Kültür&Sanat

SİBEL: Sözümüzü beyaz perdeye bir parça taşıyan film…

Sibel, dünya prömiyerini geçen yıl Locarno Film Festivali’nin ana yarışmasında yapmış ve bu festivalde Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü’nü kazanmış, Türkiye prömiyerini yaptığı Adana Film Festivali’nde de En İyi Film Ödülü’ne layık görülmüştü.

Kuşlar kadar özgürüm her dem

Bir gün düşünce kaldığım yerden

Konuşamasam bile daha sesliyim.

Kime bağıracağımı biliyorum ama nerden?”

Pi ve Bassel Hallak’ın “Sus Payı” parçası ile başlamak istedim.

Sibel filmi için bestelemiş oldukları şarkının sözlerinden bir kısmı… “Dünyanın Dilleri” isminde bir kitap bulan iki yönetmen Kuşköy ile alakalı okuma yapıyorlar. Karadeniz’de Giresun’a bağlı bu köyde “ıslık dili” denilen bir iletişim aracı kullanılıyor. Coğrafyanın engebeli ve yerleşim yerlerinin birbirinden uzak olması insanların bu yöntemi geliştirmesini sağlamış. Var olan bu dil her geçen gün unutulmaya yüz tutmuş. Unutulmasını engellemek için kuş dili kurslarının düzenlendiği, yaklaşık 500 yıllık geçmişi olan dil 2017 yılında UNESCO tarafından “Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras” listene alınmış.

Yönetmen Çağla Zencirci ve Guillaume Giovannetti dilin kaybolmasını engellemek için biz neler yapabiliriz derken ortaya Sibel filmi çıkıyor. Damla Sönmez(Sibel)’e başrol teklifi ile giden yönetmenlerin karşısına ufak bir aksilik çıkmış çünkü oyuncu ıslık çalmayı bilmiyor. Oyuncunun ıslık dili çalışmaları ile filmin çalışmaları başlıyor.

Sibel, dünya prömiyerini geçen yıl Locarno Film Festivali’nin ana yarışmasında yapmış ve bu festivalde Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü’nü kazanmış, Türkiye prömiyerini yaptığı Adana Film Festivali’nde de En İyi Film Ödülü’ne layık görülmüştü.

Uluslararası birçok festival gezen film başka sinema kapsamında şu anda gösterimde. Karadeniz’in o eşsiz doğası eşliğinde izlediğimiz beyazperde de karşımıza çıkan görüntüler neler ve ne hissettirdi kısmı ise şöyle ki; Sibel filmi sayesinde belki de bir kez daha sinemanın konu bakımından tıkanmadığını, birbirinden farklı onlarca hikayemizin var olduğunu fark ettim.

Sibel kim sorusuna verebileceğim aslında bir cevabım var. “ÖTEKİ”.  Sibel konuşamayan, evin büyük kızı.

Köy halkı tarafından lanetli ilan edilmiş, köy insanlarına uğursuzluk getirdiği düşünülen bir kadın.

Sibel’in tek bir iletişim aracı bulunmakta o ise “ıslık dili”. Sibel, tüm sesleri içinde barındıran ancak kendini duyuramayan bu duruma son vermek için çaba sarf eden bir kadın. Köyün muhtarı olan babası diğer kızından farklı ayrıcalıklar tanımakta Sibel’e. “Ayrıcalıkların” sebebi ise Sibel’i bir kadın olarak görmediği için, erk-ek gibi davranmasından kaynaklanmakta.

Sibel’in kız kardeşinin ilk başlarda gösterdiği “ötekileştirici, rekabetçi vb.” tavrılar Sibel’in kadınlığını tanıması ile yerini kadın dayanışmasına bırakmış denilebilir, çünkü bu önemli bir vurgu olmasının yanı sıra aynı zamanda gerçekçi de… Elbette ki köydeki toplumsal baskı daha gerçekçi anlatılabilirdi… Yine bir eleştiri de babasının rolü üzerine olmalı, bir erkeğin kadınların değiştirici gücü olmasındaki etkisi olumsuz bir izlenim vermiyor değil… Sibel kendini köy halkına ve babasına kanıtlamak için ormanda bulunan insanlara zarar veren kurdu öldürmeyi hedef edinmiştir kendine. Kurt belki de köy halkının Sibel’e karşı beslediği ötekileştirici düşüncelerdir. Filmde bütün olarak aslında Sibel’in kendisini hedef gösteren, yok saymaya çalışan düşünceler ile kavgasını görmekteyiz.

***

Sibel filmi, taşrada yaşayan bir genç kızın yalnızlığını, isyankarlığını, bağımsız olma çabasını ve dışlanmasını ilginç bir hikaye örgüsü içine yerleştirip etkileyici bir yapım olmayı başarıyor. Belki senaryo inanılmaz bir orijinallik taşımıyor veya film kendi türündeki en parlak örneklerden biri değil ancak iki değişik yönetmenin ortak çalışmasıyla sundukları bu filmde dozunda bir anlatım, dengeli bir duygusal bağ ve başarılı oyunculuklar göze çarpıyor. Filmin diğer başrol oyuncusu ise askere gitmeyi reddeden Ali ismi ile Erkan Kolçak Köstendil.

Film boyunca bize, Ali’nin savaşa yabancı olmadığı yönünde izlenimler verilirken, Ali derin bir çukurdan çıkıyor, açık yara tedavi etmesini biliyor, insan kemiğini hemen tanıyor, hipoderminin önüne geçebiliyor. Bu durum bizlere dağlara yabancı olmadığı duygusu verirken, “terörist” olarak damgalanan “ötekilere” dair bir vurgu güncele bir gönderme yapmakta… Ali’nin hayatta kalma yöntemlerine yabancı olmadığı ve “Savaşacaksam kendim için savaşırım” şeklindeki sözleriyle bir vicdani redci tutumu ile filmde başka bir politik mesaj verilmiş oluyor…

İzlenilesi ve üzerinde tartışılası bir film Sibel… Gazete Karınca’da Deniz Nazlım’ın sözleri ile önerimizi yapalım: “Dil ve statü talep eden Kürtlerin, Cemevlerinin ibadethane kabul edilmesini isteyen Alevilerin, soykırımın tanınmasını isteyen Ermenilerin, DAİŞ’e karşı savaşan Kuzeyli Suriyelilerin, muhaliflerin ve iktidardan yana olmayan her kesimin “terörist” olarak görüldüğü ve ülkeden kovulduğu günümüz Türkiye’sinde, bizlerin sözünü Sibel beyazperdeye taşıyor; “Biz terörist değiliz!” Yetersiz ve cılız da olsa günümüz koşullarında Sibel filminin ötekiler için anlamı bu açıdan artıyor.” Bana kalırsa da bir parçacıkta olsa taşıyor, bir de siz izleyin…

Yönetmenler: Guillaume Giovanetti, Çağla Zencirci

Oyuncular: Damla Sönmez, Emin Gürsoy, Erkan Kolçak Köstendil, Elif İşcan, Meral Çetinkaya, Gülcin Kültür Şahin, Şevval Tezcan…

Ülke: Almanya, Fransa, Türkiye, Lüksemburg…

Bir  ÖG okuru

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu