Manşet

“Muhteşem Tayyip ODTÜ’de Seferde!”

Ankara: TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “astığım astık, kestiğim kestik” tavrı ile kuşanmışlığı tam gaz devam ediyor. “Kuvvetler Ayrılığından” muzdarip olduğunu bangır bangır ifade etmekten zerre gocunmayan Baş(tan)bakan, hedefindeki başkanlık koltuğuna doğru koşturmaya ara vermiyor.

Uzaydaki 3000 sabit uydudan biri olacağı halde, devlet erkanınca pek mühim bir muasır medeniyet adımı sayılarak servis edilen “Göktürk 2” adlı uyduyu, yolculama merasimleri esnasında, ODTÜ’de yaşanalar, “has adam, tek adam Erdoğan”ı pek bir kızdırdı. Böyle ehemmiyetli bir adam karşısında zil takıp oynayacağı, bir takla atıp sevindiğini göstereceği yere protesto eylemi yapan “bir avuç, düşkün öğrenci bozuntusu” Baş(tan)bakan’ı çılgına çevirmeye yetti. Yetti de arttı bile!

 

ODTÜ’de Ne Oldu?

Her ne kadar ağzını her açtığında büyük bir böbürlenme ile kükrüyor olsa da, attığı her adımı küçük bir ordu sayılabilecek güvenlik önlemleriyle atan başbakan, “Göktürk hikaye, fetih şahane” coşkusuyla ODTÜ’ye yine bir sefer düzenledi. Hazır, tarihsel kesitleri anlatan dizilere de “ecdadımız öyle değildi” temalı had bildirme eylemini tamamlamışken, “Muhteşem Tayyip” ve komutasındaki 3000 kişi, ODTÜ sınırlarına girdi!

“Ecdatlarımız harplerde, at sırtında, en önde savaşırlardı” diyerek övünse de, canı pek kıymetli olan Başbakan, kendinden önce 1000’i aşkın polisi törenin yapılacağı salonun bir buçuk kilo metre çevresinde görevlendirmişti.

Hal böyle olunca devletin emperyalizm patentli politikalarını, patriot füzelerini, Suriye’ye yönelik politikaların bölge halklarına zulüm getireceğini ifade edip, duruma dikkat çekmek isteyen öğrencilerin Başbakan’ın bir buçuk kilometre yakınına dahi yaklaşılmasına izin verilmedi. Yürüyüş ve sloganlarla ilerleyen gruba barikata yüz metre kala saldırı gerçekleşti.

Tazyikli su, doğal biber gazı, cop, gaz bombası gibi artık aşina olduğumuz “orantısız, dengesiz, faşist güç kullanımı” yine devreye sokulmuştur. Bir öğrenci gözüne isabet eden gaz bombasıyla yaralanmış, hemen akabinde ise “yasa dışı örgüt” mavalları okunmuş, “olaylara karıştığı” tespit edilen 12 öğrenci sabah saatlerinde ev ve yurtlarına yapılan polis baskını sonucu gözaltına alınmıştır.

 

“Yazıklar Olsun!”

Öğrencilikle alakası olmayan bir avuç terör örgütü mensubu”, “Öğrencileri yönlendirmek için ODTÜ’ye gelen terör örgütü liderleri”, “Böyle öğrenci yetiştiren öğretim elemanları”, “Cebinde molotofkokteyliyle gezen öğrenciler”, “Yasal isim altında illegal faaliyet yürüten organizasyonlar”, “İstifa etmesi gereken ODTÜ yönetimi ve hocalar”, “Polisin haklı oluşu”…

Başbakan olsun, Bülent Arınç olsun verdikleri bu demeçlerle faşizmin yüzünü açık etmek hususunda herkeslere taş çıkaracaklarını bir kez daha göstermiş oldular. Neresinden tutsak elimizde kalacak bu sözlerde yalanın, riyanın, ikiyüzlüğün, iftiranın, karalamanın, faşizmin bini bir para!

Öğrencilerin protesto eylemi sırasında, polisin saldırısına maruz kaldıkları kamera kayıtlarıyla sabit olmasına rağmen, hükümet cephesi “dediğim dedik” şiarıyla karalama kampanyası başlattı. Talimatı havada kapan savcı, emniyeti harekete geçirip gözaltı uyguladı.

Bu kadarı elbette yetmezdi!

Hiçbir kanıta, görüntüye, iddiaya gerek duymayan; objektif, bilimsel bakış açısını devletin gözlüklerine teslime etmiş 52 üniversite rektörü ODTÜ’yü kınayan açıklamalar yaptılar. Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin bildirisinde ayyuka çıkan dalkavukluk hali üniversitelerin “özerk birer bilim yuvası” oldukları iddiasının ne hallere düştüğünü göstermek açısından bir sürü ipucu sundu.

Bahsi geçen üniversitelerin öğretim üyelerinden dahi gizlice imzalanan metinlerin neye hizmet ettiği, kaygısının ne olduğu, kime yararlanma gayesinin baskın çıktığı ortada değil midir?

Tüm hak kullanımlarını zor ile bastırmayı marifetten belleyen, yasal yolları illegalize etmeye and içmiş “ileri demokrat” hükümetin süreçten menfaat umduğu açıktır. Bu “denge siyaseti” içinde Roboski’nin 1. yılında girerken bir arpa boyu yol “alınamamış” olmasını, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleyi, ülkemize yerleştirilen patriot füzelerini sümen altı etmeye çalışan egemenler bu kadarla da yetinmeyeceklerdir.

YÖK’ü “yeniden” yapılandırma yasasıyla üniversiteler üzerinde yapılan planların derinleştirildiği ortada. Sermayeye peşkeş çekilen üniversitelerde “çatlak ses”, “ayrık otu” istememek “en doğal hakları!” Öğrencilere yönelik tutuklama, disiplin soruşturması, polis ve ÖGB eliyle yapılan saldırılarla “dikensiz gül bahçesi yaratmak” isteyen egemenlerin “yeni” trendi öğrenci hareketini kriminalize edip meşruluğunu sarsmaya çalışmak!

“Eylem müptelasıdır” diye yaftalanan, “saçlarından sürüklenirken poz vermek tek gayesi” sayılan üniversiteli halk gençliğinin bilince çıkarması gereken bütünlüklü mücadele içerisinde paylarına düşen yükü daha kararlılıkla taşımak, haklılıklarını geniş halk kitlelerine izah edebilmenin yol ve yöntemlerini sağlamlaştırmak, demokratik halk üniversiteleri ve dolayısıyla demokratik halk devrimi mücadelesinde safları daha da sıklaştırmak olmalıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu