Makaleler

“Muhteşem Yüzyıl” Kimin…

“Muhteşem Yüzyıl” Kimin Tarihidir? Biz, Hangi Tarihin Mirasçıyız?

Son günlerde Başbakan peş peşe “ucube” açıklamalar yapmaktadır. Bu açıklamaları arasında bir de, bir TV kanalındaki, uzun süredir devam etmekte olan tarihi olaylardan kurgulandığı söylenen dizi de nasibine düşeni aldı.

Bir ülke başbakanın bir TV dizisini beğenmeyip savcılara talimat vermesinin o ülkenin rejiminin nasıl bir diktatörlük olduğunu ele vermesini bir kenara bıraktığımızda bir anlamıyla bu rejimin tarih anlayışı da açığa çıkmaktadır.

Diziye konu olan ve tartışılan dönem, Osmanlı Padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman olarak bilinen kişinin iktidar olduğu tarihsel süreçtir.

Kanuni, tahtta en uzun kalan padişahlardandır. Osmanlı’nın iç karışıklığının ve halka dönük katliamlarının en yoğun olduğu ve saray içi kavgaların cinayetler boyutuna vardırıldığı bir dönem olması bakımından özgünlüğe sahiptir.

Bu dizi saraydaki iktidar mücadelesini, entrikalar ve aşk ilişkileri içinde ele almaktadır. Tartışma konusu ise Osmanlı Sarayı’nın böyle entrika ilişkileri etrafında anlatmanın doğru olmadığı, o dönemim “fetihlerle” anlatılmasının gerektiği yönlüdür.

Buna referans olarak da o dönemin Osmanlı’nın en parlak dönemi olduğu, üç kıtada at koşturduğu, halkın refah içinde olduğu bir süreç olduğu resmi tarih anlayışı esas alınarak yapılmaktadır. Böyle parlak bir sürecin aşkla ve entrika ile anlatılmasının ecdada bir hakaret olduğunu söylemektedir ilgilileri.

Tartışma hâkim sınıf klikleri arasında cereyan ettiğinden, tartışmanın bir aşamasında ecdatların nasıl anlatılması gerektiği ekseninden tartışma Mustafa Kemal’in böyle anlatılıp anlatılamayacağına gelmektedir.

Böyle bir ele alış ile yapılan tartışmanın görüntüsü muhafazakârlarla Kemalistler arasında olduğu şekildendir.

Yani halkın Osmanlı’ya tepkisi olan kesimi Kemalistler yedekliyor, Kemalistlere tepkili olan kesimi “muhafazakârlar” yedeklemeye çalışıyor.

Popüler kültürle birlikte halka bir ideolojik bakış açısı ile ve bir tarih anlayışı ile hazırlanmış tarih dikta edilmektedir. İşte bu noktada biz bu tartışmaya, bu iki kesimin de tam karşısında olarak katılmak durumundayız.

Bu anlatılan ve tartışılan tarih kimin tarihi? Diziye konu olan tarih ile karşılaştırma yapan M. Kemal kimin tarihinin bir parçasıdır? Bunların sonucunda anlatılanlar halkımızın tarihi ile ilişkisi nedir?

Anlatılan tarihi kesit Osmanlı hâkim sınıflarının tarihinin bir parçasıdır. Ve tartışma Osmanlı’dan günümüze hâkim sınıfların “şanlı” tarihleri etrafında sürmektedir. Bilindiği gibi bu tarihte ezilenlerin yeri yoktur. Bu tartışma ezen hâkim sınıfların halkı nasıl daha güzel ve şirin anlatılacağı üzere dönmektedir.

Bu dizide babası, Türk-Kürt ve Arap Alevilerin katliamcısı Yavuz Sultan Selim’den devralıp devam ettirdiği Alevi katliamları anlatılmaz. Halkın bu katliamlardan bıkmasını gösteren Kanuni öldüğünde “Dünya Sultan Süleyman’a da kalmadı” söylemi tersten anlatılır.

Halkın vergiler karşısında bıkıp isyan etmesi şeklinde oluşan Celali İsyanları, bu isyanlar karşısında çaresiz kalan Osmanlı ordusu anlatılmaz.

Resmi tarihte “Muhteşem Yüzyıl” olarak gösterilen bu dönemde, halkın yönetime karşı isyan ettiği ve Osmanlı’nın yönettiğini söylediği toprak parçasının % 80’inde fiili yönetimi kaybettiği anlatılmaz. Celali İsyanlarının başladığı dönem olduğu hiç anlatılmaz. Alevilerin mallarını ve canlarını almanın caiz olduğu fetvasını veren İskilipli Ebu Suhut Efendi’nin bu yönü hiç anlatılmaz.

Dizide anlatılan Süleyman, iktidarda olduğu dönem boyunca vergiden bunalan, isyan eden köylüyü kırımdan geçirmiştir. Süleyman azılı bir halk düşmanıdır. Yani Erdoğan ezen hâkim sınıfların tarihine sahip çıkıyor ve halka daha iyi anlatılmasını ve benimsetilmesini istiyor. Kaygısı aşk ilişkileri içinde ezen hâkim olma durumunun iyi anlatılamamasıdır. Bu tartışmada halkın yeri yoktur, tarihi de yoktur.

Anlatılan ve tartışılanların halkımızın tarihi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Halkımızın tarihinin parçaları aranıyorsa Şeyh Bedreddin, Kanuni döneminde Pir Sultan, Köroğlu, Kalender Çelebi, Kul Himmet görülmelidir ve onların isyanı anlatılmalıdır. Bunlar halkımızın tarihinin bir parçasıdır. Ama Kanuni asla.

Dolayısıyla ister aşk ve entrika anlatılsın isterse at üstünde katliam peşinde koşar şekilde… Bizi ilgilendirmez. Her iki durumda da katliamcı, halk düşmanı karakterleri gizlenemez. Onları anlatılarak yapılan her anlatımın karşısındayız.

Yine Kanuni ile kıyaslanarak örnek gösterilen M. Kemal de ister içki masasında gösterilerek anlatılsın isterse cepheden cepheye koşarken… Hiçbiri onun halk düşmanı karakterini gizlemez.

“Muhteşem Yüzyıl” tartışmaları etrafında yürütülen tartışmaların halkımız için bir anlam ve değeri yoktur. Çünkü anlatılan gerici-ezen sınıfların tarihidir. Hakim sınıfların ne uzak ne de yakın geçmişleri halkımızın tarihinin bir parçası değildir.

Bu eksende devrimcilere düşen görev Kanuni’nin de M. Kemal’in de halk düşmanı karakterlerini teşhir etmektir. Ne Kanuni’nin sözde dindar olması ne de M. Kemal’in laik olmasının hiçbir önemi yoktur.

Her iki durum da karakterlerini gizleyemez. Karakterleri hakim sınıfın katliamcı yöneticileri olmalarıdır. Birisi, ezilen Alevi köylüleri katletmesiyle; birisi, ezilen Kürt köylüleri-işçileri katletmesiyle karakterlerini almaktadır.

Biz bunların değil, ezilen halkın tarihinin mirasçılarıyız. Erdoğanlar, Kılıçdaroğulları ile Kanunilerin, Yavuzların, Fatih Sultan Mehmetlerin, Enverlerin, M. Kemallerin tarihçilerinin mirasçılarıdır. (Ankara’dan bir okur)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu