Güncel

Cezaevlerindeki Keyfi Uygulamalara Karşı Zindanların Sesini Yükseltelim!

Yazımıza başlamadan önce neden böyle bir yazıya ihtiyaç duyulduğunu kısaca aktarmak gerekiyor.

Bu yazı devrimci tutsakların sesini, zindanlarda yaşadıklarını bir nebzede olsa dışarıya taşımak ve bu bağlamda daha güçlü kamuoyu oluşturulmasına duyulan ihtiyaç üzerine olacaktır. Bu vesileyle kendimizin de yaşadığı kimi durumlara dair kamuoyunu bilgilendirme ve devletin devrimci tutsaklara dönük cezaevlerinde uyguladığı keyfi uygulamaları teşhir etmek bağlamında, Bursa H tipi kapalı cezaevinde devrimci tutsaklara dönük uygulanan keyfi tutumlara dair yaşananları kısaca aktarmak, içerde tecrit üzerine uygulanan tecriti kaldırmak, devrimci siyasi tutsakların yaşadıkları zorlu koşulları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Yaşanan en can alıcı sorun ilk ve öncelikli olarak sağlık sorunları üzerine olacaktır. Egemen sınıf sahipleri ve iktidar temsilcileri elbette ki iktidarlarına yönelen devrimci tutsaklara karşı misafirperver ve insani temelde yaklaşılmayacağı bizler tarafından net olarak bilinen bir durum.

Burada sorunun esas yönü kendi varlığını sürdürdükleri ve sürekli dillerine pelesenk ettikleri anayasaları, hukukları ve normlarını dahi tanımama, uluslar arası kamuoyu ve kendi kamuoyuna dönük ikiyüzlü ve yalan beyanlarını, taktıkları maskeleri bir kere daha halkımıza ve devrimci, demokrat ve ilerici kamuoyuna gösterme zorunluluğundan dolayı yaşananları sizlere aktarmak istiyoruz.

Bursa H tipi cezaevinde yaklaşık 1 ay gibi bir süre tutuklu olarak kaldım bu süre içerisinde kaldığım koğuşta sağlık sorunu yaşayan ve yaklaşık olarak 25 yıldır tutsak olan epilepsi hastası olan PKK dava tutsağı İdris Başaran arkadaşın kronik rahatsızlığından dolayı doktor kontrollerinin yapılması gerekirken bilinçli ve keyfi bir şekilde ertelenmekte. Epilepsi nöbeti (ya da krizi), beyin normal aktivitesinin, sinir hücrelerinde geçici olarak meydana gelen anormal elektriksel aktivite sonucu bozulması ile oluşan klinik bir durumdur. Halk arasında “Sara Hastalığı” olarak da bilinen epilepsi, kendini epileptik nöbetler ile göstermektedir.

Epileptik nöbet gerçekleştiğinde hastada gelip geçici bilinç kaybı veya farklı özelliklerde belirtiler olmaktadır. Böyle ciddi bir rahatsızlığı bulunan İdris Başaran’ı kaldığım süre içerisinde, iki kere doktora götüreceğiz diyerek koğuştan alıp yaklaşık bir saat sonra geri koğuşa geldiğinde neden doktora götürülmediğini sorduğumuzda gardiyanların randevunun iptal olduğunu söylediklerini belirtiklerini söyledi. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ve yaşanan bu durumun egemen sınıf sahipleri ve temsilcilerinin devrimci tutsakların iradelerini kırmalarına dönük izledikleri politikalardan bağımsız düşünülmemeledir.

Keza yine aynı koğuşta kaldığımız yaklaşık 6 aydan fazla bir süredir tutuklu bulunan İlcan Güler arkadaşımızın da Hepatit-B rahatsızlığının olduğu ve bunun cezaevi doktorunun bilmesine rağmen bir türlü doktora sevk edilmediğine tanıklık ettik. Bu gibi olaylar sadece kaldığımız Bursa H tipi cezaevinde birebir yaşadığımız olaylar.

Birde diğer cezaevlerinde yaşanan ve kamuoyunda sürekli gündemde olan ölüm seviyesine gelmesine rağmen halen esir tutulan devrimci tutsakları düşündüğümüzde devlet bilerek ve isteyerek faili meçhulde, işkencede katledemediğini cezaevlerinde ölüme terk ederek cinayet işlemeyi sürdürmekte.

Bir diğer konu ise devrimci tutsaklara dönük uygulanan kitap sınırlaması, devrimci-sosyalist basının cezaevlerine alınmasına dönük uygulanan keyfi yasakları düşündüğümüzde tecrit üzerine tecrit uygulayarak devrimci tutsaklar üzerinde ezilen ve sömürülen geniş halk yığınlarına gözdağı ve biat etmeyi dayatan tutumlarını OHAL uygulamaları altında daha pervasızca uygulamaktadırlar. İktidar gücünü elinde tutan egemen sınıf sahipleri devrimcilerin her koşul altında direnmeyi kendilerine rehber ettiklerini çok iyi bilmektedirler.

Bu gerçeği bilen sömürücü iktidar sahipleri, bu korkunun da etkisiyle ezilenlerin öncü güçlerine dönük saldırılarında hiç bir kural tanımadan sınırsız ve orantısız bir güç kullanarak esir olarak tuttuklarını iradesizleştirmeye dönük politikaları dün olduğu gibi bugünde devrimci tutsakların direnişçi ve mücadeleci iradelerine çarparak gerilemeye mahkumdur.

Bu vesileyle dışarda bulunan sınıf bilinçli devrimciler başta olmak üzere en geniş kesimlerle ortaklaşarak devrimci tutsaklara dayatılan tek tip elbise dayatmasına ve keyfi uygulamalarına karşı zindanların sesini sokaklarda alanlarda yükseltmek bizlerin omuzlarındadır. Bu görevi yerine getirirken en geniş kamuoyu oluşturmanın yol ve yöntemleri izlenmeli.

Bursa’dan Partizan Okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu