Emek

“Fiili, meşru mücadeleye her zamankinden çok ihtiyaç var”

İşkolu barajının özellikle direnişçi sendikaların sınıf ve sendikal hareket içindeki etkisini kırmayı hedefledi açık. Hava-İş Sendikası da direnişçi tavrı ve özellikle son süreçte THY’de ısrar ve karalılıkla sürdürdüğü direnişi ile öne çıkan sendikalardan. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Hava-İş Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Yağcı ile sendikal hareket, iş kolu barajı ve önümüzdeki süreç üzerine konuştuk.
“Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasası” geçmişte hangi tartışmalar sonucu ortaya çıktı ve bu yasa ile ne yapılmak isteniyor?
– Yasa yıllardan beri tartışılan bir yasa, özellikle 12 Eylül darbesinde bu yasa önemli ölçüde işçiler aleyhine değiştirildi. 2821 ve 2822 sayılı yasalar olarak, darbe anayasası ile işçilerin önündeki engeller artırılarak, örgütlenme-sendikal haklar bağlamında o dönemden bu yana tartışılıyor. Son getirilen yasa pratikte şunu göstermiştir; ülkemizde % 56 olduğu söylenen sendikalı işçi oranının aslında % 8’lerde olduğu reel olarak ortaya çıkmıştır.
Öz itibariyle bizim gibi sendikaların talebi, iş kolu barajı olmayan, iş yeri barajı olmayan, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı, grev yasaklarının olmadığı, işçilerin sendikasını seçebileceği referandum hakkının olduğu, konfederasyonlara bağlı olmayan bağımsız sendikalarında istediği gibi örgütlendiği demokratik bir yasadır. Çıkan bu yasaya ilişkin bakan görüşünü ortaya koydu: “Bir takım tavizler vereceğiz ki işverenleri ikna edelim” dedi. Özellikle bizim bağlı olduğumuz konfederasyon Türk-İş, işçi sınıfına büyük ihanette bulundu.
Barajları düşürüyoruz adı altında yeni barajlar geldi. İş kolu değişiklikleri oldu. Sendikaların üye sayılarına bağlı iş kolu istatistikleri eskiden bakanlığa kayıtlı işçiler üzerinden yapılırken şu anda artık iş kolu tespitleri SGK’ya kayıtlı işçilerin sayıları üzerinden yapılmaya başlandı. Yüzde % 1’e düşürülen ve kademeli olarak da artırılacak olan iş kolu barajı % 1 olmasına rağmen birçok sendika baraj altında kaldı. Çünkü fiili işçi sayıları artık SGK’daki reel sayılardı.

Taşımacılık iş kolu adı altında önceden ayrı olan karayolları, denizyolları ve havayolları tek bir iş kolu haline getirildi. Bizim eski tarihlerde % 56’lık bir oranla havacılık iş kolunda üye sayımız bulunurken, şu anda bu birleşme SGK kayıtlarıyla birlikte % 2’lik bir oranla iş kolu barajının üstüne çıktık. İş kolu barajını aştıktan sonra bir de işyeri barajı var, oysa iş yeri barajının kaldırılması ve işçilerin sendikalarını özgürce seçebilmesi gerekir.
– Hava-İş Sendikası aşamalı artırılacak olan iş kolu barajından nasıl etkilenecek?
– Şu anda taşımacılık iş kolu dediğimiz iş kolunda, 690 bine yakın fiili işçi çalışıyor. % 3 olarak düşündüğümüzde 22-23 bin üyemizin olması gerekiyor. Bizim şu an fiili olarak 14 bin üyemiz var, yani % 3 doğrudan uygulansaydı biz de barajın altında kalıyorduk.
– 28 olan iş kolu 20’ye düşürüldü. Bunun ne gibi bir etkisi söz konusu?
hava iş– Biz böyle bir iş kolunun oluşturulmasını zaten istiyorduk. ILO normlarına uygun ama burada yapılan başka bir oyun var. Tabii bu baraj ve iş kolu zorunluluğu olması da doğru değil. Taşımacılık iş kolunu da kendi arasında böldüler, liman, antrepo ve deniz taşımacılığını ayırdılar. Onu Dok Gemi-İş aslında metal iş kolunda olması gereken gerici bir sendikayla birlikte değerlendirdiler. Hatta şimdi duyuyoruz ki Liman-İş Sendikası Hak-İş’e geçme hazırlığı içerisinde. Yani ortada oynanan siyasi bir oyun var. Çünkü taşımacılık bir küresel sistem ve gerçekten stratejik bir iş kolu. Deniz yolu, demir yolu ve karayollarını üç sektörü ayrı bir taşımacılık iş kolu yaptılar. Demiryollarında Demiryol-İş, karayollarında TÜMTİS, havayollarında da biz örgütlüyüz. Taşımacılık işçilerinin sendikal birliklerinin önümüzdeki aşamada önem taşıdığını söylüyoruz. Yakında asıl işlerin de taşerona verilmesi gibi bir yasal düzenleme de gündeme gelecek. Şu anda asıl işler taşerona verilemiyor dolayısıyla bir işi bölemiyor işverenler.
– Süreç bir yandan da taşeronlaştırma-güvencesizleştirme saldırıları ile yürütülüyor diyebilir miyiz?
Tabii, aslında bunun arkasında Ulusal İstihdam Projesi adlı proje var. Bu küresel dünya ekonomisi IMF’nin ortak olarak bütün dünyada yaymak istediği şey; daha fazla esnek çalışma, “rekabeti güçlendirme” ve istihdam artışı. Önce özelleştirme saldırısı yapıldı, kamu bitirildi ardından da şimdi taşeronlaştırma ile sendikalar zayıflatılıyor. Çünkü normal işyerinde örgütlenemeyen bir sendikanın her gün patronu değişen, her gün işçisi değişen bir taşeron firmada örgütlenmesi daha zor.
– Yapılan değişikliklerle sendikaların devlet denetimine daha açık hale getirildiği söylenebilir mi?
– Mesela noter yerine e-devlet üzerinden sendikaya üye olmak gibi bir şey söz konusu. Demokratik hak tanınmış gibi görünmesine karşın tam tersi bir durum bu. Ben şu anda noter usulüyle yaptığımda örgütlenmenin bir aşamasına kadar, işçileri örgütlemek için gizli tutuyorum örgütlenmemi. Ama şimdi her örgütlediğim işçiyi bakanlığa bildireceğim. Bir de işverenlerin işe alma koşulu olarak bunu öne sürmesi söz konusu. İşe gireceksen e-devlet şifreni ver diyecek işverenler. Sendikaya üye olup olmadığını işveren dahi denetleyebilecek. Bu anlamda denetimin sendikalar üzerinde daha da yoğunlaştırıldığı bir sistem bu.
– Taşımacılık işkolunda Hava-İş sendikasına alternatif hükümet destekli yandaş bir “sendika” örgütleniyor mu?
– Bilindiği üzere hükümet yasanın çıktığı tarihle işkolu istatistikleri yayımlanıncaya kadar sendikalarda barajı 0 olarak oluşturdu. İşte bu arada kendi yandaş sendikalarını birkaç iş kolunda kurdular. Taşıma işkolunda ise Taşıma-İş Sendikasını kurdular. Taşıma-İş şu anda İstanbul’da aylardır TÜMTİS’in örgütlemeye çalıştığı DHL lojistik firmasında işverenlerle, işverenlerin araçlarını kullanarak kendisine üye yapmaya çalışıyor. Önümüzdeki süreçte bizim iş kolumuzda da bu tür sendikaların oluşturulması muhtemeldir. Bu “sendikacılık” tam bir sarı sendikacılıktır. İşverenlerin taşeronluğunu yapıyorlar.
– Sarı sendikacılıktan bahsettiniz. Bu anlayış özellikle konfederasyonunuz Türk-İş içinde hâkim görülüyor. Bu anlayış noktasında siz nerede duruyorsunuz?
– Türk-İş’in durumu belli, Türk-İş büyük çıkmazda. Biz 10 sendika yani biraz daha mücadeleyi ön plana çıkaran sendikalar olarak  “Sendikal Güç Birliği” adı altında bir örgütlenmeyi zaten 2-3 yıldır sürdürüyoruz. Türk-İş’in içinde olmak Türk-İş’i değiştirmek adına. Genel kurulda başarılı olamadık çünkü oraya gelen delege sisteminde gerçekten aşmak zor oluyor.
Mesela şimdi Türk-İş büyük ihtimalle olağan üstü genel kurula gidecek. Çünkü şu andaki yönetim artık bu sistem içerisinde bunu yönetemiyor, tabanda büyük bir tepki var aslında. Direnen sendikalarda böyle bir toparlanma oldu ancak bunun geliştirilmesi gerekiyor. Sendikal Güç Birliği’ne daha fazla sendikanın, daha fazla şubenin katılması gerekiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu