Makaleler

Kar, Talan, Tahribat: Tabiatı Koruma(ma) Tasarısı

Bahar ayı hemen her yerde tartışmasız doğanın uyandığı, hareketlendiği ay olarak tanımlanır. Doğanın canlandığı tam bu dönemde T.C. devleti Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarı’nı mecliste görüşmeye aldı. Canlanan doğayı korumak için? Ne duyarlılık!

Gerçekten hayret uyandırıcı bir gelişme. Doğu Karadeniz’in her deresine, buna SİT alanlarıda dahil, 4-5 tane baraj yapan, kuşların göç yollarına dev rüzgar panelleri kuran, Mersin ve Sinop’ta nükleer santral açacak olan, altın madeni için Kaz Dağlarını tahrip eden, İstanbul’a 3. Havaalanı için binlerce dönümlük ormanlık alandaki ağaçları kesecek olan ekosistem canavarı T.C. devletinin Tabiatı Koruma Kanunu çıkaracak olmasına inanamıyor insan! Hangi dağda kurt öldü acaba?

Dünya enerji kaynakları hızla azalıyor. Kapitalizmin aşırı üretim ve aşırı kar hırsı enerji kaynaklarını tüketiyor. Ortadoğuda ki petro ve doğalgazın 50-60 yıl sonra biteceği belirtiliyor. Enerji kaynaklarının hızla tükenmesine karşın emperyalist sermayenin enerjiye olan ihtiyacı her geçen gün dahada artıyor. Bu yüzden çok uluslu sermaye alternatif enerji arıyor ve yaratma peşinde koşuyor. Kayagazı, tarımsal yakıt, güneş, rüzgar, hidroelektirik bunlardan bazıları.

Türkiye’de emperyalist sermaye ve komprodor sermaye işbirliği son yıllarda enerji sektöründe özellikle hidroelektirik (HES), rüzgar enerjisi (RES) ve nükleer enerji (NES)’de yoğunlaşıyor. Dört bir yanı HES’ler, RES’ler ve NES kuruluyor. Maden arama ve çıkarma çalışmaları artıyor. Bu faaliyetlerin tek hedefi var; büyük sermayenin azami karı için enerji kaynaklarının sömürülmesidir. Türk egemen sınıfları ‘karanlıkta kalacağız’ masalınında ‘Tabiatı Koruma’ hevesininde özü budur.

t korumaBir nokta daha var: Enerji kaynaklarının talanına dur diyenlerin durdurulması. T.C. devletinin emperyalist sermayeye hizmetinin ve azami karın önünde engeller var; Ege’de Bergama köylüleri, Doğu Karadeniz’de Laz uşakları, çevreciler, çeşitli sendika, oda ve dernekler , bilim insanları, sanatçılar, aydınlar, devrimciler ve diğer muhalif güç odakları. Doğanın talanına karşı siyasi ve hukuki mücadele ediyor. Bu mücadele sonucu bir çok HES faaliyeti durduruldu. Sermayenin sömürü çarkına çomak sokuldu. Buna karşı köylüler yargılandı, silahlı saldırıyua uğradı, para cezası verildi, terörist ilan edildi ama mücadelenin önüm kesilemedi.

İşte, T.C. devletinin tabiat sevgisi buradan geliyor. Meclise sunulan yasayla doğanın talan edilmesinin önü açılıyor bunun için bu verilen mücadeleninde önü kapatılıyor. Tasarının 6. maddesinde ‘Bu zamana kadar koruduğumuz, alanlar yeniden değerlendirilebilir, daraltılabilir, değiştirilebilir, ortadan kaldırılabilir’ denilerek idari yetki, tasarıyı hazırlayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriliyor

10. madde ile de biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanım için oluşturulan Ulusal Biyolojij Çeşitlilik Danışma Kurulu’nda emperyalist sermaye temsilcilerininde yer alması sağlanıyor. Doğanın tahribatında ve talan edilmesinde devlet- sermaye işbirliği güçlendiriliyor.

Bu tasarıyla Türkiyede bulunan tüm SİT alanları, Milli Park bölgeleri, su havzaları, Ormanlık araziler tamamiyle büyük sermayenin kar alanı haline getiriliyor. Doğa geri dönüşümü mümkün olmayan bir tahribata açılıyor. Doğal cennet olarak tabir edilen alanlar cehenneme çeviriliyor. Cehennemi dünyada yaşamak istemeyen, doğup büyüdüğü doğal ortamı, ekosistemi koruyan bunun için mücadele eden emekçi halkımız hem cezalandırılıyor hemde mücadelenin önü kesiliyor.

Yaşamın her alanı sağlık, eğitim, gıda, ulaşım, doğa yani insanlığın yaşam hakkı büyük sermayenin kar alanına açılıyor. Yaşamın her alanında örgütlü gücümüzü artıralım, emperyalist talanı ve sömürüyü durduralım.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu