GüncelKadın

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadının Kurtuluşu ve Dört Bir Yanda ve Her Renkten Ataerki!

"Yüzeyseller, marifetli falcılar olarak, uyarılarına kulak asılmayanların “devrimci çizgiyi reddedecekleri”ni görüyorlarmış baktıkları yerden."

Kadının kurtuluş mücadelesi üzerine ne yazarsak yazalım, gerçek bir kurtuluşun yoluna dair vurgularımızı ne kadar sık yaparsak yapalım, mücadelemizin taşlarını ne kadar bu yola uygun olarak döşersek döşeyelim, ataerkinin öğreticiliğinden, yol göstericiliğinden bir türlü kurtulamıyoruz. Yolumuzda o kadar çok (sürekli kırmızı yanan) trafik lambası ve işaret levhası var ki, levhalara bakmaktan yolumuza bakamaz hale gelmek işten bile değil. Belki de levhaların tüm yön gösteren oklarına rağmen amacı, kırmızıdan başka rengi olmayan trafik lambası gibi bizi duraklatmaktır. Aksi halde tüm okların gösterdiği yerde ataerki duvarıyla karşılaşmamak ya da bir adanın etrafını dolanıp durmamak çok zor!

Baştan ifade edelim ki, her bir üretimimizde, her fikrimizde, her konuşmamızda yüzde yüz bir doğruluk olmayabilir; hatalar içerebilir; eksiklikler barındırabilir. Hiçbir şey eleştirilemez, tamamlanamaz değildir! Bunu biliyoruz, çünkü bizim egolarla çevrili bir dünyamız yok. Her şeyi bilen iktidarcıklar da değiliz. Öğrenmeyi de, düzelmeyi de biliriz.

Ama eleştirilerin de, tamamlamaların biraz da olsa dikkate alınır yanı olması, ciddiyet içermesi gerekmez mi? Oysa çoğunlukla eleştirilerin altını hafifçe kazıyınca dahi ataerkinin o bildik yüzünü hemen görüveriyoruz. Bu nedenle ciddiye alıp almamak konusunda tereddütler dahi yaşıyoruz.

Bundan yaklaşık dokuz yıl önce, Yeni Demokrat Kadın dergisinin dördüncü sayısında, Yazı Kurulu da bu konuya dikkat çekmiş ve şöyle bir tespit de yapmıştı: Kendi içlerinde yaşattıkları ataerkiyle savaşmak zor gelmiş olacak ki, kadınların çalışmalarına ‘yön vermek’ için büyük ‘emek’ veriyorlar.” Aradan geçen bunca yıla rağmen öyle görünüyor ki, bazı arkadaşların bulunduğu yerde güneşin altında hiçbir şey değişmemiş(!) Şimdi artık bunu “sağ tasfiyecilik” etiketlemesiyle yapmalarını değişimden saymıyoruz elbette… Yani sürekliliği sağlanmış bir öğreticilikle karşı karşıyayız…

* Diğer yandan sürekli kendini kanıtlama kaygısı içine sokulmaya çalışılan kadınlar ve kadın mücadelesinin özneleri hala, bunun “politika üretmenin önünde engel oluşturacağını düşünüyor”. Ataerkil sistemin devrimci cenahtaki yansımaları ise hala, “politikayı sürekli teorik doğruları tekrar etmek ve ‘örgütlenin’ çağrısı yapmak sanmaya” devam ediyor! Bu anlayışı yıkmanın, “feodalizme, komprador kapitalizme, faşizme, ataerkiye ve her türden gericiliğe karşı” mücadelenin bir parçası olduğunu bildiğimiz için hiç yüksünmeden mücadele etmeye devam ediyoruz.

* Mansplaining, kavramsal olarak çok eski bir tarihe sahip değil ama içerik olarak kadının “tarihsel yenilgisi” ve sınıfların ortaya çıkışı kadar eski. “Bir kadına bir şeyi küçümseyici, kendine aşırı güvenen ve genellikle yanlış ve aşırı basitleştirilmiş bir şekilde yorumlamak veya açıklamak” olarak tanımlanıyor. “Genellikle yanlış” genellemesi tartışmaya açık olmakla birlikte, kadınlara “Bilal’e anlatır gibi” bir şeyler öğretmeye çalışan, hiçbir doğruyu “ama”sız kabul etmeyip açıklamalara girişen, “bir gün bana da lazım olur” diye hiç düşünmeden akıl dağıtan bu tarza nesiller boyu aşinayız. Her şeyi yazsan, her şeyi söylesen ille de antrparantez açıklama yapacak, ders verecek bir şey bulur ataerkil yüzeyseller.

Bu yüzeyseller, marifetli falcılar olarak, uyarılarına kulak asılmayanların “devrimci çizgiyi reddedecekleri”ni görüyorlarmış baktıkları yerden. Kendilerinin ve kendileri gibi birkaç kadın örgütünün (hangileri diye merak etmekten insan kendini alamıyor) “marjinal” olmasının sebebi ise aynılaşmamalarıymış!!! Aynılaşmayıp da ne yapıyorlarmış mesela? Kızıl 8 Mart eylemleri mi yapıyorlarmış? Kızıla mor karıştırmayıp da daha mı komünist oluyorlarmış? Kaç yıldır çıkartmadıkları 8 Mart bildirileriyle kime sesleniyorlarmış? Emekçi kadınlara, “haklı ve haksız savaşları” öğretebilmek için “sağ tasfiyecilere” yazı yazmaları mı gerekiyormuş? Oysa “sağ tasfiyecilerin” internet sitesine girip, “8 Mart’ta Emperyalist Savaşlara, Faşizme, Yoksulluğa ve Ataerkiye Karşı Mücadele Bizi Çağırıyor!” başlıklı bildiriyi önerselerdi, yeterliydi!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu