Güncel

“Ankara’da günlük vaka sayısı 2000!”

ATO Başkanı Dr. Ali Karakoç, “Açıkladıkları tablolar gerçeği yansıtmıyor; Ankara’da günlük vaka sayısı 2000”

Sağlık emekçilerinin ve muhalif medyanın dikkat çekmesinin ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Ankara’da Covid-19 vaka sayısının İstanbul’u geçtiğini açıklamak zorunda kalmasıyla salgının Ankara’daki seyri yeniden tartışmaları tetiklerken şehirdeki bir pandemi hastanesinde çalışan Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Ali Karakoç Ankara’daki vaziyetle ilgili “Açıkladıkları tablolar gerçeği yansıtmıyor, Ankara’da günlük vaka sayısı 2000’dir” diye konuştu.

“Ankara’da günlük vaka sayısı 2000”

Artı Gerçek’ten Derya Okatan ile Ankara’daki son durumu konuşan Karakoç, vaka sayısındaki artışın nedenleri, sağlık çalışanlarının durumu ve pandemi süreci yönetimine dair soruları yanıtladı.

-Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ankara’daki vaka sayısının İstanbul’u geçtiğini açıkladı. Peki, bir rakam var mı elinizde?

Bunu net olarak söyleyemiyoruz. Ama Ankara’da günlük pozitif vaka sayısı yaklaşık 2000’dir.

 

Sağlık Bakanı’nın her gün açıkladığı tabloya göre Türkiye geneli bile bu kadar değil…

Evet, 6 aydır bu böyle devam ediyor. Sağlık meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri hatta artık valiler, belediye başkanları bile söylüyor ama Sağlık Bakanlığı ısrarla aynı tutumunu sürdürüyor. Turkuaz tabloda yayınlanan veriler gerçeği yansıtmıyor.

Sizin kaynaklarınız nelerdir? 

Filyasyon ekiplerinden, üyelerimizin, aktivistlerimizin, sağlık emekçilerinin polikliniklere başvurular üzerinden bizlere aktardığı veriler. Ben kendim de bizzat pandemi hastanesinde çalışıyorum.

Bu rakamı panik yaratmak için söylemiyorum. Bizim tek derdimiz toplum sağlığı ve sağlık çalışanlarının sağlığı. Sağlık Bakanlığı ve iktidar hâlâ bu işin ciddiyetinde değil. İyi yönetemediği pandemi süreci üzerinden siyasi kazanım çıkarmaya çalışıyor.

Ankara’daki durum iyi değil. Bunları söylememizin tek amacı var, bu işin ciddiyetle takip edilmesi gerekiyor. Aynı ciddiyetle filyasyon çalışması yapmamız, karantina uygulamamız gerekiyor. Hatta sürecin ilk başında söylediğimiz gibi zorunlu olmayan mal ve hizmetlerin üretimi durdurulmalı. Dardanel fabrikasında yaşananları biliyoruz. Vestel fabrikasında 17 ölüm var, 7 ölüm olarak gösteriliyor.

 

Sağlık Bakanının, bir sözcü gibi rakamları günlük toplumla paylaşması aslında görevini yapmadığını gösterir. Nedir görevi?

Salgın bilimi, sağlık meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri, bilim insanları ve toplumsal katılım sağlanarak yönetilir. Vatandaşa düğün yapmayın deniliyor. Herkesin inancına saygımız var ama Ayasofya için 350 bin kişi topluyorsunuz. Ankara’dan kamu kurumlarından otobüsler kaldırılarak kamu çalışanlarını oraya götürüyorsunuz, Ankara’da vakaların artmasında bu da önemli bir etkendir, mitingler düzenliyorsunuz, toplu buluşmalar yapıyorsunuz ama vatandaşa düğün yapmayın, diyorsunuz. Evet, yapmayın, biz de diyoruz. Ama iktidarın bu şekilde inandırıcılığı kalmıyor. Toplum güvenmediği için bireysel sorumluluklarını yeterince yerine getirmiyor. Diğer yandan fiziksel mesafeyi koruyun diyorsunuz ama işçiler, emekçiler yan yana çalışıyor, toplu taşıma araçları tıka basa…

TTB birkaç hafta önce sağlık emekçilerinin tükendiğini açıklamıştı. Sağlık emekçileri bakımından durum nedir?

Covid-19 ile mücadeleyi ön saflarda biz yapıyoruz. Mesleğimiz bu, bunu yapmak durumundayız ama şunu istiyoruz; bizim sağlığımızı koruyun ki toplumun sağlığını biz koruyabilelim.

Türkiye zaten OECD ülkeleri içinde en az sağlık çalışanı olan ülke. OECD ülkeleri ortalamasına göre her 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 356 iken bizim ülkemizde bu sayı 181. Sayımız az, özveri ile çalışıyoruz. Bu emeğimiz görmezden geliniyor.

İktidarın 1 Haziran’dan itibaren yeniden açılım ile birlikte yürüttüğü algı yönetimi artık öyle bir noktaya getirdi ki, kendi hastanemde güvenlik görevlisi arkadaşıma, tıbbi sekreter arkadaşıma maske taktıramıyorum. ‘Sağlık Bakanlığı verileri bu şekilde, siz niye bizi zorluyorsunuz’ diyor. Buradaki suçu asla ve asla sağlık çalışanı arkadaşlarıma yüklemiyorum. İktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın yarattığı algının sonucudur bu.

Yeniden açılım rahatlık mı yarattı?

Vaka sayımız binlerin üzerinde iken rahatlamanın olamayacağını, kademeli bir gevşeme olması gerektiğini söyledik. Küçük işletmeler açılabilirdi ama iktidar tamamen ekonomik kaygılarla, toplum sağlığını öncelemeyen kaygılarla hareket etti. Parklar bahçeler kapalıyken alışveriş merkezlerini açtı. Fabrikalar açıldı. Çalışma alanlarında işçilerin, emekçilerin ne kadar kötü koşullarda çalıştığını biliyoruz. Bakanlığın yarattığı bu algıdan dolayı artık işverenler enfekte olan işçileri çalışmaya zorluyor. İktidarın yarattığı bu algı ayrıca sermayedarların, patronların elini güçlendirdi. Patronlar biliyor ki, işyerinde enfekte olan bir işçi ölse ya da sakat kalsa hiçbir yaptırımı olmayacak.

Sakat kalsa diyorsunuz. Covid-19 sakatlıklara yol açıyor mu?

Covid-19 akciğeri tutuyor. Mesela Nisan ayında testi pozitif çıkan bir hekim arkadaşımız hâlâ solunum sıkıntısı çekiyor. Bu sağlık çalışanları bakımından kesinlikle meslek hastalığıdır. Biz çalıştığımız alanlardan ötürü bu hastalığa maruz kalıyoruz. Hasar bırakıyor. Dünyanın birçok yerinde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi kabul edildi ama Türkiye’de ne yazık ki Sağlık Bakanlığı halen topu Çalışma Bakanlığı’na atıyor, Çalışma Bakanlığı da oyalıyor.

“Ankara’da 761 sağlık çalışanı enfekte”

Ankara’da enfekte sağlık çalışanı sayısı nedir peki?

Ankara’da enfekte sağlık çalışanlarının sayısı 3 Eylül’de 681 kişi idi. Bir hafta geçmeden 80 kişi artarak bugün (7 Eylül) itibariyle 761 kişi oldu. Bu rakamlar sadece bizim teyit edebildiklerimiz. Son dönemde bütün kurumlarda her gün onlarca enfekte sağlık çalışanı haberi alıyoruz. Pandeminin başından bu yana 76 sağlık emekçisi hayatını kaybetti.

Bu hâlâ koruyucu önlemlerin alınmadığı anlamına mı geliyor?

Sadece o değil. Başta söylemiştim, Türkiye, OECD ülkeleri arasında sağlık çalışanı sayısının en düşük olduğu ülke. Yani çok çalışıyoruz. Çalışma alanlarımız güvenli değil. Dün şiddetten dolayı güvenli değildi, bugün Covid-19’dan dolayı. Ankara Tabip Odası olarak yeniden açılma sonrası yapığımız ankete göre, bunlar bizim için çok önemli, Ankara’daki sağlık çalışanlarının üçte ikisine PCR testi yapılmamış. Hâlâ üçte biri birinin kişisel koruyucu ekipman ihtiyacı var. Şehir Hastanesi yoğun bakım ünitesine kişisel koruyucu takviyesini biz yapıyoruz.

 

Ankara’da pandemi hastanesinde yani sadece Covid-19 hastası bakılan hastanelerde sağlık kurulu hizmeti veriliyor. Yenimahalle Devlet Hastanesi bir pandemi hastanesi. Tek girişi var. O kapıdan hem Covid-19 hastaları hem de kronik hastalığı olanlar, yaşlılar giriyor. Sağlık kurulu raporu için günde 100’den fazla kişi geliyor. Genç emniyet görevlileri, Milli Savunma Bakanlığı personeli, Özel Tüketim Vergisi’den faydalanmak isteyen yaşlılar, kronik hastalar… Bunu kabul etmek mümkün değil. Bizim hastanemiz sadece pandemi hastanesi. O daracık koridorlarda genç yaşlı insanlar iç içe. Randevusuz geliniyor, fiziksel mesafe korunmadan insanlar kuyruk oluşturuyor. Havalanması için süre yok, temizlik anlayış yok. Buna karşı çıkan sağlık çalışanlarımız da hastane yetkilileri tarafından baskı ve tehdit ile karşılaşıyor. Buna bir çözüm bulamadık. Onkoloji (kanser) hastaları sağlık hizmeti alamazken, hiçbir aciliyeti olmayan sağlık kurulu raporlarının verilmesi çok yanlıştır.

Sağlık Bakanlığı ilgili kurumlarla protokol imzalayabilir, bu hizmeti erteleyebilir. Temiz hastanelerde, semt polikliniklerinde verilebilir. Bunu ne Sağlık Müdürlüğü’ne ne de idarecilerimize anlatabildik. Aslında anlatıyoruz, onlar da anlıyor da inisiyatif alamıyorlar. İnsanlar likayat ile değil sadakata bağlı olarak geldikleri için bir üstündeki yetkiliye bunun tıbben, bilmen, ahlaken uyun olmadığını söyleyemiyorlar. Bu çok vahim bir durum. Hem sağlık çalışanlarımızın enfekte olmasını hem de Ankara’da vaka artışını etkileyen durumlardan bir tanesi de budur.

“Asistan hekimler istifa ediyor, iş yükü sağlık çalışanlarını tüketiyor”

Sağlık çalışanlarının istifaları bakımından durum nedir?

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın birkaç gün önce açıkladığı rakamlara göre Ankara’da 500 sağlık çalışanı bu dönemde istifa etti ya da emekliye ayrıldı. Benim çalıştığım hastanede pandemi başladığında 3 göğüs hastalıkları uzmanı vardı, şimdi hiç yok. En kötüsü de asistan arkadaşlarımız istifa ediyor. Adil bir görev dağılımı yapılmıyor. Eğitim ve araştırma hastanelerinde işin yükü tamamen asistan arkadaşlarımıza kalmış durumda. İnanılmaz zor koşullarda çalışıyorlar. Geçici görevle şehir hastanesinden devlet hastanesine atamaları yapılıyor. Bu, normal koşullarda hukuken mümkün değil.

 

Bu kadar hekim ihtiyacı varken atamalar yapılıyor mu? Güvenlik soruşturması nedeniyle atama bekleyen çok sayıda hekim olduğunu biliyoruz.

Hayır, yapılmıyor. Bu hukuk garabeti Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen Sağlık Bakanlığı 8, 10, 12 ay bekletiyor atamaları. Yine KHK ile ihraç edilen hekimler aynı durumda. Şu anda sağlık çalışanı atanmasına ciddi anlamda ihtiyaç var. OECD ortalamasını söyledim. Sağlık çalışanlarının tükenmişliği, depresif ataklar geçirmesi, uykusuzluk problemi yaşamaları, anksiyete geçirmelerinin önemli sebeplerinden bir tanesi üzerimizdeki iş yükünün çok fazla olması.

“Paran ya da mevkin kadar sağlık hizmeti alıyorsun”

Testlerle ilgili bir soru sormak istiyorum. Siyasetçiler, ünlü isimler ya da büyük şirketlerin yöneticilerinin düzenli test yaptırdıklarını anlıyoruz, kendi açıklamalarından. Ama bildiğim bir olay, testi pozitif çıkan bir kişinin eşine kronik hasta olmasına rağmen test yapılmadı. Ve 200 TL vererek test yaptırmak zorunda kaldı. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?

Bu politik bir tutum. Sağlık herkes için anayasal bir haktır. Herkes eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve en iyi anladığı dilde, anadilinde sağlık hizmeti almalıdır. Ama neoliberal politikalar sağlıktaki eşitsizlikleri artırıyor. Siz sağlıkta uygulanan çok ciddi bir eşitsizliğe vurgu yaptınız. Paran kadar sağlık ya da bulunduğunu mevki kadar sağlık anlayışı… Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi bir hekim arkadaşımız kendi hastanesinde test yaptıramadı. Bu yüz bin testin kime yapıldığını Sağlık Bakanlığı açıklamak zorunda. Siyasilere, büyük şirketlerin CEO’larına, futbol kulüplerinin yetkililerine, futbolculara yapıldığı gibi herkese yapılmasını istiyoruz. Başta sağlık emekçilerine… Onları koruyalım ki toplum sağlığını koruyalım. Sonra belediye temizlik işçilerine, bu işçiler ilin tüm atıklarını topluyor, lokanta çalışanlarına, yani daha fazla risk altında olanlara…

Ankara’da Şehir Hastanesi nedeniyle 6 hastane kapatıldı. Bu hastanelerle ilgili Sağlık Bakanlığı’nın bir planı var mı?
Bu hastanelerin açılmasına kesinlikle ihtiyaç var. Sadece pandemiden ötürü değil, normal durumda da şehir merkezinde, ulaşımı rahat, çok önemli hizmetler vermiş bu hastanelerin açılması gerekir. Şehir Hastanesi başlı başına gereksiz, toplumun ihtiyacı olmayan bir sağlık yapılanması. Dünyada denenmiş ve vazgeçilmiş, başarısız olmuş, hantal, maliyeti yüksek yapılanmalar. Ama neolibelar politikalar nedeniyle Türkiye’de uygulama geçildi. Zekai Tahir Burak Hastanesi, pandeminin başında açıldı, ciddi hizmet veriyor. Doluluk oranı yüzde yüz, hem yoğun bakım hem serviste. Dışkapı’da Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Hastanesi kapatılmıştı. O da pandeminin ortasına doğru açıldı. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi aynı şekilde Covid-19 yataklı servis olarak kullanılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre, Numune ve Yüksek İhtisas hastanelerinin de açılacağını öğrendik. Bu hastanelerin mutlaka açılması gerekiyor. Sadece pandemi için değil Ankaralıların pandemi dışında da sağlık hizmetine rahatlıkla ulaşabilmesi için.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu