Kadın

Kadına yönelik şiddet: Adli değil poltik, bireysel değil toplumsal

Kadına yönelik şiddet, kadının ezilenin de ezileni olması kadar eski bir olgu iken son yıllarda artış gösterdiği ise rakamlarla sabittir. Nasıl ki şiddetin birçok boyutu (fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik vd.) varsa şiddetin günümüz koşullarında artış göstermesinin de geniş bir yelpazede (ekonomik, sosyal, siyasal) nedeni vardır. Bu nedenler üzerinde kafa yormak, çözüm üzerine yoğunlaşmak, şiddeti engellemek amacıyla somut talepler ortaya koymak ama en önemlisi hemen hemen istisnasız herkesi etkileyen bu olguya karşı kadın kitlelerini örgütlemek ve seferber etmek son derece önemlidir.

Kadın örgütlenmesi olarak şiddet meselesi Yeni Demokrat Kadın’ın da gündeminde olan bir olgudur. Ancak kimi zamanlar gerçekleştireceğimiz kampanya tarzı örgütlenmelerle bu olguyu daha derinlemesine incelemek, konu özgülünde yoğunlaştırılmış bir faaliyet örgütlemek gerekmektedir. Bu nedenle YDK olarak Haziran ayından 25 Kasım “Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü”ne kadar sürecek bir kampanya örgütlemektedir.

Kadına yönelik şiddet her ne kadar özellikle son yıllarda belli bir görünürlük kazanmışsa da, bunun yeterli olmadığı açıktır. Zira şiddet olgusu, devletin kolluk güçlerine, dolayısıyla da medyaya yansıdığı kadarıyla görünür olmakta, yani hala çok az bir kısmı gündeme gelmektedir. Oysa özellikle de şiddetten dahi sayılmayan fiiller (psikolojik, ekonomik gibi) için görünmezlik zırhı hala varlığını sürdürmektedir.

Bu nedenle de şiddetin tüm yönleriyle birlikte ele alınması, ulaşılan kadın kitlelerine bunların anlatılması, farkındalık yaratılması kampanyamızın hedeflerinden biri olmalıdır.

Şiddetin bireysel olduğu yönündeki algı oldukça yaygındır. Devletin direkt şiddeti dışında kadınların tek tek yaşadıkları şiddet olayları ve bu olayların muhatabının en çok da eş, baba, erkek kardeş olması şiddetin toplumsal bir vaka olduğu gerçeğinin üzerini örtmektedir. Şiddet olaylarının fazlalılığı bile bunun toplumsal bir olgu olduğunu göstermekle beraber esas mesele toplumsal cinsiyet rollerinde yatmaktadır. Bebeğin cinsiyetinin daha anne karnında belli olduğu andan itibaren şekillenen ve benimsetilen toplumsal cinsiyet rolleri erkeği iktidar sahibi/güçlü vs. tanımlarken kadını ise yönetilen, boyun eğen vs. tanımlamaktadır. Bu tanımlama da iktidar ilişkilerinin yansıması olarak kadına yönelik şiddetin esas kaynağını oluşturmaktadır. Kısacası, kadına yönelik şiddetin bireysel değil, toplumsal bir vaka olduğu kampanya boyunca kavratılmalıdır. Devletin kadına yönelik şiddet meselesindeki rolü üzerinde özel olarak durularak, teşhiri yapılmalıdır.

Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasında kadınların mücadeleye katılmasının rolü açığa çıkarılmalıdır. Bu kampanyanın kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmayacağı bir gerçekliktir. Ancak kadınların bir araya geldiğinde, bilinçlendiğinde, örgütlendiğinde ve mücadeleye katıldığında şiddete karşı önemli bir adım atmış olacağı kavratılmalıdır.

Kadına yönelik şiddet kampanyasının bir ayağı da erkeklere yönelik olmalıdır. Şiddetin bizzat uygulayıcısı olarak emekçi erkeklerin eğitilmesi önemli bir yerde durmaktadır. Nitekim kadınlar da “şiddeti zaten yaşayarak bildiklerini esas erkeklere anlatılmasını” talep etmektedir. Bizler şiddetin durdurulmasında esas rolü kadına biçmekle birlikte kampanyamızda erkeklere yönelik de bir program oluşturmalıyız.

Kadına yönelik şiddetin artışından girişte bahsettik. Ancak bunun diğer bir yanı da bu şiddet olaylarının yansıtılış biçimleriyle kadına verilen gözdağıdır. “Eşiyle tartıştığı için öldürüldü”, “Başka bir erkekle mesajlaştığı için kocası tarafından boğazı kesildi”, “Gece geç saatte bir grubun tacizine uğradı” vs. şeklindeki söylemler aynı zamanda kadınlara özel mesajlar da vermektedir. Eğer eşinle tartışırsan öldürülebilirsin, başka erkeklerle mesajlaşamazsın, gece geç saatte dışarı çıkmamalısın… Bizler kampanyamızda bu duruma da değinen vurgular yapmalı, şiddetin sorumlusunun şiddeti uygulayan olduğunu, şiddete uğrayan kadının (her ne yapmış olursa olsun, kişiliği her ne olursa olsun) şiddeti hak etmediğini anlatmalıyız. Yani şiddete karşı itaatin asla kabul edilemeyeceği de kampanya boyunca işlenmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu