GüncelManşet

Unutturulmak istenen bir katliam: Roboski

H. Merkezi: 19’u çocuk 34 kişinin can verdiği Roboski katliamının üzerinden geçen 6 yıl, sorumlulardan hesap sormak yerine katliamın üzerini örtmeye ve unutturmaya dönük söylemler, kararlar ve uygulamalarla geçti.

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, 28 Aralık 2011 tarihinde TSK’ye ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk, 34 kişinin can verdiği katliam, 6 yılı geride bıraktı. Ancak geride kalan bu yıllar, bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi sorumlulardan nasıl hesap sorulduğunu değil, tam tersine katliamın üzerini örtmeye ve unutturmaya dönük söylemlere, kararlara ve uygulamalara sahne oldu. Öyle ki, sorumlulardan hesap sorulmak yerine katliamda yakınlarını kaybeden Roboskililer, onlara destek verenler farklı suçlamalara maruz kalıp, cezaevlerine konuldu.

 

Anaakım medya katliamı ‘kaza’ olarak verdi

Roboski’ye dair devlet nezdinde yıllar içerisinde değişmediği görülen cezasızlık politikası, katliamın yaşandığı daha ilk andan itibaren kendisini açık bir biçimde gösterdi. Bunun ilk işaretini ise, gerçekleştirilen açık katliama rağmen saatlerce yaşanan katliamı görmezden gelen ve resmi söylem ve açıklamaların dışına çıkmayan ana akım medya verdi.

Medya yer vermeme ya da katliama “kaza” süsü vererek üstünü kapatma yoluna giderken, Kürt medyası ilk saatlerden itibaren olay yerine ulaşarak bilgi verdi. Anaakım medya 12 saat aradan sonra katledilen yurttaşları değil TSK’nin yaptığı açıklamayı esas alarak manşetlerine veya haber metinlerine taşımayı tercih edip konuyla ilgili dil birliği yaptı. Katliama ilişkin dönemin bazı gazete başlıkları şu şekildeydi:

Milliyet: “35 ölü. Çok üzgünüz”

Sözcü: “Silah taşıyorlardı”

Bugün: “İstihbarat faciası”

Habertürk: “Sınırda vahim hata”

Takvim: “İnsafsız hava aracı”

Vakit: “Terörist mi, kaçakçı mı”?

Yenişafak: “Ölümcül hata”

Radikal: “35 yurttaşa İHA Bombası”

Aydınlık: “TSK’nın hava operasyonunda 35 kişi öldü” üst başlığı ile “Operasyon ABD istihbaratıyla”

Star: “F- 16’lar K. Irak sınırında yanlış hedef vurdu: 35 Ölü” üst başlığı ile “Kahreden hata”

Zaman: “Kuzey Irak sınırında 35 vatandaşımız hayatını kaybetti” üst başlığı ile “Ölümcül İstihbarat”

Vatan: “35 köylü PKK’lı diye vuruldu” üst başlığı ile “Kahreden hata”

Güneş: “Uludere’ye 123 bin TL şehide 50 TL tazminat”, başka bir başlıkta da “Asker ne yapsın”

Sabah: “Uludere’de PKK ötesi güç var”, başka bir başlıkta da “Gediktepe sendromu kaçakçıyı vurdu”

Ana akım medya, daha ilk andan katliamı görmezden gelirken, devlet ve hükümet yetkilileri ise katliamın üstünü örtme yoluna gitti.

 

Katliamı gerçekleştiren askerlere teşekkür

Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “40 kişilik bir grubun olması daha önce Gediktepe ve Hantepe baskınlarında silahlar katırlarla taşınmasını hatırlatıyor. O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti” diyerek katliamı gerekçelendirmeye çalışırken, dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise “Uludere bir operasyon kazasıdır” dedi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da devletin “kaza” söylemini “Uludere’de kasıt yok” sözleriyle sürdürdü.

Yine Erdoğan yaptığı başka bir açıklamada, “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine, bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum” dedi. Bu açıklamayla birlikte katliamda yaşamını yitiren yurttaşları da, ‘örgüt mensubu ve uzantıları’ olarak nitelendirdi. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise, bombardımanın emrini “Ankara’da Hava Kuvvetleri’nde görüntüleri analiz eden komutanların verdiği” açıklamasında bulundu.

Medya ile devlet ve hükümet yetkililerinin katliama dair ortaya koydukları bu yaklaşım, yargı eliyle de desteklendi.

Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından  “gizlilik” kararı ile açılan katliam soruşturması, 5 Ağustos 2012 tarihinden sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmeye başlandı. Cumhuriyet Başsavcılığı, 11 Haziran 2013’te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten” şehriyle soruşturma dosyası hakkında görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderilen dosya için, 6 ay sonra 7 Ocak 2014’te “kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. Bu karar ilişkin yaptıkları itirazın reddedilmesi üzerine Roboskili aileler, 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yaptı.

AYM ise, Roboski davası için yapılan başvuru kapsamında Adalet Bakanlığı’ndan savunma istedi. Bakanlıkça, Genelkurmay Başkanlığı’ndan daha önce gönderilen yazı esas alınarak yapılan 28 sayfalık savunmada, “Daha sonra bir hata olduğunun anlaşılması, kullanılan gücü otomatik olarak haksız hale getirmez. Aksini düşünmek, devlete ve kanun adamlarına görevlerini yaparlarken, belki de kendilerinin ve diğerlerinin yaşamlarına zarar verebilecek gerçekçi olmayan bir külfet yüklemek olur. Bununla birlikte olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılmasını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermelidir” denildi.

Başvuruya ilişkin dilekçe ve eklerinin idari yönden Anayasa Mahkemesi’nde yapılan ön incelemesinde, eksiklikler tespit edilip, tamamlanması istendi. Ancak başvuru, “eksikliğin süresinde giderilmemesi” nedeniyle 16 Şubat 2016’da reddedildi.

AYM’nin de ret kararına rağmen adalet arayışlarını kararlıkla sürdüren Roboskili aileler, avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptı.

 

Görüntü ve delillere rağmen dokunulmadı

Katliamın araştırılması için Meclis’te de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Yapılan incelemeler sonucu Komisyon üyeleri, Heron görüntülerinden elde ettikleri bilgilerde, “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” açıklamasında bulundu.  Ancak bu komisyon da göstermelik olmanın ötesine geçemedi. Görüntü ve delillere rağmen failler ortaya çıkartılmadı.

Katliamla ilgili herhangi bir faili bulmak için çalışma yürütmeyen yetkililer, katliamda yaralanan Davut, Servet ve Hacı Encü’yü ise Gülyazı Alay Komutanlığı’nda “Pasaport Kanunu’na muhalefet”, “sınırı yasadışı yollarla ihlal etme” ve “ülkeye sınırdan kaçak mal sokma” iddialarıyla ifade vermeye çağırdı.

Öte yandan 26 Ocak tarihinde de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)  tarafından Roboski katliamını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıdı. Ancak buradan da herhangi bir sonuç alınmadı.

 

Katırlar için de soruşturma izni verilmedi

Katliamda yurttaşlarla birlikte katledilen 50 katır ile ilgili de Hayvan Hakları İzleme Merkezi (HAGİD) tarafından Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştu. Ancak Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısı üzerine, şikâyet edilen kamu görevlilerinden Şırnak İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü, Uludere İlçe Gıda,  Tarım ve Hayvancılık Müdürü ile Şırnak İl Orman ve Su İşleri Müdürü hakkında Şırnak Valiliği’nce “soruşturma izni verilmemesi”  kararı verilerek tıpkı yaşamını yitiren yurttaşların adalet arayışında olduğu gibi üstünü örtmeye gitti. HAGİD ise, kamu görevlileri hakkındaki “soruşturma izni verilmemesi” kararının kaldırılması için Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulundu ancak bu başvuru ile ilgili de şuana kadar herhangi bir gelişme yaşanmadı.

 

‘Katliam’ kelimesi yaralayıcı oldu

Devlet katliamı unutturmaya çalışmasının son örneği ise katliamın tüm boyutlarıyla araştırılması için HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez tarafından Meclis’e sunulan araştırma önergesi ile yaşandı. İrmez’in verdiği önerge, içerisinde geçen “katliam” kelimesi nedeniyle “kaba” ve “yaralayıcı” olarak görülerek değerlendirmeye konulmadı.

 

“Her Kürtaj Bir Uluderedir” sözü ile çarpıtıldı

Yargı alanında faillerinden hesap sorulmayan katliam konusunda yine toplumsal algılarla da oynanmak istendi.

Dönemin başbakanı Erdoğan, 26 Mayıs 2012 yılında aile planlaması gibi kampanyaların propagandasını yaparken, “Bunların planlı yapıldığını biliyorum ve bunun, ülke nüfusunun artmaması için atılan adımlar olduğunu biliyorum. Bununla bu ülkenin nüfusu bir yerde durduruluyor. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum” dedi. Erdoğan, sonrasında da devletin sorumsuzluğunu ortaya koyan tepkilere ve kürtaj hakkına karşı da cinsiyetçi söylemle “Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum” ifadelerini kullandı.

 

Roboski’yi hafızalardan silme politikası

2011 yılından 2017 yılına kadar Roboski’yi hafızalardan silme politikasını sürdüren hükümet, 6 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan KHK ile bombardımanda yaşamını yitiren 34 yurttaşın aileleri ve yaşam savunucuları tarafından 2013 yılında kurulan Roboski için Adalet ve Yeryüzü İçin Barış Derneği’ni (Roboski-Der) kapattı.

Bunun yanı sıra Diyarbakır Kayapınar Belediyesine atanan kayyum da katliamın üstünü örtmek için çalışmalar yürüterek Kayapınar ilçesi Diclekent semtinde açılan Rojava Parkı’ndaki Roboski Anıtı ise polisler eşliğinde parçalanarak kaldırdı. Heykeltıraş Suat Yakut tarafından yapılan anıtta, 8 füze maketi, avuçlarını açmış ağıt yakan kadın heykeli etrafında katliamda yaşamını yitiren 34 kişinin isimlerinin yazılı olduğu mermerler bulunuyordu.  Füze maketleri ile ağıt yakan kadın heykeli yerinden sökülürken yaşamını yitirenlerin isimlerinin bulunduğu mermerler ise parçalandı.

Katliamda birçok yakınını kaybeden ve Roboski için adalet mücadelesi vermek için Şırnak halkı tarafından kendi iradeleri olarak seçtikleri HDP Milletvekili Ferhat Encü ise, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ferhat Encü, Meclis’te Roboski katliamını gündeme getirdiği için sık sık AKP ve MHP’li vekillerin hakaretlerine maruz kalmıştı.

Yine Roboski için mücadele veren ve köye yerleşen yaşam savunucuları ve vicdani retçi Yannis Vasilis Yaylalı ile Meral Geylani de ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklandı. Yaylalı, bulunduğu cezaevinde 21 Aralık ile Roboski katliamının yıldönümü olan 28 Aralık tarihleri arasında olmak üzere 1 haftalık açlık grevine başladı.

 

Roboski için adalet arayışı devam ediyor

Tüm bu unutturma politikalarına rağmen Roboski için adalet arayışlarını sürdüren kayıp yakınları mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor. Her Perşembe günü bir araya gelen kayıp yakınları, Roboski katliamının tüm yönleriyle aydınlatılması talebinin yaşanan diğer katliamların faillerini de ortaya çıkaracaklarına olan inançla seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu