GüncelManşet

Ethem şahsında Gezi direnişinde ölümsüzleşenlere…

Oğul, daha dün yüzünü kurulayıp astığın havlu duruyor hala yerinde. Yıkamadım yıkayamadım, çünkü senin soluğun üstünde, sen gibi kokuyor. Ah yavrum!.. Seni yüreğimin hangi kuytuluğunda bulayım. Öyle çok özlüyorum ki. Özlemim  dağlar kadar. Bir daha soluk alamayacağını, sokakları adımlayamayacağını, baba olamayacağını, ağız dolusu gülemeyeceğini bilmek; beni bir acıdan bin acıya atıyor.

Tarifsiz acılarla dolup taşıyorum. Hani şair demiş ya “Bir yangın gibi taşıyıp durduk kederi ve acıyı göğsümüzde / yer-gök duman içindeydi / genzimizi yakıyordu ayrılıklar / zulüm bırakmadı peşimizi hiç, biz gittik o buldu izimizi / konar göçer olduk yedi iklimde, şimdi bir öfke ışıltısı kaldı gözlerimizin yorgun sularında/ yaşamak bir inat oldu artık / yaşamak bir direnme oldu zulme…

Direnmekteyim oğul, senin için, kendim için, insanlık için. Zalimlere karşı daha güçlüyüm şimdi. Bu gücümü haklılığımızdan ve senden alıyorum. O gün, “Gitme oğul” dediğimde, sen demiştin ki: “Anacım, senin oğlun gitmezse, başkasının oğlu gitmezse, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Haklısın oğul, haklısın da benim aydınlığım sendin, zalimler seni benden almadan önce. Şunu bilesin ki ve and olsun ki, bundan böyle yaktığın meşale benim aydınlığım olacak ve bu meşale yolumu aydınlatacak. Yazdığın bir yazıda halkın adaletinden korkacak “titreyeceksin ey zalim düzen” demiştin ya, öyle oldu oğul. Abin senin alanlarda giydiğin gömleği giyiyor hep. Senin ona devrettiğin direniş gömleği onun üzerinde şimdi ve abin ki, şimdi kendini daha güçlü hissediyor.

O gün evden çıktığında “Anacım akşama gelirim” demiştin ama gelmedin, gelemedin. Ben her akşam yemeğinde seni bekliyorum oğul. Lokmalar boğazıma diziliyor. Bekliyorum, bekliyorum gelmiyorsun. Günler acımasızca birbiri ardına devriliyor. Yüreğimin üstünü kaplayan bu ince sızı dinmiyor. Görüyor musun bilmem, uykusuz geçirdiğim her gece saçlarıma beyaz yıldızlar dökülüyor. Şunu biliyorum ki, günümüz geldiğinde ekmeğimizi, onurumuzu, kimliğimizi elimizden almaya uğraşanlar; devrimcilerin kızıl yumruğuyla yerle bir olacaklar. Tek tesellim bu. Ve biz o gün seninle yeniden buluşacağız oğul. Duvarlarının her yeri fotoğraflarınla kaplı olan bu evde, bana gülümsediğin tek yer; onlarla birlikte olduğun bir gün batımı. Elinde ekmek, sırtında 15’inde Berkin. Bir yanında 19’unda Mehmet, diğer yanında yine 19’unda Ali İsmail. Sözleri ciğerlerimi yakıyor Hasan Ferit’in söylediği türkünün, gülüşü içimi solduruyor Abdocan’ın. Bakmaya kıyamıyorum Ahmet’e. Yüzüm yere düşüyor, Medeni’yi görünce. Sekiz can, sekiz fidan. Anaları yıkılmayacak, hesap sorulacak günü geldiğinde.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu