GüncelMakaleler

Soğan sadece soğan değildir!

Tarımsal üretim faaliyetinin yapıldığı her bölgede depolar vardır, üretici ürünlerini bu depolarda muhafaza eder. Aynı şekilde köylünün/küçük üreticinin elinden mahsulünü yok pahasına toplayan, tüccar-komisyoncular da ürünleri pazara sunana kadar bu depoları kullanır. Yani TV ve gazetelerde çıkan haberlerdeki gibi magazinsel şova dönüştürülen depo baskınlarının perde arkası öyle değildir; ki basılan depolar büyük şirketlere ait depolarda değildir.

Yapısal sorunun bir parçası olan ekonomik kriz, piyasadaki fiyat dalgalanmalarını kronik bir noktaya taşıyor. Kronikleşen fiyat dalgalanmalarından en fazla etkilenen şeylerin başında ise gıda ürünleri gelmektedir. Fiyatlarda meydana gelen orantısız artış, gıda enflasyonu emekçi halkın zayıflayan alım gücünü her geçen gün biraz daha zayıflatmakta, açlık sorunu ile yüz yüze getirmektedir. Pazara, markete en temel besin ihtiyaçlarını karşılamak için giden milyonlarca işçi, emekçi ya gram gram almakta ya da ihtiyaç listelerinin bir kısmını alamadan gerisin geri dönmektedir.

Açlık sınırının yarısı oranındaki asgari ücretle milyonlarca işçi-emekçinin hali bu şekilde iken, siyasi iktidar partisi temsilcileri, ekonomik krizi, enflasyonu ‘manipülatif’ olarak yansıtıp her şeyin geçtiğini, en kötüsünün geride kaldığını ifade ederek pembe tablolar çizmek ile uğraşıyor. Gerçeğin ise tam tersi olduğunu, soğan fiyatlarında yaşanan astronomik artışlar göstermektedir. Aynı halk ozanı Aşık Mahzuni Şerif’in türküsünde söylediği gibi “Yoksulun sırtından doyan doyana/yiğit muhtaç olmuş kuru soğana.”

Siyasi iktidar partisi uyguladığı ithalata dayalı tarım politikasının yol açtığı sorunların bilincinde olduğundan halkın birikmeye başlayan öfkesini nötrlemek, etkisini hafifletmek için okun ucunu kendinden uzaklaştırmak istiyor. Son zamanlarda moda haline gelen ve magazinleştirilen “depo baskınları” ile yaşanan; zamların hükümet devlet politikası dışında gelişen bir şeymiş gibi göstermeye çalışarak her şey “birkaç tane gözünü para hırsı bürümüş tüccar-komisyoncu-depocunun” işiymiş gibi göstermekte, hedef şaşırtmaya çalışılmaktadır.

Tarımsal üretim faaliyetinin yapıldığı her bölgede depolar vardır, üretici ürünlerini bu depolarda muhafaza eder. Aynı şekilde köylünün/küçük üreticinin elinden mahsulünü yok pahasına toplayan, tüccar-komisyoncular da ürünleri pazara sunana kadar bu depoları kullanır. Yani TV ve gazetelerde çıkan haberlerdeki gibi magazinsel şova dönüştürülen depo baskınlarının perde arkası öyle değildir; ki basılan depolar büyük şirketlere ait depolarda değildir. Küçük ve orta üretim yapan üretici ve şirketlere aittir. Küçük ve orta boy işletmelerin depolarında tutulan malların da piyasada fiyat belirleme gücü bulunmamaktadır ya da çok azdır. Piyasayı belirleyen, üretimin kendisidir, büyük sermaye grupları ve büyük zincir marketlerdir. (Hükümetin açıklamaları sonrası birçok büyük market zinciri -başta Migros, BİM olmak üzere- soğan fiyatlarında indirim kararı aldı.) Bunlara, yani piyasayı elinde tutan tekelci patronlara dokunulmamaktadır.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde kuru soğan üretimi yapılmaktadır. En yoğun bölgeler Marmara, Orta Anadolu’nun Kuzey ve Doğu kesimleridir. Kuru soğan üretimi konusunda Türkiye dünyada 7. sırada yer almaktadır. Türkiye’de 1995 yılında kuru soğan ekim alanı ile 2018 kuru soğan ekim alanı arasında üçte iki düşüş bulunmaktadır. 1995 yılında üretim 2.850 bin ton iken, bu yıl 1.980 bin tona düşmüştür. Ekim alanı küçüldükçe üretimde düşmüş, yani kuru soğan arzında daralma olmuş bu da fiyatlara yansımıştır. Uygulanan tarım politikaları, destek modelleri, tarım girdilerindeki fahiş fiyat artışları ve rekolte düşüşleri nedeniyle (son 1 yılda mazot fiyatlarında %35, kimyasal gübre fiyatlarında % 9 artış yaşanmıştır) üretici soğan üretimi yapmaktan önemli ölçüde vazgeçmiştir. Tüm bu gelişmeler kuru soğan fiyatlarının yukarıya tırmanması ile sonuçlanmıştır.

Soğanın fiyatının bu yıl normalin üstünde artmasının birden fazla sebebi olsa da, her sorunda olduğu gibi esas-tali çelişkiler burada da vardır. Esas olan burada stokçuluk değil, bunu ortaya çıkaran sebeplerdir. Bu yıl iklim koşulları nedeniyle soğanda rekolte kaybı oldukça büyük orada yaşanmıştır. “Geçen yıl 532 bin ton soğan üretimi yapılan Polatlı’da bu yıl rekolte 150 bin ton düzeyinde kalmıştır.” (Yeni Yaşam, 25.11.2018) Küf ve mantar hastalığı da %50’ye varan bir oranda soğanın telef olmasına neden olmuştur. Aynı zamanda soğanı bu yıl hastalık niye vurdu sorusunun cevabı 2006 yılında çıkarılan “Tohum Kanunu”nda gizlidir. Üretici köylü, ithal soğan tohumu kullanıyor. Bu tohumların bir kısmı 90, bir kısmı 120 ya da 150 günde olgunlaşarak hasada uygun hale geliyor. Randevulu hasat, sözleşmeli tarım uygulamaları ve uzun süre toprakta kalmanın yol açtığı iklim şartlarına maruz kalma süresinin aşılması sonucu rekolte kayıpları büyüyor. Geleneksel yerli tohumdan uzaklaştırılan köylü yeteri kadar bilmediği ithal hibrit tohumu kullanmak zorunda bırakıldığı sürece bu sorun devam edecektir.

Sonuç olarak kuru soğanda yaşanan gelişmeler ülke tarımının getirildiği noktaya ışık tutmaktadır. Soğan özgülünde yaşanan sorun kesinlikle birkaç aracı, komisyoncu, stokçu ile açıklanıp, onların üzerinden atılacak bir sorun değildir, burada sistemli bir politika vardır ve fiyat dalgalanmalarının geliştiği zemin bu politikalara dayanmaktadır. Konunun esasını Necdet Oral “Türkiye’de tarımın Ekonomi Politiği 1923-1913” adlı kitabında şöyle ifade eder; “Uluslararası tekelci sermayenin, az gelişmiş ülke tarımına yönelik politikalarının iki hedefi vardır. Birincisi, o ülkelerdeki ve ülkenin ihtiyaçlarına, iklim ve toprak gibi ekolojik koşullarına uygun tarımı çökertmek ve uluslararası tarım-gıda tekellerine bağımlı hale getirmek; ikincisi ise, doğrudan toprak kiralayarak veya satın alarak söz konusu ülkelerdeki tarım sektörünü uluslararası tekellerin en çok kör edeceği şekilde yönlendirmektir.”

Bugün yaşananalar bu esas yön temelinde değerlendirilmedikçe konu tali olan yönlere çekilmekte ve orada boğulmakta, halkın tepkisi buralara yönlendirilmektedir. Oysaki ortaya çıkan sonuçların sorumlusu ellerinde kameralarla şov baskınları yapanların ta kendisidir. Gösterileni değil saklananı gördüğümüzde ve onu değiştirmeye yöneldiğimizde bu oyunu tersine çevirmek mümkün olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu