GüncelMakaleler

YORUM | Kapitalist Meta Ekonomisinde Makinelerin Üretim Sürecindeki Rolü

"Makinelerin nesnelleşmiş emek oluşunun yanı sıra, artı-emeğin, gerekli emeğe oranını büyütebildiği sürece, makine değer üretir. Yani, yine canlı emek olmadan makine tek başına, metaya değişim değeri katamaz"

“Artı-değerin sermaye olarak kullanılmasına ve sermayeye çevrilmesine, sermaye birikimi denir.” (Karl Marx)

 Kapitalizmin tarihi boyunca, üretim alanında, teknolojinin daha fazla gelişmesi ve bu gelişmenin sınırsızlığı, robotların (ve yüksek düzeyde dijitalleşme) üretim alanında daha fazla yer alması, “işçi sınıfı üretim alanında devre dışı mı kalıyor?” sorusunu sık sık sordurdu. Bu nedenle birçok “sol” görünümlü burjuva liberal, kapitalizmin mezar kazıcısı proletaryanın sınıf olarak ortadan kalkacağı düşüncesinden hareketle “elveda proletarya” argümanı ile sevinç çığlıkları atmaktan geri kalmadı.

Elbette bu argümanlar işçi sınıfı saflarında da epey bulanıklık yarattı ve yaratmaya devam ediyor. Bunun bir örneği de işçi sınıfını “prekarya” olarak sınıfsızlaştırma çabası içine girmelerinden görülmektedir. Onlar için burjuva sınıfı var ama işçi sınıfı yok. Kapitalist üretim ilişkileri sürüyor, işçinin ödenmemiş emeği olan artı-değere el konularak sermaye birikimi yapılıyor ama artık burjuvazi işçiye ihtiyaç duymuyor. Makineler, işçi olmadan artı-değer üretiyor!

Oysa, artı-değerin kaynağı makineler değil canlı emektir. Yani üretim alanındaki işçidir. Makineneler işçinin üretimini hızlandırır, yoğunlaştırır, gerekli çalışma zamanını azaltıp, artı-çalışma zamanını çoğaltır ve çalışma süresini uzatır. Ancak, makineler, işçi olmadan, işçinin kullanımında olmadan artı-değer üretemez. Burjuvazinin sermayesinin kaynağı artı-değerdir ve artı-değeri ise canlı emek (işçi) üretir.

Bu konuyu, Marx, Kapital I. ciltte açıklamıştır.

“… artı-değerin, makinenin yerini aldığı işgücünden değil, makinenin başında çalışan işgücünden doğduğu konusundaki yasa kendisini göstermeye başlar. Artı-değer yalnız değişen sermayeden doğar ve, daha önce gördüğümüz gibi, artı-değer miktarı, iki öğeye bağlıdır: artı-değer oranı ile, aynı zamanda çalıştırılan işçi sayısına.”(1)(abç)

Kapitalist daha fazla kâr elde etmek için işçiyi işten çıkarma yolunu seçer. Kriz dönemlerinde işten çıkarmalar artar. İşten çıkarılan işçinin yerine makine koymasına karşın, Patronun kârı artmaz, tersine azalır. Daha doğrusu kâr oranı düşer. Makineler (günümüzde robot ya da yüksek düzeyde dijitalleşme) işçinin yerini alabilir ancak patronun esas amacı olan ve de sermaye birikimini sağlayacak artı-değer gerçekleşmez. Bu durumda, kapitalisti canlı emeksiz kapitalist yapmaya yetmez. Bir başka söylemle; ortada kapitalizmi sürdürecek ekonomik ilişkiler kalmaz ve ilişki biçimi nitelik değiştirir.

Bugün en yüksek teknoloji ile üretilen telefon ve diğer iletişim araçlarının üretiminde robot değil daha çok işçi çalışır. Ve kapitalist, üretimde aşırı makine kullanmasına karşılık işçinin çalışma saatini uzatmaya giderek, artı-değer oranını artırma yolunu seçer.

Üretim süreci içinde daha fazla makinenin kullanılmasının işgününü kısaltması gerekirken, kapitalist tersini yapar. Yani yoğun sermaye kullanımı işgününün uzamasına neden olur. Bunun temel nedeni; sermayenin organik bileşiminde değişmeyen sermaye oranının değişen sermaye oranına göre artması, yani, kapitalistin makinelere daha fazla sermaye (para) yatırmasıdır.

Marx’ın, makinelerin iş sürecine daha fazla tabi olmasıyla işgünün uzamasının nedenlerini tartıştığı bölümde, N.W.Senior’den yaptığı bir alıntıyı buraya alalım:

Sabit sermayenin, döner sermayeye oranının büyüklüğü … iş saatlerinin uzunluğunu istenilir hale getirmektedir.” Makinelerin vb. daha fazla ölçüde kullanılması ile, “uzun iş-saatlerini uzatma dürtüsünü daha da artırıyor, çünkü sabit sermayenin büyük bir kısmını karlı hale getirmenin tek yolu budur.”(2)

Makineleşmenin gelişmesi işçi sayısını azaltma eğilimi içinde olmasına karşılık, kapitalist, makineleşmenin artmasına koşut olarak çalışma saatlerini uzatma eğilimi içine girer. Kapitalist, değişmeyen sermaye bölümünü ölü yatırım olmaktan çıkarıp daha kârlı hale getirmek için artı-değeri artırıcı önlemlere başvurur. Bunun için de işgününü mümkün olduğunca en azami sınıra çekmeye çalışır ve bu sınırın nerede sonlanacağı, kapitalist ile işçi sınıfı arasındaki mücadeleyle belirlenir.

Toplamda işçi sayısı azalmasa da makineleşmenin yoğun olduğu yerde işçi sayısında nispi azalma görülür. İşçi sayısı verileri, sermayenin artışına göre nispi ama sayısal olarak mutlak artışı, net olarak göstermektedir. Kapitalistler işçi sayısının azaltılmasından doğan artı-değer oranı eksikliğini, iş gününü uzatarak giderme eğilimi içine girerler. (3)

Örneğin, Alphabet tekelinden ayrı olarak Google LLC, dünya çapında toplamda (2019 yılı için) 220 bini aşan işçi çalıştırıyor. Bunun 102 bini direkt kendi elemanı, diğer 120 bin çalışan ise geçici olarak çalıştırılıyor. (4) İsviçre’de Google için çalışan 3.000 kişi var. Eğer, makineler artı-değer üretseydi, yüksek teknoloji şirket Google bu kadar işçiyi çalıştırmazdı. Microsoft’un çalışan sayısı ise 148 bindir. Bir başka teknoloji devi Samsung Group’un toplam çalışan sayısı ise 489.000’dir. (2018 yılı verileri)

Sermayenin nasıl artırıldığını Marx kısaca şöyle özetler:

Sermaye, sadece emek gücü karşılığında değiştirilmek suretiyle, sadece ücretli emeği yaratması suretiyle arttırılabilir. Ücretli işçinin emek gücü, sermaye ile, ancak sermayeyi artırarak, kölesi olduğu gücü kuvvetlendirerek değiştirebilir. O halde, sermayenin artması demek, proletaryanın artması, yani işçi sınıfının artması demektir.” (5)

1800’lerin ilk çeyreğinde söylenen bu sözler, günümüzde de geçerlidir ve “sermayenin artışı proletaryanın artışıdır.” Ve sermayenin artmasının esas olarak ücretli işçinin işgücünün meta olarak kullanılması ve değişim değeri olmasıyla doğrudan ilişkisi vardır.

Teknolojinin gelişmesi ve üretim sürecinde artık robot ve yapay zekaların (yüksek seviyede dijitalleşme, bir başka söylemle; enformasyon teknolojisinin üretimdeki rolünün artması) kullanılmasına karşılık, işçinin işgünü kısalma yerine daha da uzatılmıştır. 2022 yılında olduğumuz bugünlerde, kapitalistler, resmi olarak çalışma saatlerini 12 saate ve daha birçok ülkede 16 saate (Çin) (6) çıkarmışlardır. Gayri resmi çalışma saatleri genelde 10-12 saat arasındadır. Bunların bir kısmı “fazla mesai” adı altında yapılır.

Çünkü kapitalistin işgününü uzatması durumunda değişen sermayede bir değişim olmamasına karşın üretim hacminde ve artı-değerde bir artış olur.

Kapitalist pazarların büyük markaların üretilmesinde kölelik düzeyinde işçi çalıştırdığı bilinmektedir. Örneğin, Apple (7), Samsung, Amazon, Huawei, Nestle, büyük otomobil tekelleri ve daha niceleri… AB burjuvazisi, teknolojinin gelişmişlik düzeyinin tersine, çalışma saatlerini 12 saate çıkarmaya çalışıyor. Fransa, Avusturya ve daha birçok ülke bunu yasallaştırdı.

Bunun nedenini Marx şöyle açıklıyor:

“…Makine daha önce işgücüne yatırılmış bulunan değişen sermayeyi, değişmeyen sermayeye olan makineye dönüştürdüğü için artı-değer üretmez.” (8)

Ve ekler:

Örneğin, 2 işçiden, 24 işçiden sızdırıldığı kadar artı-değer sızdırmak olanağı yoktur. Eğer bu 24 kişiden herbiri, 12 saatte, yalnız bir saatlik artı değer sağlasa, 24 işçi bir arada 24 saatlik artı-emek sağlar, oysa 2 kişinin toplam emekleri, 24 saat eder. Demek oluyor ki, makinenin artı-değer üretimine uygulanması, içinde taşıdığı çelişkiyi de beraberinde getiriyor.” (9)

Marx, bu çelişkiyi de şöyle açıklıyor:

Belli bir sanayi kolunda makinenin yaygın olarak kullanılmaya başlanması üzerine, makine ile üretilen bir metanın değeri, aynı türden bütün metaların değerlerine yön verici değeri haline gelmesiyle bu çelişki ortaya çıkar; kapitalisti, bilincinde olmaksızın, işçilerin nispi sayısındaki azalmayı yalnız nispi artı-emekteki bir artışla değil mutlak artı-emekteki bir artışla da telafi edebilmek için işgününü alabildiğine uzatmaya sevkeden işte bu çelişkidir.” (10)

Sermayenin organik bileşiminin artması ve kapitalistin daha da ileri giderek işçiyi üretimin dışında bırakıp salt makineler ile üretim yapması, üretilen ürünlerinde bir değişim değeri kalmayacaktır. Ve böylece ortada bir artı-değer de söz konusu olmayacağı için kapitalist üretim ilişkileri içinde bir kapitalist, canlı emeği üretim süreci içine sokmadan bir üretim yapamaz. Yaptığı anda üretim ilişkileri kapitalist üretim ilişkileri olmaktan çıkacağı gibi ortada sermaye birikiminin sağlayacak bir artı-değer de olmayacaktır.

Makineleri üretici güçlerin içine sokan ve onu üretim sürecinin bir parçası yapan “canlı emek”tir. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu kapitalist toplumda, işçi sınıfının yaratıcılığı olmadan makine de üretim aracı olarak üretim süreci içinde yerini alamaz.

Üretim sürecinin artan ölçüde makineleşmesine karşın, kapitalist canlı emekten vazgeçmiyor, tersine işçinin işgünü süresini devamlı uzatma yoluna gidiyor. Günümüzde bunu daha somut olarak görüyoruz. Bütün kapitalist ülkelerde kapitalistlerin dayatmasıyla iş saatleri uzatılma yoluna gidiliyor. İşçi sınıfı 8 saatlik işgününü yüz yıllık bir mücadele ile ve ağır bedeller ödeyerek kazanmasına karşılık, bugün yeniden eskiye (makineleşmenin en geri olduğu dönemdeki gibi) dönülme eğilimi içine girilmiştir. Çin’de 996 (11) formülü altında buna başlanmıştır.

Öte yandan, bazı ülkelerde hala 8 saatlik iş günü yasal olsa da biliniyor ki, işçilerin büyük bir bölümünün “fazla mesai” adı altında 10-12 saat bazı yerlerde ise 14-16 saat çalıştırılıyor.

Burada, Paul Lafargue’nin ünlü Tembellik Hakkı eserinde bir aktarma yapalım:

Eğer işçi sınıfı, kendine egemen olan ve özünü alçaltan kusuru söküp atarak o korkunç gücüyle ayaklanır ve bunu kapitalist sömürüden başka bir şey olmayan ‘İnsan Hakları’nı, ‘Yoksulluk Hakkı’ndan başka bir şey olmayan ‘Çalışma Hakkı’nı istemek için değil de, her insana günde üç saatten fazla çalışmayı yasaklayan çelik gibi bükülmez bir yasa koymak için yaparsa, dünya, yaşlı dünya sevinçten titreye titreye, içinde yeni bir evrenin zıpladığını duyacaktır…” (12)

Burjuvazi, aslında, “çalışma hakkı”nı da işçinin elinden almıştır. P.Lafargue, daha 1880’lerin başında, herkese günlük 3 saat çalışmanın yetebileceğini söylerken, üretim araçlarının yüksek düzeyde geliştiği günümüzde burjuvazi günlük 12 saat çalışmayı bile az görüyor olması, sermayenin çalışma saati isteğinde sınır olmadığını gösteriyor.

Konumuza devem edersek, kapitalizmin somut gerçekliği karşısında, “yapay zekalı robotlar işçi sınıfının yerini alacak” gibi retoriklerin ileri sürülmesi, kapitalizmin kendisi tarafından reddedilmektedir. Canlı emek olmadan salt makineler ile artı-değer elde edilseydi burjuvazi canlı emeği, çoktan üretim sürecinin dışına çıkarırdı. Ve o zamanda nüfus artışı da üretim sürecine uygun giderdi ve bugünkü gibi fazla olmazdı. Zaten insana gereksinim kalmazdı.

“…nüfusun gelişmesi –der Marx- tüm üretici güçlerin gelişmesini özetler” (13)

Bugün, bütün kapitalist ülkeler, sermaye kesimleri, nüfusun artması için propaganda yapmasının nedenlerinin başında canlı işgücüne (işçiye) gereksinimleri olduğu içindir. Burjuvazi, 1970’lerde nüfusun azalması yönünde “nüfus planlaması” yaparken, 1990’lardan sonra bu planı, nüfus artışı yönünde yapmaya başladı. Ancak, kapitalizm, her şeyi yıpratıp tahrip ettiği gibi insan üretimini de tahrip ederek işgücü üretemez eğilimi içine girmiştir.

Makinenin canlı emeğin yerini aldığı tezi Marx’tan öncelere dayanır. 1759-1839 yılları arasında yaşamış İngiliz politikacı ve ekonomisti James Maitland Lauderdale, makinenin emeğin yerini aldığını ileri sürenlerdendi. Marx bunu, “büyük bir buluş yaptığını sanıyor” diye eleştirir. (14)

Ve ekler:

Sabit sermaye (değişmeyen sermaye –ÖG-) en uygun biçimi makine olan üretim araçları belirlemesinde ancak değer üretir, yani ürünün değerinin iki yönde çoğaltır:

  • Değere sahip olduğu ölçüde; yani bizzat emeğin ürünü olduğu, nesneleşmiş biçimde belirli bir emek niceliği olduğu ölçüde;
  • Emek (15)-gücünün sürdürülmesi için gerekli ürünleri daha büyük ölçüde daha kısa zamanda yaratacak duruma getirerek, emeğin üretken gücünü artırdığı, artı-emeğin gerekli-emeğe oranını büyütebildiği ölçüde.” (16)

Burada da görüldüğü gibi, makine artı-emeği büyütebildiği ölçüde, sermaye üretimi süreci içinde kapitalist için bir anlamı vardır. Ve unutulmaması gereken diğer önemli bir nokta ise; makinelerin nesnelleşmiş emek oluşunun yanı sıra, artı-emeğin, gerekli emeğe oranını büyütebildiği sürece, makine değer üretir. Yani, yine canlı emek olmadan makine tek başına, metaya değişim değeri katamaz.

Ve Ekler Marx:

Makine, eksik emek gücünün yerini almak için değil, yığınlar halinde var olan emek- gücünü gerekli ölçüye indirmek için işe karışır. Ancak emek gücünün yığın halinde bulunduğu yerde makine işe karışır.” (17)

Mesele bu kadar açık olmasına karşın, makinelerin artı-değer üreteceğini ileri sürmek ya da makinelerin işçinin (canlı emek) yerini alacağını ileri sürmek, kapitalist üretim ilişkilerinin karakteristiğini çarpıtmanın yanı sıra kapitalistin kârının esas kaynağını gizlemeye yönelik bir burjuva sahtekarlığıdır. Bunu kapitalistlerin ve onların siyasal ve ideolojik sözcülerinin yapması normal, ama kapitalizm tarafından ezilen küçük burjuvaların yapması anlamsızdır.

 

1- Marx, Kapital, C.1, s. 435-436

2- Marx, Kapital, C.1, s. 435, Dipnot 69

3-Dünyada iş saatleri ile ilgili tablo bu makalenin “Dijitalleşme, Tekelci Devlet Kontrolünün Artması ve İşgünün Uzatılması Bağlantısı” son bölümünde yer alıyor.

4- wikipedia.org

5- Marx, Ücret ve Sermaye, Cilt 6, s. 410, Almanca. 1970, Dietz Verlag Berlin. Aktaran, Stefan Engel, “Küreselleşme” Tanrıların Günbatımı, Uluslararası Üretimin Yeniden Örgütlenmesi, s. 112, Umut Yayımcılık

6- China Labor Watch’ın Raporları’ndan alınmıştır.

7- Apple’nin Çin’deki üretim yerlerinde işçiler tam bir modern köle olarak kullanılmaktadır. Ve çalışan işçiler, Nazi Almanya’sı dönemindeki gibi tahta barakalar da değil ama, kapalı kamplarda tutulmaktadır. Bkz. BBC, 2014, “Apple’nin tutulmayan sözleri”, “korona günlerinde sinema” bkz. Sendika63.org

8- Marx, age, s. 436

9- Marx, age, s. 436

10- Marx, age, s. 436

11- 996= sabah 9 akşam 9 ve haftada 6 gün çalışma iş saati uygulaması

12- Paul Lafargue, Tembellik Hakkı, s. 22, pdf

13- Marx, Grundrisse Cilt 2, s. 89, Sol Yayınları, Birinci Baskı

14- Marx, Grundrisse Cilt 2, s. 172

15- Marx’ın eserlerinde geçen iş ve çalışma, Türkçe’ye, daha çok “emek” olarak çevrilmiştir. Esasında emek-gücü: işgücü’dür. (ÖG)

16- Marx, Grundrisse Cilt 2, s. 171 (abç)

17- Marx, age, s. 172

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu