Makaleler

Metal işçilerinin mücadelesi ve önderlik sorunu

Bursa, Sakarya ve İzmit’te Türk Metal Sendikası üyesi olan ve tekellere ve komprador burjuvaziye ait fabrikalarda çalışan metal işçilerinin çalışma koşullarına ve yoğun sömürüye karşı verdiği kitlesel cevap, önderlik meselesini yeniden gündeme getirdi.

Yoğun bir tepki birikiminin sonucu olan ve fabrika işgalinden iş bırakmaya ve kitlesel yürüyüşlere kadar çeşitli yaşadışı ama meşru eylem biçimine hayat veren bu hareket durmuş da değildir. Türk Metal çetecileri fabrikalara alınmamakta, karşılığında ise hem patronların işten çıkarma girişimi hem de fiili saldırılarla baş edilmektedir.

Bursa’da yıl boyunca süren Bosch işçilerinin sendika değiştirme ve temsiliyet mücadelesi de bu sürecin önemli bir halkasıdır. Gelinen aşamada patronun bizzat baskıları sonucu ilk dönemdeki inisiyatif üstünlüğü kaybedilmiş ve süreç oldukça zorlaşmıştır.

Ciddi bir örgütlülük korunmasına karşın asıl hedef olan toplu sözleşme yetkisini almak oldukça güç görünmektedir.

Bu temelde hem Bosch hem de başta Renault olmak üzere çok sayıda büyük fabrikada yaşanan olaylar ve işçilerin özellikle Türk Metal’e tepkilerini yoğunlaştırıp temsiliyet haklarını talep etmeleri üzerine gözler Birleşik Metal-İş Sendikası’na çevrilmiş ve çeşitli eleştiriler yöneltilmiştir.

BMİS yöneticilerinin örgütsüzlüğü ve politik perspektiflerinin sınırlı olmasının sürecin sınıf lehinde örülmesinde ciddi bir engel yarattığı malumdur. Ancak sendikanın bu mücadeleye hatırı sayılır bir kaynak ayırdığı, çok sayıda faaliyetçinin ve yöneticinin bu işle meşgul olduğu ve medyadan uluslararası baskıya çeşitli araçların devreye sokulduğu açıktır.

Bu emek sayesinde Bosch işçileri için de ciddi bir örgütsel güç korunabilmektedir.

BMİS’in eleştirisiyle sürecin değerlendirilmesi yetersiz kalacaktır. Tek başına bir sendikanın nesnel sonuçları açısından doğrudan düzeni etkileyen ve işçilerin kazanması halinde çorap söküğü gibi büyük sanayi merkezlerinde yoğun bir hareketliliğe ve ciddi bir moral ve inisiyatif üstünlüğüne sebep olacak bu çapta hareketi tek başına yürütmesi mümkün değildir. Bu nedenle yoğun bir karşı-saldırı düzenlenmektedir.

Süreci değerlendirirken esas olarak sınıf devrimcilerinin ve genel devrimci ve demokratik kamuoyunun durumunu göz ardı edememeyiz. Hem işçiler arasında hem de sendikada sınıf devrimcilerinin ve genel olarak devrimci demokratik güçlerin varlığı oldukça zayıftır, dolayısıyla işçilerin geliştirdiği sürece müdahil olunamamaktadır.

Diğer bir nokta ise işçi hareketinin, sendikal hareketin ve devrimci ve demokratik güçlerin zayıflığının da etkisiyle sınıf üzerinde politik ve ideolojik açıdan devletin hakimiyeti açıktır.

Bahsini ettiğimiz şehirlerin ülke geneline göre muhafazakar bölgeler olması, faşist örgütlenmelerin ve tarikatların yaygınlığı da dikkate alınmalıdır. Mücadele eden metal işçilerinin politik yapısı ve dünyaya bakış açısı bundan bağımsız değildir.

Metal işçilerinin yıllardır Türk Metal Sendikasının eğitiminden geçtiğini, firma içi çeşitli çalışmalarla işçilerde ciddi bir firma kültürünün geliştirildiğini ve tepki gösteren işçilerin patronlarını savunurken eleştiriyi çeteci sendikaya yönelttiğini unutmamalıyız.

İşçilerde sendikaya ve devrimcilere yönelik dini ve milliyetçi önyargıların hakim olduğunu, eylem ve mücadele kültürünün oldukça zayıf olduğunu, özcesi sınıf bilincinin zayıf olduğunu görmek gereklidir.

Sistemin çok yönlü kuşatmasına karşın metal işçilerinin sınıfsal içgüdüleriyle gösterdiği sert ve kitlesel tepki oldukça değerlidir.

Ülkenin birçok yerinde lokal, sendikal talepli eylem ve direnişleri, sendikasız işçilerin çeşitli hak talepli mücadelelerini bir yana koyarsak ülkemiz işçi sınıfının iki önemli bölüğü olan tekstil işçilerinin Antep’te, metal işçilerinin ise Bursa merkezli olmak üzere İzmit ve Sakarya’yı içine alan bölgede gerçekleştirdiği kendiliğinden kitlesel çıkışlar sınıfta biriken öfkenin boyutlarını görmek isteyen gözlere kendisini dayatmaktadır.

Sınıf devrimcileri bu gelişimi okumasını bilecektir. Tali yön elbette sendikal hareket ve devrimci ve demokratik kamuoyu içinde süren dağınık tartışma ve arayışlara net bir yaklaşım sergileyerek mücadeleci, demokratik güçlerin ortak çalışmasına emek harcamaktır.

Esas yön ise mevcut gücümüzden yola çıkarak fabrikalarda, üretim yerlerinde yoğun, ısrarlı, planlı, belirli bir stratejiye uygun sınıf çalışmasına yoğunlaşmaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu