DünyaGüncel

“Geçmişten Günümüze Tarihsel süreçleriyle Kaypakkaya’yı Anlamak” Paneli Hamburg’da yapıldı.

Avrupa'da Partizan ve Sınıf Teorisi ortak sempozyumlar dizisine 9 Nisan günü Hamburg’da yapılan etkinlikle devam ediyor.

Hatırlanacağı gibi Partizan ve Sınıf Teorisi Aralık 2022’de bir açıklama yaparak Avrupa’da “Kaypakkaya Anma Etkinliklerini” bir kampanya biçiminde ele alarak birlikte yapmayı kararlaştırdıklarını duyurmuştu.

Bu Paneller serisi 5 Mart’ da Zürich’ de başladı ve Viyana, Paris, Frankfurt’un ardından son Panel 9.4 2023’de Hamburg’da yapıldı.

Panele HDP milletvekili Selma Irmak, Ertuğrul Kürkçü, Araştırmacı-Yazar Ziya Ulusoy, Partizan ve Sınıf Teorisi Temsilcileri katıldı.

Panelin açılış Konuşmasını Partizan temsilcisi Yaptı. “Komünist Önderimiz Kaypakkaya’nın 50. Ölümsüzlük yılına dair sürdürdüğümüz anma kampanyasını takvimsel bir görevden öte, günün devrimci görevlerini yerine getirme bilinciyle ele almaktayız” diyen temsilci sözlerine şöyle devam etti: “İbrahim Kaypakkaya genç yaşına rağmen araştırmacı ve gözlemci ruhu, dogmatizmden uzak, asla şabloncu olmayan bilinci sayesinde kendi kulvarındaki gençlerden daha kısa sürede teorik ve pratik bir netliğe ve açıklığa sahip oldu.

Bu bilinçle Sovyetler Birliği’ndeki geri dönüşü görerek hemen ÇKP saflarında yer almayı tercih etmiştir. Kruşçev Revizyonizmine karşı komünist birikimin Türkiye’deki teorik sağlamlığını güvenceye almak için net bir duruş sergilemiştir. Genel kanının tersine, İbrahim sadece köylülerin hakkı için mücadele etmemiştir aynı zamanda 15-16 Haziran direnişi gibi bir çok işçi  eylemlerine katılarak onları içten gözlemlemiş ve Mao Zedung’un “sosyalizmde sınıf mücadelesi devam eder” teorik çözümlemesinin Türkiye’deki olasılıklarını incelemiştir. Bu deneyimlerini İşçi-Köylü Gazetesi’nde de paylaşmıştır. İbrahim Kaypakkaya’nın dönemine göre ileri tespitleri arasında Türk Devletinin Kemalizm de hayat bulan ırkçı maskesinin düşürülmesi ve ulusal soruna bakışındaki netliği olarak sayılabilir. İşte bundandır ki; pek çok meselede bir sonuç olarak ileriye sürdüğü tezlerin doğruluğu ve bilimselliği, sosyal pratiğin devamında günümüzde bile güncelliğini korumaktadır.

Kaypakkaya’nın katledilmesinin 50. Yıl dönümünde çalışmalarımızı süreklilik ve kopuş dinamiği içerisinde “Hesaplaşma, Kopuş ve Yeni Bir Yol” perspektifi ile ele alırken eylem birlikleri ve birleşik mücadelenin önemini de yadsımıyoruz. Böylece ideolojik bir birlik ve yakınlaşma, ortak mücadele alışkanlığı, hatalarımızı birbirimizin aynasından görebilme olanağını da sağlamış oluyoruz. Dünyanın neresinde olursak olalım MLM’nin rehberliğinde devrimci kurumları büyütmeye, anti-Marksist ve anti komünist anlayışlara karşı ideolojik ve pratik mücadelemize tabii ki devrimci bir parti önderliğinde devam edeceğiz.”

Araştırmacı-yazar Ziya Ulusoy’da konuşmasında Türkiye’deki politik durum ve birleşik mücadelenin önemi üzerine kısaca şunları söyledi: Türkiye ve Ortadoğu’da yıllardır süren bir baskı ve katliam politikası var. 2015’de yapılan katliamlara; Cizre, Sur, Nusaybin, Dargeçit, Konya’daki Kürt ailesine yapılan ırkçı katliam, Deniz Poyraz’ın Katledilmesi, gibi bir provokasyonu Devlet Taksim’de de denedi ama umduğunu bulamadı.

Kimse inanmadı. Medya savunma alanlarında yapılan kimyasal saldırılar, Mazlum Abdi’ ye yapılan suikast, faşist Türk Devleti’nin bu kliğine karşı öfkeyi sadece Kürtler de değil, enflasyon, burjuva hukukunun bile ortadan kalkması ve ülkenin Şeriat yönetimine doğru gitmesi de Türklerin fay hatlarında bir enerji birikimine yol açıyor ve bu sadece Türkiye’de değil bütün ulus devletlerde böyle. Karşımızda bizi öldürmeye yok etmeye çalışan bir güç var ama kitle desteği yok. Bu yüzden faşist iktidar burjuva demokrasisini tekrar sahneye sokarak yumuşak bir forma geçiyor. Onlarda fay hatlarında biriken gençlerin, kadınların, işçilerin, Kürtlerin devrimci enerjisinin farkındalar ve Komünist enerjiyle birlikte patlamasını engellemeye çalışıyorlar. Bunun uluslararası bileşenleri de var tabi ki.

Büyük bir ihtimalle AKP seçimlerde devletin bütün olanaklarını kullanarak her zaman olduğu gibi hile yoluna başvuracak, Hüda-Par’ın görevi de Sandık bekçiliğidir. Çok güçlü katliamlar yapabileceğini düşünmüyoruz ama yapabilir de. Yeşil ve Sol Parti içinde seçime giren Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kitle desteği çok az. Bunun nedenleri üzerine kafa yormalıyız. Ve bu seçimlerden kendi adımıza güçlü çıkmak zorundayız. Erdoğan giderse bu yeni iktidara karşı belli bir Programa sahip bir Cephede toparlanmamız gerekiyor. Antifaşist kitleler Erdoğan’dan kurtulmak istiyor. “Erdoğan’ı seçimle götürüp ondan sonra mücadelemize devam ederiz” anlayışı var. Bu 2002’deki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık döneminde AKP’yi başa getiren “yetmez ama evet” anlayışına benziyor.

Önümüzdeki seçimlere katılım oranı oldukça yüksek olacak. Seçimlerde AKP’nin kazanmaması için elimizden geleni yapacağız. Biz üçüncü Cephe’nin temel bileşenleriyiz ve bunu büyütmeye de kararlıyız. Faşizmi yıkmaya kararlıyız. Bu arada seçim çalışmaları sırasında dikkatli olmalıyız. 15 Temmuz’da, silahlandırdığı kendi halk tabanını sokağa döktüğünü ve toplu linçleri unutmamalıyız.”

Selma Irmak konuşmasına salondaki dinleyicileri Kürtçe selamlayarak başladı: ”İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 50. Yıldönümünde O’nun Kürt Ulusal sorununa bakışıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Muzaffer Oruçoğlu’nun “İbrahim Kaypakkaya neden öldürüldü ve hala neden yaşıyor?” sorusu önemlidir. Çünkü sezgisel bir güçle tespitler yapmıştır. O dönemki Türkiye Devrimci Hareketine bugünden baktığımızda O’nun yaptığı tespitlerin günümüzde hala geçerliliğini koruduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Kürt Ulusunun kendi kaderini tayin hakkını kayıtsız şartsız tanıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, gerici bir halk ayaklanması bile olsa bu tanınmalıdır ve ayrılmak ya da birlikte mücadele tamamen onların kendi tasarrufundadır. Buna Kürt halkı kendi karar verir. Kimsenin herhangi bir gerekçe ile onlara bunu dikte ettirme hakkı yoktur. Kaldı ki Kürt hareketi devrimci dinamikleri içinde taşımaktadır. Hiç kimsenin bu mücadeleyi devrim sonrasına ertelemeye hakkı yoktur, şeklindedir ve aslında üçüncü yolda budur. İbrahim Kaypakkaya Kürtlerin yaşadığı sorunların temelinde Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesi yatar der. Yapılan katliamların örtüsü “Bekaa meselesidir” der. Sadece Kürtlerin değil Ermenilerin de hakkını savunmuştur.

Biz illaki ayrı bir devlet kuralım demiyoruz. Yıllardır birlikte yaşıyoruz. Önemli olan öncelikle demokratik bir toplum oluşturmamızdır. İbrahim Kaypakkaya bilinçlerimizdeki buzu kırıp yolu açmıştır. Ama biz 50 yıldır hala bu katliamların önüne geçemiyoruz. Devrimci Cepheyi hala oluşturamadık. Önümüzdeki süreç de bunun üzerine ciddiyetle eğilmeliyiz. Bu seçimleri bunun için bir fırsata çevirmeliyiz ve güçlenerek çıkmalıyız.”

Ertuğrul Kürtçü ise bu tür Panellerin önümüzdeki süreç de daha da geniş bileşenlerle yapılması gerektiğini söyleyerek sözlerine başladı. Kendi döneminden örnekler vererek konuşmasına devam etti:

“1968 Hareketinin üzerine oturduğu zemin TİP Partisi Behice Boran, Mihri Belli, Sadun Aren, Dr.Hikmet Kıvılcımlı gibi unsurlar büyük aile fotoğrafının bir parçasıdır. Onların reformist, revizyonist diye dışlayamayız. Biz onların içerisinden doğduk. O dönemde 12 Mart, 12 Eylül, askeri ceza evleri bütün devrimci unsurların öğütüldüğü zulüm fabrikaları haline getirildi. Birçok devrimci önderi kaybettik. Onlara sahip çıkamadık. Bugün O dönemin devrimci dinamizmi yok.

O dünya yıkıldı. Ortadan kaldırıldı. Devrimler yenildi, devrimin ülkeleri yıkıldı ama onun gerisindeki fikirler daha da parladı. Sadece İşçi sınıfı ve onun partisi ile sorunu çözemeyiz. O yüzden bu panelde bu kadar farklı bir aradayız.

İbrahim Kaypakkaya Kürt ve Ermeni Meselesinin tanımlanması ve Devlettin faşist yüzünün teşhir edilerek ortaya konmasında anahtar bir rol oynamıştır. Türkiye’de ilk Komünist Manifestoyu Türkçe’ye çeviren Ermeni Komünistlerdir. İlk komünistler Ermenilerdir. Ermeni Sosyalist Mebuslar’ın mecliste yükselttiği bir mücadele vardı. İbrahim Kaypakkaya arı kovanına çomak sokmuştur.

Mahir Çayan’ın bulduğu Emperyalizm denilen şeyin dışşalolduğu ama bunun içteki kapitalist dinamikleriyle mücadele edilmezse sadece antiemperyalist olmanın bir işe yaramayacağı tespiti, Deniz’in silahlı militan mücadelesi biraraya geldi. Halkın hayal hanesinde İbrahim, Mahir ve Deniz’den oluşan bir resim var. Bu yüzden çoğulluğa ihtiyaç var. On yıldır biz bu Resim, Abdullah Öcalan ve  Feministlerle birlikte yaşıyoruz. Önceleri içi boştu sadece çizilmiş bir çerçevesi vardı ama zaman içinde içi doldu. Ete kemiğe büründü. Birbirimizle birlikte çalışma kültürü edindik. Aramızdaki ayrımların eskisi gibi keskin olmadığını düşünüyorum.

İklim Krizi öyle bir boyuta ulaştı ki yakında üzerinde ideolojik tartışmalar yapacağımız bir mavi Gezegen bile kalmayacak. Friday for Future, Fransa’daki Emeklilik Yaşı ayaklanmaları aynıdırlar. Aynı amaç için mücadele ediyorlar. Nasıl bir Sosyalizm olacağını tam olarak tanımlayamayız ama nasıl olmaması gerektiğini tanımlayabiliriz. 50 yıllık mücadeleye baktığımızda farklılıklarımız belirginsizleşti. Latin Amerika, Peru, Şili, Meksika, Brezilya ülkeleri bize çok benziyor.

Bir tarafta faşizan gerici bir blok diğer tarafta karşı bir cephe. Gidişat bu yöndedir. Mao’nun kurduğu ittifakların genişliğine baktığımızda ne kadar gerisinde olduğumuzu görüyoruz. Mao devrimi sağlam öncü bir kitleye dayandırdı. Lenin dünyanın 5. Büyük burjuva devletini yıktı ama biz bunu 50 yıldır yapamadık. İbrahim Kaypakkaya bize bir külliyat bıraktı. Zengin bir gelenekten geliyoruz ama pratikte zayıfız. Bunu güçlendirmemiz safları sıklaştırmamız gerekiyor. Değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Önümüzdeki süreci örgütlü karşılamalıyız. Büyük bir altüst oluş bizi bekliyor.”

Sınıf Teorisi Temsilcisi de  Konuşmasını Tarihsel ideolojik kökleriyle Kaypakkaya ve onun somuttaki karşılığı başlığı altında sürdürdü. Konuşmasında İbrahim Kaypakkaya’nın Proleter Devrimci perspektifi üzerinde durdu ve Sınıfsal analizini açıkladı ve şöyle devam etti:

“Ezilenlerin Dünyayı Değiştirme Eyleminde, Marksizm’in Siyasal-Teorik Kuramının Devrimci Niteliği ve  Politik İktidar Çizgisi Kaypakkaya’nın Perspektifidir. 72 Silahlı devrim tezi kopuşunda, her devrimci önder, ideolojik-teorik-siyasal çizgisi ile devrimci mücadeleye damgasını vurmuştur. Temsil ettiği komünist çizgi ile, devrim ve devrim mücadelesinde nitel bir çığır açmıştır.

Bugün hala yolumuzu aydınlatan bir meşale olan Kaypakkaya, dünyada dolaşan komünizm heyulasını, ülkemizde, politik devrim perspektifi ile ihtilalci çizgide birleştirmiştir. Komünist Önder Kaypakkaya, 72 Nisan’ında kuruluşu ilan edilen Partimizin komünist çizgisinde, tayin edici rolü ve önder misyonuyla, tartışmasız bir derinliğe ve büyük tarihsel kılavuzluğa sahiptir. Sınıf mücadelesindeki yarım asırlık kararlı ve cüretli yürüyüşümüz, O’nun, ideolojik, siyasal, teorik, pratik bilgeliğinin bize bıraktığı mirasından niteliğini almaktadır.

Bu miras, sadece tarihsel bir anda, politik devrim çizgisi ile toplumsal çelişkilere vurulan bir neşter değil, aynı zamanda coğrafyamız sınıflar mücadelesi ve devrimci hareket açısından, Tarihsel-diyalektik metotla dünün sentezi, bugünün devrimci savaş perspektifi ile yürüyüş güzergahıdır. Bu bağlamında son derece büyük bir değere ve anlama sahip bu komünist duruş, sınıf mücadelesinin her tarihsel kesitinde, devrimci çözüm anahtarıdır. Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmayacak! Kaypakkaya Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Birinci bölümün ardından ara verildi ve sorular bölümüne geçilmeden önce hep beraber Bandera Rossa (Kızıl Bayrak)marşı Kürtçe ve Türkçe söylendi.  Her siyasetten zengin bir  dinleyici profilinin olması sorulan soruların kalitesini de arttırdı. Panel soruların cevaplanmasının ardından başarıyla sonlandırıldı.

Katledilişinin 50. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yol göstermeye devam ediyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu