeflerinin çöküşünü izlemiştir. (Bkz:ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması Aralık 2013)

Planların bittiği dostluğun da bir yere kadar olduğu bir süreç yaşanmaktadır. Suriye’deki gerici örgütlerin bu hali ABD açısından işlerin giderek daha karmaşık bir hale geldiğini ifade etmektedir. Tasmaların boşandığı bir tabloda itler kendilerini ısırmaya başlamıştır Suriye’de… Türkiye ise “Sınır Güvenliği” kapsamında ABD ile bir dizi görüşmeler gerçekleştirmektedir. Bu kaygının ruh hali bir yalpalama sürecidir. Esad’ın gitmeyeceğini anlayan TC, “Suriye’ye bizim kadim dostumuzdur” şeklinde açıklamalar yapmakta  (Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif görüşmesi / 5 Ocak 2014) diğer yandan bölgesel planlarından vazgeçmeyerek bölgedeki gerici örgütlere silah yardımı yapmaktadır. Hatay Kırıkhan’da yakalanan TIR  ve Adana’da yakalanan yolcu otobüsü bunun en somut örneğidir.

Dış siyasetin bir sonucu olarak Suriyeli mülteciler

Türkiye’de hâlihazırda 600.000’in üzerinde Suriyeli mülteci bulunmaktadır ve bugün bu rakam TC devleti açısından bir çıkmazı ifade etmektedir. 2014’te patlayacağı tartışılan kriz ile ekonomik ve siyasal bunalımın derinleşeceği Türkiye’de, binleri aşan Suriyeli mülteciye dair bir proje bulunmamaktadır. Bu verili durum TC’nin altında kalacağı bir süreç olmakla beraber ülkemizde mültecilere dönük bir dizi faşist tasarrufun da ortaya çıkmasına neden olacaktır. AKP hükümeti seçim yatırımında argüman olarak kullandığı mültecilere şu an bakamamaktadır.

Öyle ki bakamamanın ifadesi olarak ABD’den 2 Milyar Dolar borç alınmıştır. (ABD –Türkiye İlişkileri Birçok Farklı Düzeyde Kritik Önem Taşıyor/ ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması / Turquie Diplamatique Aralık 2013) Bu tablo TC açısından bir dizi sorunu da beraberinde getirecektir kuşkusuz. Dış politikada TC’nin uğradığı hazin süreç daha da ölümcül kılınmak zorundadır.

Yaklaşan yerel seçimde TC devletinin dış politikada tüm gerçekliğini halk kitlelerini taşımak ve demokratik halk devriminin propagandasına bu şekilde somutluk kazandırmak elzem bir noktada durmaktadır.   

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu