EmekGüncel

ÖZEL HABER | Özgür Karabulut: “Bu saldırıları da örgütlenerek birleşik mücadeleyi büyüterek geri püskürtebiliriz”

"Sözde tam kapanmada eğer işçi iseniz mesaiye gidiyorsanız hiç bir engel ile karşılaşmıyorsunuz izin vs. soran da yok. Ama hak arıyorsanız karşınızda devletin tüm kurumları dikiliyor"

Erdoğan’ın açıkladığı tam kapanmanın üzerinden 2 haftalık bir süre geçti.

Geçen  bu sürede vaka sayılarında gözle görülür bir düşüş olmadığı aşikarken, bunun nedeninin açıklanan kapanmanın tam kapanma olmadığı da herkesin malumu. Milyonlarca işçinin çalışmaya devam ettiği, kapalı alanlarda burun buruna çalıştığı döneme tam kapanma denilemiyor.

Sürecin yakıcılığı işçi sınıfı için devam ederken, sürece dair DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut ile konuşarak, özelinde İnşaat İşkolu, genelde ise işçi sınıfının pandemi döneminde yaşadıklarını dinledik.

Çalışma şartları zaten zor olan işçi sınıfı için pandemi şartlarında çalışmak ne ifade etti?

İnşaat işkolu örgütlülük düzeyinin çok düşük olduğu bunun sonucu da çalışma koşullarının en ağır, barınma beslenme gibi şartların en kötü iş kazası ve iş cinayetlerinin de en fazla olduğu sektörlerin başında geliyordu. Pandemi ile birlikte şartlar daha da ağırlaştı diyebiliriz.

Pandemi öncesi kartopu gibi büyüyen ekonomik krizin ağır bedellerini güvencesizlik işsizlik açlık baskısıyla ödeyen inşaat işçileri pandemi ile birlikte yoğun bir işsizlik furyasıyla karşı karşıya kaldı.

On binlerce inşaat işçisi pandemi ile birlikte işsizler ordusuna dahil edildi. Bir iş bulup çalışmak zorunda kalanlar ise ücretler ve haklar aşağı çekilerek çalıştırıldı.

Ya açlık işsizlik ya da ölüm hastalık riskiyle çalışma arasında sıkıştırıldı. Ölüm hastalık bir ihtimal açlık yoksulluk işsizlik kesindi… Siyasi iktidardan aldıkları güçle işçiler ölümüne çalışmaya mecbur bırakıldı.

Genel olarak sendikalı olan iş yerinde Toplu İş Sözleşmesi (TİS) vb. güvenceyle korunan bir avuç işçi dışında işçi sınıfının büyük bir çoğunluğu örgütsüz,  kısmı işsizlik açlık sopası kullanılarak çalışmaya mecbur bırakıldı. Ortaya çıkan verilerden görüyoruz ki pandemi bir işçi sınıfı hastalığı olarak işçi havzalarında işçi mahallelerinde yoğunlaşarak devlet tarafında yeterli önlemler alınmadığı için patronların çıkarını koruyan çarklar dönsün üretim sürsün anlayışının bir sonucu olarak hastalanmaya ölmeye terk edildi.

En net ifadeyle çarklar döndü işçiler de ölümüne çalışmaya sürüldü. İş kolumuzda genel bu durumdan farksız değildi. Örgütlülük düzeyimizin düşüklüğüne bakmadan fiili meşru mücadelen ve haklılığımızdan aldığımız güçle işçileri patronların insafına terk etmeyeceğiz dedik. Bu süreçte ücretsiz izne zorlanan işten atılan iş yerinde hakları gasp edilen işçilerin yaşanan sorunlarını çözmek için bizimle iletişim kuran işçiler ile birlikte mücadele ettik. Örgütlü hareket ederek hakların gasp edilmesine izin vermedik.

Tam kapanma işçi sınıfı için ne ifade ediyor? Çarklar dönmeye devam ederken buna Tam Kapanma diyebilir miyiz?

Böyle tam kapanma olmaz, sözde tam kapanmada neredeyse bütün işçiler çalışıyor. Genelgelerle muhafiyeti olan sektörler dışında da birçok işletme özel izinle çalışmaya devam ediyor…

Sözde tam kapanmada eğer işçi iseniz mesaiye gidiyorsanız hiç bir engel ile karşılaşmıyorsunuz izin vs. soran da yok. Ama hak arıyorsanız karşınızda devletin tüm kurumları dikiliyor.

Yandaş sermaye, patronlar ne derse ona uygun bir sözde tam kapanma uygulanıyor. Aslında bir pandemi önlemi yok, sadece algı yönetiyorlar. Küçük esnaf ve iktidarın ideolojik bakışına karşı olan tüm sektörlerde çarklar dönmeye işçiler öldürülmeye devam ediyor.

Tam kapanma en az 14 gün, emek örgütlerinin önerisi 28 gün zorunlu sektörler dışında kalan tüm işletmelerin durdurulması işçilerin ücretli izne gönderilerek, işsizlere, yoksulara gelir desteği uygulayarak olur… Bu yapılan tam kapanma değil pandemiyi fırsat bilerek sömürüyü artırma işçileri ölümüne çalıştırılmaktadır.

Sahada iş cinayetlerine en çok maruz kalan iş kolu inşaat işi. Bunun pandemi dönemine yansıması nasıl oldu?

Daha öncede belirttiğim inşaat işçileri işçi sınıfın en örgütsüz olan kesimi. Zaten çalışma koşulları ağırdı adeta kölelik koşullarında çalıştırılıyordu, pandemi ile birlikte koşullarımız daha da ağırlaştı diyebiliriz.

Dışarıda milyonlarca işsiz olmasını fırsat bile açgözlü patronlar örgütsüz oluşumuzdan cesaret alarak var olan hakları ortadan kaldırarak pandemiyi fırsat olarak kullandılar.

Ya açlık işsizlik ya da kölelik koşullarında çalışma işçiler bu cendereye sıkıştırıldı. Bu cendereden çıkmak ise örgütlenmek ve mücadele etmekle mümkün olacaktır.

Pandemi döneminde belli başlı büyük projelerde kısmi pandemi önlemi alınsa da neredeyse sektörün tamamında bırakın önlem almayı, dip dibe burun buruna çalışmaya devam edildi, işçilerin tepki koyduğu koşulları basına yansıyan kimi şantiyelerde önlemler alındı hijyen koşulları göstermelik olarak düzeltildi ama bütüne baktığımızda kötüye gidiş dışında olumlu bir değişiklik olmadı.

Son süreçte özellikle AKP iktidarı sendikasızlaştırma adına saldırılarını yoğunlaştırıyor; Kod 29 vs. Buna ilişkin ne söylemek istersiniz?

Nasıl ki 15 Temmuz’u Allah’ın lütfu olarak görüp OHAL ilan ederek anti demokratik uygulamaları hayata geçirdiler, pandemi sürecinde hem AKP-MHP iktidarı hem de patronlar fırsat olarak görüp adı konulmamış bir OHAL dönemi yarattılar.

Siyasi iktidar ve patronlar fabrikada, şantiyede, atölyede dip dibe burun burana çalışmak salgın riski yaratmazken her türlü hak arayışı pandemi gerekçesiyle engellendi, adeta patronlara dikensiz gül bahçesi sunmak için her türlü hak mücadelesinin önüne geçildi.

Patronların çıkarı için ölümüne çalışmak, sağlıksız koşullarda çarkları döndürmek serbest, işçiler açısından yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmek kendi hakları için mücadele etmek yasak!

12 Eylül darbesi sonrası sermaye örgütleri şimdiye kadar hep işçiler güldü bundan sonra sıra bizde demişlerdi, 12 Eylül’den bu yana işçilerin örgütlenmesine sendikalaşmasına saldırılar sürüyor, sendikasızlaştırma yayılıyor. İşçilerin ezici bir çoğunluğu örgütsüz ve sendikasız.

Bu durum sendikalı işçiler açısından da bir tehdit aslında. Yanı başında hiçbir haktan yoksun çalışan varken sendikalı işçinin güvenceli olarak daha iyi şartlarda çalışması da tehdit altında oluyor. Pandemi döneminde de bu saldırılar arttı. Bu pervasız saldırganlığın gücünü siyasal iktidardan alan patronlar daha önce işçinin onayına bağlı olan ücretsiz izni hayata geçirdiler.

İşyerinde baskıya haksızlığa karşı çıkanlar ya ücretsiz ine yollandı ya da ahlaksız kod-29 la işten atıldı. Gelen toplumsal tepkiyle kod-29 uygulamasını sözde iptal edip şimdide benzer kodlarla işçileri işten atmaya devam ediyor, işçiler bu saldırıları kölece çalışmaya mecbur bırakmak için bir sopa olarak kullanmaya devam ediyorlar.

Hem başka işkollarında hem de inşaat iş kolunda bu keyfi uygulamalar karşımıza çıktı, direnişle mücadele ile geri püskürttük. Normalde tamamlanmış işi bitmiş bir işyerinde işçi arkadaşlarımızı haklarını gasp ederek işten çıkarmak istediler iş yok ama sizi işten çıkaramıyoruz, ya bu kadar tazminatı kabul edersiniz ya da ücretsiz izne göndeririz dediler.

Üyelerimiz bize ulaştı iş yerinde inşaat iş üyeleri de vardı İnşaat İş sendikası ile beraber patronlara bu fırsatçılığı kabul etmediğimizi işçilerin tüm yasal haklarının verilerek çıkış olmasını gerektiğini aksi takdirde alan kadar direneceğimizi belirttik.

İnşaat-İş ve Dev-Yapı iş olarak 5 gün süren bir direnişin ardından kazanımla sonuçlandırdık…

Bu saldırıları da örgütlenerek birleşik mücadeleyi büyüterek geri püskürtebiliriz. Mücadele etmekten başka yol yok…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu