EmekGüncel

EMEK | Patronlar Örgütlü İşçi İstemiyor!

Bir Tek-Sen Genel Başkanı Mehmet Türkmen ile Erkaplan işçilerinin direnişini ve Başpınar’daki işçilerin mücadelesi üzerine konuştuk.

Antep’te zam talebiyle direnişe çıkan Erkaplan işçileri, patronun sendikayı tanımamasına, işçilerin sendikadan istifaya zorlanmasına karşı direnişlerini kararlılıkla sürdürüyor. Erkaplan işçilerinin talebinin sadece zamla sınırlı kalamayacağını, işçilerin kölelik ve sefalet koşullarına karşı kalıcı bir örgütlülüğe, birliğe ihtiyacı olduğunu ifade eden Bir Tek-Sen Genel Başkanı Mehmet Türkmen ile Erkaplan işçilerinin direnişinin nasıl ilerlediği, Başpınar’daki işçilerin mücadelesi üzerine konuştuk.

– Erkaplan Halı işçilerinin talep ettiği ücret kabul edildi fakat patron işçileri sendikadan istifaya zorluyor. Oradaki tabloyu aktarabilir misiniz?

– Erkaplan’da konfeksiyon ve dokuma olmak üzere iki bölüm var. Dokuma bölümündeki 65 işçi, sendikamızda örgütlendi ve zam talebiyle direnişe çıktı. Direnişin ilk gününde işçilerin talepleri kabul edildi. Ancak sonrasında işçiler sendikalı oldukları için içeri alınmadılar. Patron, işçilere sendikadan istifayı dayatıyor. Ancak işçiler meselenin sadece zam almak olmadığını, içerde de elde ettikleri kazanımların güvencede olması gerektiğini, iş güvencelerinin koşulunun içerde birliğin, örgütlülüğün sürmesi olduğunu ve sendikalı olmak olduğunu biliyorlar. Bu yüzden sendikadan istifayı kabul etmedi hiçbirisi.

Son bir haftadır işçiler fabrika önünde sendikadan istifayı kabul etmediği için direnişi sürdürüyorlar. Biz bütün işçiler adına hem işe iade hem sendikal tazminat davası için arabulucu başvurularını yaptık. Ayrıca işverenin açık açık işçileri sendikadan istifaya zorlaması, işçilerin sendikal hak ve hürriyetlerini gasp etmesi ve anayasal haklarını çiğnemesiyle ilgili suç duyurusunda da bulunduk. Ve bütün işçi arkadaşlarımız Erkaplan önünde işçilerin sendikalı bir şekilde işe girip çalışması için direnişlerini sürdürüyor.

“Patronlar işçiler sendikalı olmadan içeri girsin istiyor!”

– Son zamanlarda işçi sınıfı açısından hareketli bir dönem yaşanıyor. Birçok yerde işçi direnişleri mevcut, çeşitli kazanımlar da elde ediliyor. Antep Organize Sanayi’nin genel durumunu da sizlere sormak istiyoruz. Bu direniş şahsında oradaki hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Son dönem Ağustos başından itibaren Antep’te ve Türkiye’nin pek çok yerinde direnişler ortaya çıkıyor. Aslında sefalet ücreti, geçim koşullarının ağırlaşması, hükümetin uyguladığı ekonomik politika ve ekonomik modelin bütün faturayı işçi ve emekçilerin, halkın üstüne yükleyen politikaları çok şiddetli bir yoksullaşmaya neden oldu. Bunun en ağır bedelini işçiler ödüyor. O yüzden bir taraftan sene başından beri işçilerin, halkın günlük olarak yiyip içtiği tükettiği her şey iki-üç katına çıkmışken, gerçek enflasyon % 100’leri aşmışken sadece asgari ücret uygulanan işçilere % 34 zam dayatılıyor. Bu da aslında bu ücretler ve bu sefalet zammıyla işçilerin geçinmesi mümkün olmadığı, % 34 zammın işçileri açlıktan ölmeye, açlığı dayatmak anlamına geldiği için işçiler bunu kabul etmiyor. Ve pek çok yerde olduğu gibi Antep Başpınar’da birçok fabrikada işçiler buna karşı sesini yükseltiyor.

Ama bu olurken Antep’te tabi işçiler aynı zamanda sadece zam talebi için değil, kölelik ve sefalet koşullarına karşı ciddi bir kalıcı örgütlülüğe, birliğe ihtiyacı olduğunu daha fazla hissetmeye başladı.

Biliyorsunuz burada Şireci Tekstil işçilerinin direnişi çok büyük bir etki yarattı, 2000’den fazla işçi 1 haftalık direnişin ardından bütün saldırılara, engellemelere rağmen sendikamızın öncülüğünde mücadele ederek taleplerini kabul ettirdiler. Ve direnişin 3.-4.gününden itibaren 2.000’den fazla işçi, işçilerin tamamı işten atılmıştı. Ama işçilerin kararlı direnişi, sendikamızın öncülüğünde sürdürdüğü birliği ve mücadelesi patrona geri adım attırdı, işçilerin hepsi işe alınarak talepleri önemli oranda kabul edilerek, içeriye girmeyi başardılar. Bu durum Başpınar’daki diğer fabrikalarda da işçilere önemli bir örnek oldu, cesaret verdi. Ardından Erkaplan, Artemis işçilerinin direnişleri başladı. Ve orada da aslında patronlar önemli oranda geri adım attı, talepleri kabul etti ama özellikle Erkaplan’da işçilerin sendikalı olarak içeri girmesine karşı ciddi bir patron refleksi var. Bu sadece Erkaplan patronun değil, aslında Başpınar’daki bütün halı-dokuma fabrika patronlarının Erkaplan’a sendikanın girmesi, işçilerin sendikalı bir şekilde içeri girmesini bütün Başpınar ve bütün patronlar için ciddi bir tehdit olarak görüyorlar.

Çünkü bugün verdikleri hakların, zamların işçiler sendikalı olduğunda, işçiler örgütlü bir şekilde içerde birliklerini sürdürdüklerinde burada kalmayacağını biliyorlar. O yüzden patronlar işçiler bölünerek, dağılarak, çözülerek sendikal bir örgütlülüğe sahip olmadan içeri girsin istiyorlar. Çünkü hiçbir patron karşısında işçilerin örgütlü ve birlik olarak hareket eden işçi istemiyor. Ama işçiler BİRTEKSEN çatısında ancak böyle bir birliğin, kazandıkları hakların, kazanımların, güvencesinin ancak içerde birliklerinin sürmesi olduğunun farkında. Başpınar işçileri de bunun ancak BİRTEKSEN çatısı altında olabileceğinin farkında. Çünkü BİRTEKSEN bir buçuk yıldır kurulduğu andan itibaren bu iş kolunda örgütlü olan bürokratik, sarı sendika dediğimiz sendikaların aksine işçilerin iradesi, kararı ve inisiyatifiyle hareket eden bir sendikadır. Ve her koşulda işçilerin talepleri için mücadele eden bir sendikadır. O yüzden patronlar da bütün Başpınar işçilerinin böyle bir sendikal örgütlülük altında birleşmesini, işçileri böyle kölelik ve sefalet koşullarına mahkum ederek çalıştırmayacağını bildikleri için bunu bir tehdit olarak görüyorlar.

– Başpınar’daki direnişlerden hareketle işçi sınıfı mücadelesi yürüten kurumlara, kamuoyuna nasıl bir çağrınız var?

– Memleketteki ekonomik tablo ve egemen sınıfların, tek adam düzenin ekonomik politikaları ve saldırıları ortada. Ve bu uygulanan politikalar işçi sınıfı ve emekçilerden ciddi bir itiraz, bir karşı koyuş olmaz ise bu aslında küçük bir azınlık dışında, halkın, işçi sınıfının ve emekçilerin büyük bir çoğunluğunu daha kölece ve sefalet koşullarına mahkum eden bir tablo.

O yüzden şimdi Türkiye’nin pek çok yerinde ve Antep’te olduğu gibi işçilerin ek zam talebi, bu sefalet ücretine, yoksullaşmaya karşı ortaya çıkardığı bu isyan şüphesiz daha da büyüyecek. Ama bunun kazanımlarla ilerlemesinin koşulu aynı zamanda işçi sınıfının bu birliği, kazanımları koruyup ilerletmesinin koşulu olan araçlara sahip olmasını gerektiriyor. Bu da işçi sınıfının en önemli mücadele aracı sendikalar, sendikal örgütlülük.

Türkiye’de hakim olan bürokratik sendika anlayışa karşı işçi sınıfıyla birleşen, onun iradesi talepleriyle birleşen bir sendikal hatta daha cesaretle davranma çağrısı yapmak lazım. Eğer bu değilse de asıl çağrımız sendikalı sendikasız bütün işçilerin kendi öz örgütleriyle, kendi işyerlerinde komiteler kurarak, inisiyatif alarak, talepleri etrafında birleşerek mücadeleyi büyütmesine ihtiyaç var. Biz BİRTEKSEN olarak bu hatta yürümeye, burada ısrar etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönem işçi sınıfına dönük saldırıların daha da artacağını düşünürsek, bu saldırılara, bu kölelik ve sefalet koşularını daha da ağırlaştıran, şiddetli yoksullaşmaya karşı başka bir çıkış başka bir yol olmadığını düşünüyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu