GüncelMakaleler

Yerel Yönetimlerde “Türk Tipi Başkanlık” Modeli!

Devletin tek merkezden yönetilmesi hedefiyle yaşama geçirilen “Türk Tipi Başkanlık” modeli şimdi belediyelerde Osmanlı döneminin derebeylerini andıran bir düzenleme ile uygulanmak isteniyor. Bu konuda henüz AKP-MHP arasında tam bir görüş birliğinin sağlanamadığı anlaşılıyor. Ancak söz konusu halk düşmanlığı olduğunda aralarındaki tüm anlaşmazlıkları bir kenara bıraktıklarına sayısız defa tanık olduk.

Yerel seçim gündemi kademeli bir şekilde ısınıyor. Normal takvimi Mart 2019 olan yerel seçimlerin zamanı öyle anlaşılıyor ki AKP-MHP faşist blokunun ihtiyaçlarına göre belirlenecek.

R.T. Erdoğan’ın, “Mart seçimleri geliyor. Bu seçimlerde, teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkarsa, anında gereğini yapıp, kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz.” (Kızılcahamam’da Toplu Açılış Tören, 7 Ekim) sözleriyle yerel seçim politikasını ilan ettiği ise malum. Yerel seçimler ya da başka bir deyişle yerel yönetimler, mevcut örgütlenme modelleri içinde halk yığınlarıyla doğrudan ilişki kurabilme olanağı sunan, bulunduğu bölgede günlük yaşamın örgütlenmesinden alt yapı ve üst yapıya pek çok başlıkta çok önemli yetkileri ve olanakları olan kurumlar durumunda.

R.T. Erdoğan/AKP’nin iktidara gelmesi ve iktidarını bugüne kadar taşıyabilmesinde yerel yönetimlerdeki etkinliğinin, gücünün rolü tartışmasız. R.T. Erdoğan’ın Başkanlık Sarayına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden yola çıktığı biliniyor. Açık ki bu ve burada sayamadığımız pek çok nedenle, yerel yönetimlerin önemi hususunda iktidar kuşkusuz herkesten fazla bilgi sahibi. Bu konunun özellikle AKP iktidarı için stratejik bir yaklaşımla ele alındığı bir sır değil.

24 Haziran hileli seçimleriyle Saray’a yerleşen R.T. Erdoğan/AKP için önümüzdeki yerel seçimler diğerlerinden daha farklı bir anlam taşıyor. Zira, 16 Nisan referandumunda İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Antalya gibi büyük kentlerde alınan görece düşük oy oranı AKP’de büyük bir tedirginlik yaratmıştı. AKP’nin alınan sonuca yönelik ilk hamlesi İstanbul ve Ankara ile diğer birkaç yerde belediye başkanlarına görevden el çektirmek oldu. Yine de bu hamle yerelde AKP’nin kaybetme korkusunu gidermişe benzemiyor. R.T. Erdoğan’ın her fırsatta belediye başkanlarında aranacak niteliklerden, alçakgönüllü olmaktan, halkla kurulacak iletişimin öneminden vb. söz etmesi de buna işaret ediyor.

Anlaşılıyor ki AKP iktidarı 24 Haziran’ın da bir sağlaması anlamına gelecek olan yerel seçimler için içe yönelik çok ciddi bir yeniden yapılandırma planlıyor.

Ancak buna rağmen R.T. Erdoğan/AKP’nin işini d şansa bırakmaya niyeti yok. Nitekim AKP iktidarı ilk hamlesini 15 Ekim’de yaptı. İçişleri Bakanlığı, “terör örgütleriyle irtibat” iddiasıyla 259 muhtarı görevden uzaklaştırdı. Söz konusu görevden almalar R.T. Erdoğan’ın, “PKK’nın tehditlerine boyun eğen muhtarlar var, bunları affetmeyiz.” (13 Ekim 2018 günü, Kayseri)   açıklamasının ardından geldi. Böylece AKP iktidarı, Kürt halkına yönelik OHAL’le başlattığı kayyum operasyonlarına şimdi de köy muhtarlarıyla devam etmiş bulunuyor. Muhtarlara yönelik bu tasarrufun kuşkusuz arka planında yerel seçim öncesinde Kürt halkına mesaj vermek yatıyor. Türk devleti, bu adımıyla, Kürt halkının siyasi iradesini yansıtabilecek her türlü oluşum, kurum veya simgeye tahammülsüzlüğünü ortaya koyuyor.

Diğer yandan önümüzdeki yerel seçimler içinde “seçsekte nasılsa görevden alacaklar” algısıyla bir umutsuzluk yaratmayı amaçlıyor. Böylelikle Kürt halkının siyasi iradesi kırılmak, direnç odakları parçalanmak isteniyor.

 Yerel Seçimlere Yeni Düzenleme

Bu hedef kapsamında, AKP-MHP ittifakı yerelde de “başarıyı” garantiye almak adına yeni düzenlemelere gitmeyi planlıyor. Söz konusu değişikliklerin neler getireceğini irdelemeden önce mevcut duruma bir göz atmalı.

1984 yılında 2972 sayılı kanunda yerel seçimlere “nispi temsil sistemi” modeli getirildi. Bunun sonucunda her partinin oyundan yüzde on kesilerek kalan oy oranı üzerinden belediye meclisi üyeliği dağıtıldı. Böylece yüzde 10 alan sıfır, yüzde 11 alan yüzde 1 oy almış gibi işlem gördü. Her partinden yüzde 10 kesilerek bütün partiler güçsüz hale getirildi ve bunun karşılığında iktidara yüzde 10 fazla belediye meclisi üyeliği verildi. Böylece güçlü belediye başkanı ve muhalefete izin vermeden güçsüz belediye meclisi ortaya çıkmış oldu. Bugünkü sistemde belediyelerde demokratik bir meclisin varlığından söz etmek mümkün değil.  Görülüyor ki, mevcut haliyle zaten çok ciddi bir adaletsizlik taşıyan model de artık yeterli görülmüyor.

Mart ayında yasalaşması beklenen söz konusu düzenleme ile anayasa değişikliğinde olduğu gibi 18 yaşını dolduranlar belediye başkanı, meclis üyesi ve muhtar olabilecek. Sandık güvenliği için sandık kurulu başkan ve üyelerine verilen polis çağırma yetkisi de genişletiliyor. Yeni düzenlemeye göre, vatandaşlar da kolluk güçlerini çağırabilecek. Sandık çevresi ve alanı da yeniden düzenleniyor.

Mevcut düzenlemede, “Sandık çevresi, sandık kurulunun görev yaptığı yer merkez olmak üzere 15 metre yarıçaplı çevredir” hükmü yer alıyor. Yeni düzenlemede 15 metre ifadesi çıkarılarak sandık çevresi oy kullanılan sınıf olarak belirleniyor. Sandık alanı ise oy kullanılan okul olarak değerlendiriliyor. Seçim gününe dair usulsüzlük ve baskı ortamı için uygun ortamın hazırlanmasına yönelik başlıklardan daha önemlisi ise yeni getirilmesi planlanan Başkanlık modeli. Şubat 2018’de çalışmalarına başlanan düzenlemelerle “Türk Tipi Başkanlık” modeline uygun bir yerel yönetim inşa edilmesi hedefleniyor. Başka bir deyişle devlet yönetiminde başkanlık sistemiyle yapılan değişikliklerden sonra şimdi sırada yerel yönetim sisteminin yeniden yapılandırılması ve başkanlık sistemine uygun hale getirilmesi var.

 

Yerel Yönetimlerde Tek Yetkili: Başkan ve Adamları!

Düzenlemeye göre 51 ilde “bütünşehir” uygulamasına geçilerek İl Özel İdareleri aracılığı ile verilen hizmetler kaynaklarıyla birlikte il belediyesine geçecek. Belde belediyeleri ve köy muhtarlıkları kalkacak. Merkeze bağlı köyler de mahalleye dönüştürülecek. Şehrin tüm hizmetlerinden belediye sorumlu olacak. Böylelikle, 24 Haziran sonrası resmi belgelerde yeni yerel yönetim modeli ile ilgili olarak yer alan “Mevcut yetkileri genel olarak devam edecek olmakla birlikte, yerel yönetimlerin yetkileri, yerel ihtiyaçların çeşitlenmesi, hizmetin gereklilikleri, yerinden ve etkin hizmet sağlanabilmesi için kamu yararına genişletilmesi yönünde adımlara ihtiyaç duyulabilir” ifadelerinin manası da anlaşılmış oldu!

Şimdiki sistemde, R.T. Erdoğan’ın idari yapılanmalara ilişkin yayımlayacağı bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yerel yönetimlerde istediği düzenlemeleri yapma yetkisi bulunuyor.  İl belediye başkanının “Tek hâkim” olacağı yeni modelle hedeflenen düzenlemelerle, Belediyelerin sınırları ilin mülki sınırlarına kadar genişletilecek. Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde tüm il genelinde yaşayanlar oy kullanacak. Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ilçe belediyeler üzerindeki etkinliği ve denetimi artırılacak.

Devletin tek merkezden yönetilmesi hedefiyle yaşama geçirilen “Türk Tipi Başkanlık” modeli şimdi belediyelerde Osmanlı döneminin derebeylerini andıran bir düzenleme ile uygulanmak isteniyor. Bu konuda henüz AKP-MHP arasında tam bir görüş birliğinin sağlanamadığı anlaşılıyor. Ancak söz konusu halk düşmanlığı olduğunda aralarındaki tüm anlaşmazlıkları bir kenara bıraktıklarına sayısız defa tanık olduk.

Tüm hazırlık ve planlamaların öncelikli olarak Kürt hareketinin yığınlarla bağlarını kesmek buna ek olarak CHP belediyelerini tasfiye etmek olduğu açık. Daha geniş bir pencereden bakıldığında Türk hâkim sınıfları hemen her alanda tekçi, merkeziyetçi bir yapılanma inşa etmeyi hedefliyor.

AKP-MHP faşist ittifakının şimdiden muhtara yönelik saldırıyla taarruza geçtiği yerel seçimlerin, Kürt halkı, devrimci, ilerici güçler daha genel anlamda demokrasi ve özgürlük güçleri ile inkârcı, ırkçı, tekçi zihniyet arasında büyük bir hesaplaşmaya dönüşeceği açık!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu