MakalelerPusula

Politik örgüt=Politik refleks

“Siyaset sanatının tamamı, elimizden koparılıp alınması en güç olan halkayı, belirli bir anda en önemli olan halkayı, onu elinde tutana bütün zincire sahip olmayı en çok güvence veren halkayı bulmaktan ve ona olabildiğince sıkı bir biçimde sarılmaktan ibarettir.” (Lenin, Ne Yapmalı, Eriş Yayınları, sf. 158-159)

Yukarıdaki ifadeler siyaset sanatının inceliğine dair bir göndermeyi içeriyor. Lenin bize siyaset sanatında ustalaşmanın yolunun (zincirin zayıf halkasından yakalamak) andaki gelişmelere karşı tavır geliştirmek (zayıf halkaya sıkıca sarılmak) olduğunu söylüyor. Siyaset sanatının tamamı budur! Ne eksiği ne fazlası…. Bunun dışında çok çaba harcamak, koşturmak ya da en gür sloganları atmak, en kitlesel veya renkli olmak vb. vb. tek başına siyaset sanatını iyi yapmak anlamına gelmez. Mesele doğru anda ve doğru yerde bulunmak, doğru tavır geliştirmekten geçiyor.

Bunu başarabilen kişi ya da örgüt, siyaset sanatında ustalaşmış demektir. Bilineceği üzere TC devletinin Suriye’ye yönelik saldırganlığında son aşaması, meclisten Suriye’ye askeri müdahaleye izin veren bir tezkerenin çıkartılması oldu. Bu tavırlarıyla Türk hakim sınıfları açıktan Suriye’ye müdahalenin adımını atmış oldular. Bu son derece önemli adım mecliste onaylanırken, başta HDK olmak üzere çeşitli ilerici, devrimci ve demokrat kurumlar, her türden reformist anlayışlar, “bağımsız” kişi ve grupların yer aldığı binlerce kişi İstanbul Taksim’de bir basın açıklaması ve protesto gösterisi gerçekleştirdi. Eylem kitle katılımı açısından bir hayli kalabalıktı ve en önemlisi de, Türk-Kürt ulusları ve çeşitli milliyetlerden Türkiye halkı için son derece önemli bir gelişmeye karşı politik refleks geliştirmek adına önemli bir yerde duruyordu. Diğer bir ifadeyle siyaset sanatının zayıf halkası yakalanmıştı ve Türk hakim sınıflarının Suriye nezdinde bölge halklarına yönelik saldırgan tutumu protesto edildi.

Eyleme Partizan da HDK bileşeni olarak katıldı. Ancak bu katılımın istenen düzeyde olmadığını ve Partizan’ın kitlesini bu eyleme yeterli derecede taşımadığını burada açıkça ifade etmek gerekir. Sembolik düzeyde katıldığımızın altını çizmeliyiz.

Bunun çeşitli nedenleri var kuşkusuz. En başta gelen nedeni şu an faaliyetçilerimizin bütün alanlarda şölen çalışmasına yoğunlaşması ve bu çalışmanın çeşitli pratik faaliyetlerini örmesi olarak ifade edebiliriz. Bütün çalışma alanlarında şölene dair yoğun bir pratik faaliyet içinde olmak; bu son derece önemli politik gündeme ilişkin Partizan nezdinde kitlesel bir tavır geliştirmenin önüne bir “engel” olarak çıkmış olduğu görülüyor.

Yine bir başka engel, faaliyetçilerimizin HDK’yı ele alışındaki eksiklik olarak ortaya çıkıyor. HDK’nın karakteri, duruşu ve yaklaşımımız zaten biliniyor. Partizan’ın HDK içinde yer alma kaygısı ve ona, özellikle taban örgütlenmelerinde yüklediği anlam da biliniyor. Üstelik HDK’nın Suriye ile ilgili çağrısı doğrudan politik gündeme ilişkin ve Partizan’ın da ret etmeyeceği bir içeriğe sahip.

Bu olumsuz durumu hafifleten nedenler de yok değil. Çeşitli toplumsal gelişmelere ilişkin Taksim’in artık rutinleşen ve bu anlamıyla da kendi içinde “protesto devrimciliğine”(!) dönüşen bir hale bürünmesi gibi örneğin. Faaliyetçilerimizin kendiliğinden tavrında var olan bu olguya kendi içinde tavır içeren tutumun etken olduğunu söyleyebiliriz. Başta reformistler olmak üzere birçok kurumun çeşitli gündemlere ilişkin Taksim’de basın açıklaması yapması ya da yürüyüş gerçekleştirmesi ve böylece “devrimci görevler”ini yerine getirmesi kanıksanır oldu.

Gerekçesi ne olursa olsun ya da hangi yoğunlukta olunursa olunsun faaliyetçilerimiz HDK bileşeni olarak bu eyleme sembolik düzeyde değil, daha kitlesel olarak katılmalıydı. Bunu açıkça ifade etmek gerekir. Başka gündemler bir yana bilhassa tezkere gibi son derece önemli bir konuda refleks geliştirmek, politik örgüt olabilmenin de ön koşuludur. Bu durum o politik örgütlenmenin siyaset sanatında gerektiği anda ve yerde zincirin en zayıf halkasını yakalayabildiği anlamına gelir. Bu refleksi olabildiğince kitlesel geliştirmek ise o politik örgütlenmenin andaki gelişmelere karşı başarılı olduğunu gösterir. Tabii burada kimi anlayışların yaptığı gibi bir ekip oluşturarak her politik gelişmeye dair sembolik düzeyde bir pratik tutum geliştirmekten bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz olgu tezkere örneğinde olduğu gibi son derece önemli bir konuda kitlesel bir refleks göstermektir.

Bizler kırkıncı yılda, Partizan geleneğine yakışır bir tarzda, cüretli bir adım atarak çalışma alanlarında azımsanmayacak bir kitleyi harekete geçirdik ancak şölen çalışmasına yoğunlaşmışken; “en iyi şölen çalışmasının” var olan ve gelişen politik gündemlere ilişkin aktif tavır geliştirip, bunu da şölen çalışmasıyla başarılı bir şekilde birleştirebilmekten geçtiğini akıldan çıkarmamalıyız. Bu durum anda en zayıf halka olarak Suriye’ye yönelik savaş tezkeresiyken, yarın kentsel dönüşüm adı altında yıkım saldırıları veya ertesi gün herhangi bir saldırganlık (zam, Alevilere, Kürtlere vb.) olarak ortaya çıkabilir. Yani şölen çalışmasının başarılı olması ve 11 Kasım sonrasına aktarılacak kazanımların yaratılması, çalışma yürütülen alanlarda var olan somut sorunlar üzerinden yakalanacak en zayıf halkaya sıkıca sarılmaktan geçmektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu