Makaleler

Gıda krizinde gına gelinen noktaya

FAO, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi emperyalist yapılanmaların, 2003’ten beri gıda fiyatlarındaki artışlar olarak kendini gösteren Küresel Gıda Krizi’ni, tarım ürünlerinin arz ve talebinde meydana gelen değişmelerle açıklamak eğilimindedir. Öyle ki bu açıklamaların bir bütün olan sermaye yapılanmasına uygun şekillendiğini söyleyelim. Yaşananlar dünya üzerindeki nüfus artışına dayandırılıyor. Emperyalizmin ekonomi politiğinde krizlere dair kimi yaklaşımların bu eğilimler içerdiğinden de bahsedelim. Bu yaklaşımın temelinde düşünsel olarak Malthus’un nüfus teoremi vardır. Malthus’un düşüncesine göre dünya gıda rezervlerinin nüfussal oranlara göre daha dar olduğu, üretimin daha az olduğu ve buradan doğru doğacak krizlerin yaşandığıdır yaşananlar. Bugünde emperyalistler kendi sömürü çıkmazlarına kamuoyu nezdinde böylesi bir meruuiyet kazandırmayı hedefliyorlar. Her açıklamalarında dünya gıda fiyatlarının artması, küresel olarak tarımsal gıda arzını azaltan ve tarımsal gıda talebini artıran bir dizi gelişmeyle ilişkilendirilmektedir.

Buradan doğru yaklaşıma dair dayanaklarını biraz incelemekte fayda var. Tarımsal gıda arzında azalışa yol açan etkenlerin başında küresel ısınmanın ve biyoyakıt üretiminin geldiği düşünülmektedir. Daha önceki birçok yazımızda küresel ısınma denilen emperyalist sömürü ve kâr güdüsünü açıklamıştık. Emperyalasit saldırı sonucunda bugün dünyanın pek çok bölgesinde kuraklık, sel gibi çeşitli iklimsel felaketler yaşanıyor. Doğal olanın artık doğal olmadığı gün gibi açık. Afetler sonucunda bazı ürünlerin artık bazı bölgelerde yetiştirilmesini imkânsız hale geliyor.

Öte yandan, 2000’li yıllarda başta mısır olmak üzere çeşitli tarım ürünlerinden fosil yakıtlara alternatif olarak biyoyakıt üretilmeye başlanmıştır. Bu durum, hem üretilen tarım ürünlerinin bir bölümünün gıda olarak değil, yakıt olarak kullanılmasına hem de gıda olarak tüketilecek ürünleri yetiştirmek için kullanılabilecek tarım alanlarının bir bölümünün artık biyoyakıt üretimi için gerekli ürünlere ayrılmasına yol açarak tarımsal gıda arzını azaltmaktadır.

Tarımsal gıda arzını olumsuz yönde etkileyen bir diğer faktör de petrol fiyatlarındaki artışlara paralel olarak başta taşıma ve gübre olmak üzere tarımsal üretim maliyetlerinde yaşanan artışlardır. Girdi maliyetlerindeki yükseliş, girdi kullanımını azaltarak tarımsal gıda arzını daraltmaktadır.

20110303 366 5180627704Ayrıca tarım ülkelerinde uygulanan çok uluslu şirketlere bağımlılığın arttırılması vizyonu sonucu tarımsal üretimin tasfiyesi öngörülmektedir. Bağımlılığın arttırılması ile beraber tarımsal üretim ne toprağı işleyen üreticinin ne de ihtiyacı olan tüketicinin ihtiyacına göre şekilleniyor. İhtiyaç çok uluslu şirketlerin sermaye haznesi ve refahı için şekillendiriliyor. Bu bağlamda tarımın kimi bölgelerde öngörülen tasfiyesi sonucu toplumsal anlamda ihtiyaçta şirketlerin insafına bırakılıyor. Tüm bu saldırıların nedenini nüfus artışı şeklinde yorumlamak ve açıklamak bahsini ettiğimiz konulara meşruluk ve doğallık kazandırmak anlamına geliyor.

Öte yandan, daha önce adı geçen uluslararası resmi kurumların raporlarında tarımsal gıda arzındaki azalış konusunda, dünya tahıl stoklarının, son 30 yılın en düşük seviyesine inmiş olduğunun da altı çizilmektedir. Ancak ne yazık ki, kimi ülkelerde arz şoklarına ve fiyat değişimlerine karşı hem tüketicileri hem de üreticileri “korumak” amacıyla, kara günler için ellerinde tuttukları ulusal tahıl stoklarını 1990’larda Dünya Bankası ve IMF’nin yapısal uyum programları uyarınca satmaya zorlandıkları üzerinde ise hiç durulmamaktadır. Günümüzde tahıl stokları büyük ölçüde küresel tarım ürünleri ticaretiyle uğraşan çokuluslu şirketler tarafından tutulmaktadır.

Benzer biçimde, uluslararası resmi kurumların raporlarında kimi ülkeler’de tarım kesimine yapılan yatırımların 2000’lerde azalmış olduğu belirtilirken, uluslararası finans kurumların dayattıkları koşulların ve özellikle küçük üreticilere verilen desteklerin azaltılmasının, bu ülkelerde tarımsal üretim kapasitelerinin daralması üzerindeki etkilerine değinilmemektedir.

gida-krizi-tehlikesi-3864444 1496 oKüresel Gıda Krizi’nin nedenleri içinde, tarımsal gıda talebini arttırıcı yönde etki eden gelişmeler arasında ilk sırada biyoyakıt üretimi gelmektedir. Biyoyakıt, tarımsal üretim açısından yeni bir talep kaynağı olmak niteliğindedir. Örneğin FAO’ya göre, 2007 yılında mısırda yaşanan yaklaşık 40 milyon tonluk üretim artışının 30 milyon tonu etanol üretimine gitmiştir. Etanol üretiminde, başı çeken ilk beş ülke ABD, Brezilya, Çin ve Avrupa Birliği’dir. Ayrıca, Avrupa Birliği, etanolun yanı sıra biyodizel üretimi de yapmaktadır. Bu ülkeler, toplam dünya etanol üretiminin %95’ini gerçekleştirmektedir. OECD-FAO’nun verilerine göre, etanol üretimi 2000–2007 yılları arasında 3 katına çıkmış, 2008–2012 yılları arasında yaklaşık 1,5 kat daha artmıştır. 2012–2021 yılları arasında da etanol üretiminin 1,5 katından fazla artması beklenmektedir.

Öte yandan, başta Çin ve Hindistan olmak üzere bazı GOÜ’lerde kişi başına gelirdeki artışa paralel olarak, bu ülkelerde halkın beslenme kalıplarında et ve süt ürünlerine doğru bir kayış olduğuna işaret edilmektedir. 1 birim et üretilmesi için 7 birim tahıl üretilmesi gerektiği göz önüne alındığında, bu durumun da dünya tarımsal gıda talebini arttırıcı yönde etki ettiği anlaşılmaktadır.

Açlık, bazı insanların yiyecek yeterli gıdaya sahip olmaması olarak tanımlanır. Ancak bu durum, ortada yiyecek yeterli gıda olmaması demek değildir. Diğer bir deyişle, açlık, her zaman gıda arzının azlığından kaynaklanmamaktadır. Açlık, piyasadaki gıda miktarından çok, kişilerin ne kadar gıda satın alabildikleriyle ilişkili bir durumdur ve tarihte “en ciddi kıtlıklar, kişi başına düşen gıdada önemli bir azalış olmaksızın baş göstermiştir”.

Bir kişinin gereksinimleri ne kadar acil ve yaşamsal olursa olsun, eğer karşılığında verebileceği bir şeyi yoksa bu ekonomik sistemin mantığı açısından, bir şey talep etmeye hakkı olmamaktadır. Böyle bakıldığında, dünya nüfusunun 1/6’sının aç olması gerçeğinin, neden küresel ölçekte tarımsal üretime ilişkin öncelikleri değiştiremediği de anlaşılmaktadır. Sorun, her şeyden önce, uluslararası tarımsal işbölümünde verilen “tarımsal gıda ürünleri ithalatçısı” olmak rolü ile başlamaktadır. Bu noktada, “Gıda Rejimi” kavramı, Küresel Gıda Krizi’nin altında yatan gerçek nedenlere ışık tutmaktadır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu