Güncel

(Makale)Ulus-Devlet gölgesinde bayrak ve kutsallık

Lice’de kalekol yapımlarına dair protestolarda yaşanan bayrak indirme olayının ardından Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul’daki Türk konsolosluğuna girerek, bir bayrak indirme olayı da orada yaşandı. Türk milliyetçilerinin her iki olaya verdikleri tepki farklı oldu. Bu fark olayların ayrı yerlerde oluşundan ziyade olayı gerçekleştirenlerin farklı olmasından ileri geldi. Musul’daki olayda bayrak indirmeden çok konsolos dahil onlarca rehinenin ön plana çıkması bayrağın indirilmesine tepkisizlikle sonuçlandı. Lice’de kıyameti koparanlar, Musul’da bayrağın indirilmesini es geçti.

Her iki olayın aralarındaki somut şartlar, oluş şekli, nedenleri gibi farklar, bayrak indirmede aynılaşmaktadır. HDP eş başkanı S. Tuncel olayın bir provakasyon olduğunu açıklayarak esas nedeni vurgularken, Musul’da olayın nedeni daha farklı amaçların ürünüdür. Fakat bayrak indirmenin ulus-devletler açısından, ırkçı, milliyetçi ve şovenistler açısından amacı ne olursa olsun taşıdığı anlam aynıdır. Türk bayrağının indirilmesine herhangi bir tepkinin verilip verilmediğinde önce taşıdığı anlam ve zihinlerde oluşturduğu bilinç daha önemlidir, önemsenmelidir.

Bayrak ortaya çıkış anında toplumsal aidiyet anlamında, kelime anlamına nazaran daha geniş bir içeriğe sahiptir. Herhangi bir toplumu ifade eden sembolikten öte toplumsal birlik, beraberlik, bütünsellik ya da biz ve bizim olan algısı yaratan, birleştirici bir gücü ve de niteliği vardır.

Ulus-devlet etrafında şekillenen milliyetçilik, ırkçılık ve şovenist ideolojilerin üstün millet, üstün ırk gibi üstünlük psikolojisinin sembolü haline gelen/getirilen bayrak, toplumsal aidiyet niteliğinden soyutlanır. Her ne kadar devletin temsili olarak dursada, toplumsal algıda belli bir kesimin sembolü olarak milliyetçileşir, ırkçılaşır. Kafatasçı zihniyetin sembolü haline gelerek/getirilerek kutsallaştırılır. Kutsallık kendisi dışında başka bir ulus, azınlık tanımamanın zemininden yükselen köhne düşüncenin yarattığı kendini tatmin etme duygusudur. Bayrak, bu kutsallık içeriği ile sembolik anlamının üzerinde bir değere yükselir candan ileri bir cana, nesne iken özneye, toplumsal iken belli bir zümreye dönüşür.  Milliyetçi ve ırkçı düşünce-duygu böyle tahsis edilir ve de kontrol altına alınır.

Bayrak indirme, yakma, yere atma, üstüne basma gibi olaylara verilen tepki toplumsal ayrışma olarak zihinlerdeki yarılmanın ifade biçimi ötekileştirmede dışa vurur kendini. Bayrağa yapılan ulusa ve devlete yapılmış olarak algılanır. Gösterilecek tepkiyi ve de boyutunu körükler.

Bu bir sahiplenmeden ziyade yaratılan ulus-devlet ve milliyetçi değeri kaybetme ve kaybolma korkusunun milliyetçi içgüdüyle ırkçı saldırılara dolayısıyla bir tür kendini savunmaya dönüşür. Nesnenin özneleşmesi, birey ile özdeşleşmesi, bireyin kendini nesnenin yerine koyarak kendisini nesneleştirmesi, özneleşen nesnenin kutsallaştırılmasıyla en yüksek değere ulaşır/ulaştırılır. Birey nesne karşısında kendini değersizleştirir ve özneleştirdiği nesneye yapılan en ufak hareket, bireye yapılan hakaret olarak algılanır ve savunma psikolojisiyle saldırıya geçilir. Milliyetçiliğin ve ırkçılığın kuluçkalandığı bu nokta, egemen sınıflarca körüklenir ve devletin kuruluş temelleri, milliyetçilik ve ırkçılık geniş tabanda yeniden tazelenir.

Dolayısıyla Türk milliyetçilerinin bayrak indirme olayına verdikleri tepki salt bayrağın indirilmesi meselesi değildir. Türk milliyetçilerini saran korku kutsal olan Türk bayrağı simgesinin altına gizlenen yarı-sömürge ulus olma ezikliğinin, ötekileştirilen diğer ulus ve azınlıklar üzerinden kendi gerçekliğini ispat edememe, yarattığı değerler üzerinden kendisinin de kaybolma korkusudur.

Ulus-devletleşme sürecini kan, katliam ve soykırımla tamamlayan TC devleti çok uluslu bir ülkeden tek milletli bir ulusa geçişte Türk milliyetçiliğinin tahsisini, toplumsal yaşamda kabul görmesini sağladığı önemli araçlardan biri bayrak olmuştur. TC’nin kuruluş sürecinde vatan, millet ve bayrak üzerine yazılan şiirlerde milliyetçi duygular aleni işlenmiştir. Bir ulus-devlet yaratmanın sembolü olarak bayrak, vatanla, milletle, namusla eşdeğer kılınmış ve Türk milliyetçiliğinin sembolü haline getirilmiştir.

Bayrağın indirilmesine verilen tepkinin politik amaçlı oluşu, birileri tarafından organize edilmesinin ardında, bu tepkiye zemin sunan düşünce kan, katliam ve soykırımla kurulan ulus-devletin, aynı şekilde kan, katliam ve soykırıma uğrayacağı düşüncesidir. Vatan ve millete eşdeğer olan bayrağın indirilmesi vatanın ve milletin elden gideceği düşüncesiyle özdeştir.

Bayrağın bu derecede kutsallaştırılması, aynı zamanda ırkçılığın, milliyetçiliğin ve şovenizmin sembolü haline getirilerek değersizleştirilmesidir.  Değersizleştirme üzerinden gerçekleşen kutsallaştırma karşılığını ancak ve ancak toplumun belli bir kesiminde bulur. Aşırı değerin, toplumsal pratikte karşılığını bulamadığı durumlarda ortaya çıkaracağı tek şey saldırganlıktır.

Türk milliyetçilerinin yaşadığı hezimet ya da travma, bayrağın indirilmesinde değil her geçen gün daha fazla kutsallaştırılmasındandır. (Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu