EmekGüncel

EMEK SÖYLEŞİ  | Ekmekçioğulları’nda direniş sürüyor

"Kamuoyundan şunu istiyoruz. Bu yalanın karşısında dursunlar, bu zulmün ve katliamın karşısında dursunlar. Ülkenin her yerinde neresinde olursa olsun işçilerin bu şekilde yaftalandığı, bu şekilde iftiranın atıldığı noktalarda gelsinler o fabrikaların önünde o işçilerle birlikte dirensinler"

Çorum’da Ekmeçioğulları Metal ve Kimya Sanayi fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçiler, hakları için direnişe geçti.

Pandemi sürecinde işten çıkarmalar yasaklandı, fakat patronlar bu süreci bir fırsata dönüştürerek kod 29 madde kapsamında işten çıkarmalara devam ediyor. Birleşik Metal İş Sendikası’nda örgütlü oldukları için işten çıkarılan işçilerin direnişi sürüyor.

Ekmekçioğulları fabrikası önünde işçilerin direnişi 25. gününü geride bırakırken, Birleşik Metal İş Sendikası Anadolu Şubesi Başkanı Deniz Ilgan, pandemi sürecinde işten çıkarılan işçilerin koşullarını ve direnişi Özgür Gelecek’e anlattı. Röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Sizi direnişe götüren süreci bize biraz anlatır mısınız?

Yedi ay önce orada bir ilişki çıktı görüşmeler oldu Arkadaşların talepleri vardı örgütlenme noktasında 7 ay boyunca komiteleri kurduk, örgütlenme çalışmasını yaptık. 30 Kasım’dan itibaren çoğunluk sayısına erişti. Çalışma genel müdürlüğüne başvurumuzu yaptık, 4 Aralıkta çoğunluk yetkisini aldık. İşveren yasal bir bildirim gelmeden bir yerden duyum aldı, aldığı duyum üzerinden bir arkadaşımızı aralık’ın ilk haftasında işten çıkardı. İstanbul’da Ekmekçioğulları’nın başka bir yerinde, genel başkanımız ve örgütleme daire başkanımız işverenle bir görüşme yaptı.

Sendikalı olmak anayasal bir hak ve işten çıkarılan işçinin geri alınması talebimizi iletti. Yapılan görüşmede işverenin söylediği şu oldu; “ben pazartesi Çorum’a gideceğim 50 kişi işten atacağım orda kıyım yapacağım, kan dökeceğim…” bu tip konuşmalar oldu, olmaması gereken şeyler. Tabi daha sonra pazartesi günü akşam 22.00’da Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan tehdit mesajları, bildirimleri gelmeye başladı.

Pazartesi saat 22.00’dan Salı günü sabaha kadar 28 kişiyi işten çıkardılar. Biz 28 işçinin çıkarıldığını biliyorduk. Salı günü sabah işyerine gittik, “işçiler sendikalı olduğu için işten çıkaramazsınız yaptığınız doğru değil” demeye gittik. İşbaşı yapmak için metin okuyucu var. Diğerler işçilerin birçoğunun da metin okuyucudan kaydı silinmiş, onlar işyerine alınmadı ve işten çıkışlara devam edildi.

İşyerine almayınca tabi orada direniş başladı. İşveren avukatı geldi. Söylediği şuydu arkadaşlara; “geçmiş unutulur, gelin çalışın, işbaşı yapın” diyerek geçmişi unutturan bir açıklama yaptı. Biz de onun üzerine, tamam deyip girdik fabrikanın bahçesine; “işimizi istiyoruz” dedik. Bu sefer de üretim müdürü geldi. Yani açıklama oyalamaymış, zaman kazanmak için yaptıkları bir kandırmaca. Üretim müdürü ’burası bizim özel alan, özel mülkiyetimiz, sizi işten attık’ deyip içerdekileri dışarı çıkardı. İnatla o vardiyanın sonuna denk biz bekledik, çalışacağız sendikalı olarak dedik. Fabrikanın kapısından içeri dahi sokmadılar.  Bugün 25. Gün. 25 gündür orada devam ediyor direniş.

Biraz işçilerin koşullarından bahseder misiniz?; Ortaçağ sistemi var

Sendikalı olmak örgütlü olmak, zaten her yurttaşın her bireyin hakkı. Sadece bu değil orada daha farklı şeyler var. Oradaki çalışma şartları zaten insani koşullarda değil. Ortaçağ sistemi var. Yapılan üretimden kaynaklı sağlık problemleri var, ve işverenin ciddi anlamda işçilere mobbingi, baskısı ve hakaretleri var. İşçilerin kanında ciddi oranda kurşun var.

Orada yapılan testlerin sonuçlarında, yetkililerin söylediği kanında kurşun çıkanlar tedaviye gittiklerinde tedavi ve yol masrafları hepsi işçilere mal edilmekte. İşyeri hekimi test sonucu açıklamıyor, işyeri hekiminin söylemiş olduğu bir rakam işte 3,44 oranında kanında kurşun var, dediği oran 30’un üzerinde çıkıyor doğru bilgi de verilmiyor. Bu gelecekte işçilere kanser riskini gösteriyor.

Gelecekte işçiler potansiyel kanser hastası. Yarın bir gün tedavi görmedikleri koşulda ya da bu durumla ilgili bir çalışma yapılmadığı sürece yarın bir gün buradaki işçiler kanser olacak. Sağlık konusunda zaten fabrikada hiçbir şey yapılmıyor. Yemek ve çeşitli ihtiyaçlar noktasında zaten her şey problemli. O yüzden sendikalı olma talepleri vardı. Oldular da. Bugün 25. Gün, direniş devam ediyor. İşçi arkadaşlarımızla birlikte sendikalı bir şekilde gireceğimiz güne kadar da devam edecek.

Oradaki direniş şuan Çorumdan da çıkarak, Ankara ve Türkiye’nin gündemine girmiş durumda. Ama patronun bu konuda hala adım atmaması neyin göstergesi? Ya da nasıl bir yaklaşım içerisinde?

Patron orada adımı şunun için atmıyor; sadece Çorum’daki Ekmekçioğulları için değil, genel itibariyle tüm işverenler bir pandemi sürecini zaten fırsata çevirdiler. Bir yapıştırma yapıyorlar. Yaptıkları yapıştırma oradaki işçiyi atarken ne diye atacak 25/2 “iyi niyet ve ahlak kurallarına uymayan davranış” diyerek attı. Şimdi sendikalı olmak ahlaksızlık mıymış ya da işçileri pandemi sürecinde sendikalı olup, anayasal haklarını kullandılar diye işverene davranışı mı ahlaksız oldu. Burada yapılan şu; Birincisi insanların anayasal hakkına saygı gösterilmiyor, anayasa zaten çiğneniyor.

İkincisi işin içinde bir iftira var. Anayasal hakkını çiğnemek için iftira atılmakta. İftira şu; “iyi niyet ve ahlak kurallarına uymayan” 4857 iş kanunu 25/2 kapsamında işten çıkarıyor.  Ve buna hiç kimse hesap sormuyor. Yani yöneten siyasi güç, devleti yöneten de “sen suç işliyorsun anayasayı çiğnedin, insanlara iftira atarak işten çıkarıyorsun” gibi bununla ilgili herhangi bir yaptırım, müdahalede olmadığı için işveren de bundan cesaret alıyor.

İşverenlerin hepsi bir yaptırım olmamasından cesaret alıyor. Zaten çıkarılan yasalara genel itibariyle baktığımız zaman çokta işçinin üzerine yapılan değil, işveren lehine yapılan, işveren birliklerinin; TİSK’in, MESS’in, ve bazı sektörlerde farklı farklı işveren sendikalarının ya da işveren birliklerinin TUSİAD, MUSİAD hepsi içerisinde, onların talebi doğrultusunda yasalar çıkarılmakta.

Siyaset bu açık kapılardan bunlara siz ne yaparsanız yapın ben müdahale etmem mesajını verirse, işte böyle olur. İşveren de cesaret alır, işçileri köle gibi çalıştırmaya devam eder. Bu ülkede hukuk adalet zaten topal ördek olduğu sürece zaten bu şeyler yaşanacak.

Pandemide sözde işçilerin işten çıkarılması yasaklandı. Fakat bu dönemde yüzlerce işçi işten çıkarıldı. İşçiler neye dayandırılarak işten çıkarılmakta?

İş kanunda 25/2 maddesinde “iyi niyet ve ahlak kurallarına uymayan” diye başlayan madde. Ne yapmam gerekiyor “iyi niyet ve ahlak kurallarına uyulmaması” durumunda işyerinde hırsızlık yaparsan, işyerinde hakaret edersen işyerinde tacize kalkışırsan gibi durumlar için koyulan bir madde. Aslında tehlikeli bir yan var.

Pandemide işten çıkarma yasağı koyuyorsun, sonra o yasağın önünü açıyorsun, önünü açarken de şunu diyorsun; 25/2 maddeden “iyi niyet ve ahlak kurallarına uymayan maddeden çıkış yapılabilir” diyorsun. Bu açık olursa işverenler döner şunu yapar doğrudan; 25/2 kapsamında yapıştırma iftirayla insanları sendikalı oldular diye ya da hoşuna gitmeyen noktada işten çıkarmaya kalkar. Burada esas kötü olan şu; oradaki çıkış sebepleri sosyal güvenliğe bildiriliyor.

Kişi neyden çıkarıldı atıyorum işte performanstan çıkarıldı, işleniyor. Kişi neyden çıkarıldı kendi istifa etti, işleniyor. Kişi neyden çıkarıldı sıkıntı orada başlıyor. İşçi kod 29’dan çıkarıldığı zaman, işçinin sosyal güvenlik kaydına işleniyor. Yani ömrü boyunca işleniyor. Başka bir işverene gidip başvuruda bulunduğunuzda, işe başlatmak için sigorta girişi yaptığında sistemde seni görüyor.

25/2 kod 29’dan çıkarılmış olduğunuz çıkıyor, fişlemek budur işte. Sendikalı olmak isteyen işçiyi anayasa hakkını kullanan işçiyi bu kodla bu maddeyle fişlerseniz yarın bir gün başka işverene şunu diyor; bakın bu işyerinde sendikalı olmaya kalktı zaten o işte fişlendi “yüz kızartan suçtan” çıkarıldı diyerek, adını hırsız, tacizci koyuyorsunuz. “Bunu işe almayın ha” mesajı verilmekte. Asıl tehlikeli olan işçilerin fişlenmesi. İnsanların hayatlarıyla oynuyorlar. Bırakın o anı, fabrikada çalıştığı işi, insanların hayatlarıyla oynuyorlar. Problem bu. İlk başta düzeltilmesi gereken de bu.

Son olarak direniş nasıl gidiyor. İşçilerin moral ve motivasyonu nasıl? Kamuoyuna nasıl bir çağrı yapmak isteriniz?

Arkadaşların moralleri gayet iyi. Fabrika önlerinde yapılan eylem, grev ile birlikte insanlar mevcut şartların biraz daha farkına vardı. İlk günkü işçinin tavrıyla şu an ki tavır çok daha örgütlü. Daha fazla hakkına sahip çıkan daha direnişçi bir yan var.

Kamuoyunda ciddi anlamda destek var. Sürekli destek olan kurum ve kuruluşlar sağ olsunlar bizi hiç yalnız bırakmadılar. Bundan sonra da bizim istediğimiz şu aslında bu iş Çorum’u aştı, Türkiye’nin gündemine oturdu.

Bu direniş devam edecek. Kamuoyuna çağrımız sadece Ekmekçioğluyla sınırlı değil. Tabi ki şuanda bizim için ve kendim için ilk sırada Ekmekçioğulları var, direk kendim direnişin içindeyim. Ama nere olursa olsun işte Baldur olsun,  Migros işçileri olsun…

Artık şu kaçınılmaz, bu ülkede işçileri fişliyorlar bu ülkede işçilerin hayatlarıyla oynuyorlar. Kod 29’dan işten çıkarılanlar fişleniyor, ömür boyu iftiraya uğruyorlar. Her yerden iş imkânını kısıtlıyorlar, toplumun içinde bakın bunlar işte şöyle suçlu böyle suçlu diyerek bunu kayıt altına alıyorlar. Kamuoyundan şunu istiyoruz.

Bu yalanın karşısında dursunlar, bu zulmün ve katliamın karşısında dursunlar. Ülkenin her yerinde neresinde olursa olsun işçilerin bu şekilde yaftalandığı, bu şekilde iftiranın atıldığı noktalarda gelsinler o fabrikaların önünde o işçilerle birlikte dirensinler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu