Güncel

Devlet Akilleri

“…Küçük-burjuva siyasetçilerinin kanısına göre, düzen, sınıfların uzlaşmasıdır, yoksa bir sınıfın bir başka sınıf tarafından ezilmesi değil; çatışmayı hafifletmek demek, uzlaştırmak demektir…(Lenin Devlet ve İhtilal/syf 13)

Günümüz küçük burjuva aydınlarının yalpalı duruşu, söylevleri ve yaklaşımları yukarıdaki ifadeden bağımsız değil. Zaten bu yaklaşım devletin demokrasi havriliğini besleyen ve aynı zamanda onun tüm tasarruflarını örten bir mahiyete sahip. Bugün müzakere süreci kapsamında devletin 63 aydın, yazar ve sanatçıdan oluşturmuş olduğu “Akil İnsanlar” Türkiye’nin birçok bölgesine gezilerine devam ediyor. Geziler sırasında özellikle MHP ve CHP’nin tepkileri ile karşılaşsalar da bu tablonun yanıltıcı olduğunu işin başından söylemek gerekir. Zira “Akil” İnsanlar’ın görevi kendilerini protesto eden faşist zihniyetinin içerdeki söylevsel formasyonudur. “Çözüm süreci’ başarıya ulaştığı zaman göreceksiniz nevruzda Diyarbakır Meydanı Türk bayraklarından kıpkırmızı olacaktır” (Tarhan Erdem/14 Nisan Milliyet) amaçlananın yine imha ve inkar olduğu gayet açık.

Akil insanların  pratiği resmi ideolojinin hakimiyeti

Bilnmeli ki bir ülkenin katliam tablosu o ülkenin egemen sınıflarının muktedirlik arzularını ve tasarruflarını gösterir. Var mıdır ki katliamsız bir hükümet dönemi. Roboski katliamı’nın faili meçhul katliamlardan ne farkı var. Diyelim faili belli; madalya törenlerinde basiretsiz ifadelerden süzülen selamlama ile tebrik edilmiyormu katiller?

Devletin Kürt ulusal sorununa yaklaşımında değişen bir şey yok. TC tarihi boyunca kürt ulusu olmak üzere çeşitli azınlık ve milliyetleri, farklı biçimlerde kendi bekasını üretmek için “kullandı.” Saldırı cenderesi bu gaye etrafında toparlandı, bu kanla boyanan tuvaller tabloya dönüştürüldü. İmha ve inkar sahnesinde köyler boşaltıldı, faili meçhuller dizisi kuruldu ve katliam başarıları alkışlandı. Tüm bu tasarruflar devletin resmi ideolojisi Kemalizmin panaromasını ifade ediyor.  

AKP hükümeti her nakadar geçmişine ok fırlatmış gibi yapıp sürece önem atfettiğini söylesede onun yaklaşımı tarihsel bir ders ve vijdan tutulması değil dünya konjöktörü ve emperyalist politikalardan ibarettir. Kürt Ulusal hareketi içindeki devrimci dinamiklerin tasfiye edilmesi onun gayelerindendir. Bu süreçte oluşturulan “ Akil İnsanlar” da bu gayenin topluma empoze edilmesinin bir aracıdır; şovenizmle harmanlanmış, balçık suratlı ifadelerin zehirli bir şekilde topluma gülümseyişleridir.

Devletin resmi ideolojisine pararlel olarak sunulan bu politik hamle devleti aklayan bir yaklaşıma tekabül ediyor. Devletin toplum nezdinde kendini üretecek mekanizmalara duyduğu ihtiyaç kadar aydın, sanatçı ve yazarlara da ihtiyaç dumaktadır. Zira devletin örgütlenmesinde kültür ve düşünce oldukça önemli bir yerde duruyor. Bu bağlamda “Akil” insanların topluma dair kullanacakları argümanlar ve anlayışın devlet dili olduğu iyi bilinmeli. “Akil İnsanlar” devletin Kürt Ulusal Hareketin’e dair tüm gayesinin süslenmiş bir biçimde topluma taşınmasını ifade ediyor. Yani söyleyebiliriz ki devlet fiziki temelde kitle faaliyetinde…

Akillerin taşıdıkları

TC devletinin girmiş olduğu bu kitle faaliyeti ciddi bir biçimde dikkate değerdir. “Akillerin” hangi aklı taşıyacakları oldukça önemlidir. Yukarıda “akillerin” neler taşıdığına değindik. Ancak meseleye genel bir yaklaşım koymak önemli olacaktır.

Üretim ilişkileri ve kültür elbette onu elinde bulunduran hakim sınıfların elinde bir silahtır. Bu anlamda illaki bir üretim ilşkilerinin değişimi, bu değişimin kültrel ayağı, ancak ve ancak mülkiyet ilişkilerinin değişimi ile olacaktır. Mülkiyet ilişkileri herşeyden önce devleti ve onun üst yapı kurumlarını ifade eder. Osmanlıdan devralınan devlet Kemalistler elinde biçim kazanmış ve bu biçim mülkiyet ilişkilerinin korunması bağlamında komprador burjuvazi ve toprak ağalarının palazlanması şeklinde devam etmiştir.

bugün bir mülkiyet ilişkisinden bahsedemeyeceğimiz gibi üretim ilişkileri ve toplumsal tabakada da bir değişimden bahsedilemez. Bugün “Akil” insanların topluma taşıdıkları devletin imtiyazlarını üretmek hedefli politikalardır. Zaten Akil insaların yaptıklarına ve taşıdıklarına dair söylenecek söz devleti ulusal soruna dair yaklaşımının (imha inkar asimilasyon) ta kendisidir.

Mülkiyet ilişkileri değişmiş gibi bir aldatıcı pozisyondan demokrasi lafları türetenlerin çelişki yumaklarında savruluşları, perdesiz laf kalabalığındaki, samimiyetsizlikleri ve her seferinde devlet kuyruğunda tüy misali sallanışları onların niteliğini belirler. (Bir Özgür Gelecek Okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu