DünyaGüncel

Emperyalizm ve Savaş Üzerine Uluslararası Teorik Konferans gerçekleştirildi

Filipinler Ulusal Demokratik Cephe’nin (NDFP) düzenlediği “Teorik Konferans” 14-15 Ekim tarihlerinde gerçekleştirildi. Konferansın gündemi “Emperyalizm ve Emperyalist Savaş”tı.

Filipinler Ulusal Demokratik Cephe’nin düzenlediği “Emperyalizm ve Emperyalist Savaş” gündemiyle düzenlediği Teorik Konferans’a dünyanın birçok bölge ve ülkesinden komünist partiler, ulusal kurtuluş hareket ve siyasi oluşumların temsilcileri katıldı. Maoist partiler olarak Filipinler Komünist Partisi, Hindistan Komünist Partisi(Maoist) ve Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist, NDFP’nin düzenlediği konferansa katılarak emperyalizm ve emperyalist savaş tehlikesine ilişkin görüşlerini sundular.

Konferans, emperyalistler arasındaki çelişki ve çatışmaların giderek keskinleştiği ve yeni bir dünya savaşının koşullarının olgunlaştığı bu süreçte gerçekleştirilmesi ve aynı zamanda enternasyonal ilişkilerin gelişmesi açısından da önemli bir yerde durmaktaydı.

Konferansın açılış konuşmasının ardından ilk sunum Filipinler Komünist Partisi tarafından gerçekleştirildi. FKP temsilcisi, konferansın üç kilit soruya odaklanmasını önerdi:

Birincisi, tekelci kapitalizmin kötücül uzantıları olarak ve finans kapitalin etki ve yatırım alanlarını genişletme yönündeki durmak bilmeyen dürtüsünün ve emperyalist güçlerin hegemonya çabalarının bir sonucu olarak savaşların, özellikle de emperyalist ilhak ve müdahale savaşlarının kaçınılmazlığı sorununu yöneten teorik çerçeve.

İkincisi, emperyalistler arasındaki mevcut güç dengesi ve aralarındaki şiddetli ve şiddetsiz çatışmaların kilit noktaları; ABD’nin çok kutuplu bir dünyaya tek kutuplu hakimiyet dayatma yönündeki saldırgan hamlesi nedeniyle emperyalistler arası silahlı çatışmaların artması; Ukrayna’da uzayıp giden savaş, esasen ABD ve NATO’nun Rusya’ya karşı bir vekalet savaşıdır; ve ABD’nin Çin’i çevreleme ve ekonomik ve askeri bir güç olarak büyümesini engelleme yönündeki Hint-Pasifik stratejisinin güncel ifadesi olarak Tayvan ve Kore yarımadası sorunlarında Asya’da yükselen sıcak savaş tehditleri.

Üçüncüsü, işçi sınıfının emperyalistler arası savaşlara karşı çıkma ve bunları önleme, patlak verdiklerinde derhal sona erdirilmelerini talep etme ve bu savaşlardan proletaryanın ve diğer ilerici ve devrimci sınıfların demokratik ve sosyalist çıkarlarını ve stratejik amaçlarını ileriye taşımak için yararlanma tutumu ve politikasıdır.”

FKP’nin sunumunda, Lenin’in emperyalizmin karakteristiğine ilişkin saydığı beş maddenin sonuncusuna “tüm dünyanın en büyük emperyalist güçler arasındaki paylaşımının tamamlanması”na odaklanılarak, ardından emperyalistler arası çatışmanın güncel patlama noktalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. FKP’nin sunumunda, “Sovyetler Birliği ve Çin’deki devrimin yenilgisinden bu yana, dünya kapitalist sistemine damgasını vuran çelişkiler” şu şekilde sıralandı: “kapitalist ülkelerdeki tekelci sermaye ile proletarya arasındaki çelişki; rakip emperyalist güçler arasındaki çelişki; emperyalist güçler ve ezilen halklar ve uluslar arasındaki çelişki; emperyalist güçler ile ulusal egemenlik ve sosyalist program iddiasındaki ülkeler arasındaki çelişki.”

FKP, Ukrayna’daki savaşın Rusya ile ABD emperyalistleri ve onun NATO müttefikleri arasında, Ukrayna’nın vekil ve üs olarak kullanıldığı, emperyalistler arası bir savaş olduğuna dikkat çekerek, Ukrayna’daki savaşın, ABD’nin doğrudan Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşa en yakın olanı olduğunu vurguladı.

Emperyalistler arasındaki çatışmanın bir başka patlama noktasının da Asya’da geliştiğine dikkat çekilen sunumda, bu başlıkta kısaca şu görüşler ifade edildi: “1970’lerin sonlarından itibaren kapitalist restorasyon döneminde ve neoliberal politika rejimi altında Çin ile uzun süre işbirliği yaptıktan sonra, ABD hükümeti Kasım 2011’de ABD’nin ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını zorlamak ve Çin’in ekonomik ve askeri büyümesine ve etkisine karşı koymak için ‘Asya’ya dönüşünü’ ilan etti… ABD ile Çin arasında giderek yoğunlaşan ekonomik ve askeri çatışma, rakip emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin doğasındadır. Çatışmanın her iki tarafında da egemen tekelci kapitalistler, zayıf ulusları ezmek, halkını sömürmek ve kaynaklarını yağmalamak için emperyalist güçlerini güvence altına almaya ve genişletmeye çalışıyorlar. Bu çatışma, ABD’nin saldırgan baskısı sonucunda açık savaşa dönüşme tehlikesi taşıyor.” Sunumda son olarak emperyalist savaş tehdidine karşı yapılması gerekenlere ilişkin değiniler yer aldı.

Hindistan Komünist Partisi(Maoist) adına yapılan sunumda ise, emperyalistlerin, genişlemesinin önüne çıkan tüm engelleri ateşle yıkmaya ve kılıçtan geçirmeye zorlayan şeyin, sermayenin kör ve vahşi genişleme ihtiyacı olduğu; savaşa yalnızca toprakları ve pazarları ele geçirmek ve zenginlikleri yağmalamak için değil, aynı zamanda emekçi kitleler arasında ulusal şovenizmi uyandırmak, dikkatlerini içteki şiddetli ekonomik ve siyasi krizden uzaklaştırmak ve devrimci hareketin öncüsünü yok etmek için de başvurdukları ifade edildi.

HKP(Maoist), dünyanın artık Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, bunun dünya proletaryasının güçlenmesi ve birlik olması gereken zaman olduğunu ifade ederek, dünyanın proleter devrimci partileri olarak, mevcut durum hakkında ortak bir anlayışa varmak ve Dünya Sosyalist Devrimi’nin gerçekleştirilmesi yönünde ortak program oluşturmak gerektiğinin altını çizdi.

Emperyalist güçler arasındaki gizli anlaşmaların geçici, çelişkinin ise kalıcı olduğunu vurgulayan HKP(Maoist), barışın da, kendi çıkarları doğrultusunda onu bilinçli olarak ihlal eden ulusların yüzeysel bir iddiası olduğunu, ve bunun defalarca kez kanıtlandığını söyledi.

HKP(Maoist), uluslararası düzeyde keskinleşen temel çelişkileri ise şu şekilde tarifledi: “1. Emperyalizm ile ezilen uluslar ve halklar arasındaki çelişki, 2. Kapitalist, emperyalist ülkelerde burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki, 3. Emperyalist ülkeler arasındaki ve tekelci kapitalist gruplar arasındaki çelişkiler. Emperyalizm ile ezilen ulus ve halklar arasındaki çelişki esas çelişkidir.”

Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesine ilişkin ise HKP(Maoist) şunları ifade etti: “Son 15 yıldır tüm ülkelerin dünya ekonomik krizini çözmek için yaptıkları her türlü girişim boşa çıktıktan sonra, şimdi emperyalist ülkeler dünyanın yeniden paylaşılması için yarışıyorlar. Savaş için büyük çaplı hazırlıklar yapıyorlar. Militarizasyon ve savaş, tekelci kapitalistlerin militarizasyondan muazzam karlar elde etmeleri için her zaman karlı girişimler olmuştur ve silah satışı savaşı kışkırtan bir diğer önemli faktör olarak işlev görmektedir. Özellikle akut ekonomik kriz dönemlerinde bu, bir çıkış yolu olarak görülmektedir. Savaş hazırlıkları, tüm emperyalist ülkelerde savunma ve savaşla ilgili bilim-araştırma bütçelerinde ciddi artışlar içeriyor. ABD, 2023’te 858 milyar dolar tahsis etti. Uluslararası silah ticaretinde ABD yüzde 37’lik payla ilk sırada yer alıyor. Ukrayna’nın arka planında Çin, savunma bütçesini yüzde 7,1 oranında artırdı. Çin’in savunma harcamaları şu anda 225 milyar dolara çıktı.”

“Mevcut Rusya-Ukrayna savaşı, ABD’nin dünya hegemonyası uğruna ekonomik ve siyasi çıkarları konusunda rakip emperyalist ülkeler Rusya ve Çin ile yoğun çatışmasının sonucudur. ABD süper güç statüsünü kaybederken, ‘çok kutuplu dünya’ ortaya çıktı ve Çin buna meydan okumaya başladı. Çin ve Rusya, çok taraflılık adına çok kutuplu dünyayı pekiştirme mücadelesi veriyor. Bu, ABD ve Rusya öncülüğündeki NATO ülkeleri arasındaki bir vekalet savaşıdır. NATO güçleri Ukrayna adına doğrudan ve dolaylı olarak katılıyor. Bu savaşa her iki tarafın paralı asker orduları da katılıyor. Yani bu aynı zamanda bölgesel bir savaştır.”

Emperyalist savaşların kaçınılmazlığı konusunda ise HKP(Maoist) şunları söyledi: “Lenin’in dediği gibi, ‘Dünya ölçeğinde modern tekelci kapitalizm – üretim araçlarında özel mülkiyet var olduğu sürece, böyle bir ekonomik sistem altında emperyalist savaşlar kesinlikle kaçınılmazdır”. “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki tarihsel deneyim, bölgesel savaşların ve saldırı savaşlarının daha fazla gündemde olduğunu göstermektedir. Ancak bu bölgesel savaşların bir dünya savaşına dönüşme olasılığı da göz ardı edilemez. Ancak halkların bakış açısından dünya savaşı kaçınılmaz değildir. Halkların amansız devrimci mücadeleleri sayesinde önlenebilir. Ancak, bu tür mücadelelerin yokluğunda, emperyalist savaşlar kaçınılmaz hale gelir. Emperyalizm var olduğu sürece savaşlar kaçınılmazdır. Bu, herhangi bir Marksist-Leninist-Maoist’in alabileceği tek doğru tavırdır.”

HKP(Maoist), Maoist güçlerin, emperyalist 3. Dünya Savaşı tehlikesine karşı birleşik bir şekilde mücadele etmek ve onu yenilgiye uğratmak için liderlik sağlayacak yönde çekirdek olarak çalışması gerektiğini ifade etti. Bu bağlamda, dünyanın devrimci komünist güçlerinin acil görevinin, tüm anti-emperyalist güçlerle, yani devrimci komünist güçlerle, ulusal kurtuluş hareketleriyle, gerçek savaş karşıtı ve küreselleşme karşıtı güçlerle birlikte bir mücadele forumu oluşturmak olduğunu söyledi.

Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist adına yapılan sunum ise, ülkemizin de bir parçası olduğu Ortadoğu coğrafyasının son on gündür yine kan gölüne döndüğüne dikkat çekilerek ve “Bir yandan Türk devleti Rojava ve Irak Kürdistanı’na yönelik sivil-asker, askeri tesis-alt yapı ayrımı gözetmeksizin halkın üzerine bomba yağdırıyor. Türk devleti Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını bir kez daha katliamlarla engellemeye çalışıyor. Filistin’de ise Siyonist İsrail devleti, Hamas, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi direniş örgütlerinin 7 Ekim’deki saldırısının ardından, Gazze’de tam bir soykırım ve zorla göç politikaları uygulamaya başladı. Her iki soykırımcı, katil ve işgalci devletin arkasında, onları destekleyen ve bu katliamlara göz yuman ikiyüzlü emperyalist güçler bulunuyor. Bu konferans vesilesiyle emperyalistler ve bu iki haydut devleti lanetliyoruz. Onları yeryüzünden silinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz” sözleriyle başladı.

TKP-ML’nin sunumunda “Emperyalistler arası çelişkinin temelinde, pazarlara sahip olma mücadelesi yatmaktadır. Daha fazla kâr elde etmek için politik hegemonya mücadelesi dünyayı yönetme çelişkinin temelini oluşturmaktadır. Bu da, emperyalistler arasındaki çelişkilerin sürekliliğine işaret etmektedir. Bu süreklilik hali, kendi aralarındaki çatışmanın da temelini oluşturmaktadır.

Emperyalist sistem var oldukça bu çelişki de varlığı sürdürecektir. Çelişki ve rekabet daimi kalmakla birlikte, bu durum, her zaman toptan bir savaşa (yani dünya savaşına) yol açmasa da bir dünya savaşı olasılığını dışlamaz. Emperyalist sistem var oldukça yeni bir emperyalist savaş olasılığı da her zaman vardır. Bugün açısından baktığımızda ise, emperyalist güç odakları arasındaki çelişkinin giderek ‘çözümsüz’ bir hale doğru ilerlemekte olduğu görülmektedir” tespitlerini yaptı.

Bugünkü dünya koşullarında, ABD, İngiltere ve Avrupalı emperyalistlerle, kendilerinden sonra tarih sahnesine çıkan Çin ve Rusya emperyalistlerini hasım güçler olarak karşı karşıya geldiğine ve blokların giderek daha belirgin bir hal aldığına değinen TKP-ML, “Bu zamana kadar yürütülen vekâlet savaşları, vekiller yetmediği durumda doğrudan kendilerinin de sahaya inerek savaşa doğrudan müdahil olduğu Suriye’de ve geçtiğimiz yıldan itibaren de Ukrayna’da yeni bir boyut kazanmıştır” dedi. Ukrayna’daki savaşın, Ukrayna halkının arkasına gizlenmeye çalışan, emperyalist savaş makinesi NATO ile Rusya emperyalizmi arasında yaşandığının altını çizen TKP-ML, “NATO’nun Ukrayna hamlesi ve ardından Rusya’nın işgal saldırısı emperyalistler arasındaki çatışmayı daha da şiddetlendirirken, nükleer silahların da devreye gireceği yeni bir dünya savaşı riskini artırmıştır” dedi.

Çin sosyal emperyalizminin yükselişine ve ABD emperyalizminin Çin’in, tıpkı Rusya’ya yaptığı gibi çevrelemeye çalıştığına değinilen konuşmada, Çin’i kuşatma planında en önemli ayağı Tayvan’ın oluşturduğuna dikkat çekildi.

Emperyalist savaşların kaçınılmazlığına ilişkin TKP-ML şunları ifade etti: “Emperyalizm var olduğu sürece savaşların kaçınılmaz olduğu tezi geçerliliğini hala korumaktadır. II. Paylaşım Savaşı sonunda artık emperyalist savaşların imkansız hale geldiğini iddia edenlere karşı Stalin, Lenin’in bu sözüne atıfta bulunarak böyle bir düşüncenin anti-Leninist olduğunu söylüyordu. Gerçekten de emperyalist savaşlar tekelci kapitalizmin bir eseridir. Tekeller arası rekabetten doğar ve tekellerin iradelerinden bağımsız bir olgudur. Emperyalizmi yok etmeden genel olarak emperyalist savaşların yok olacağını savunmak, Lenin’in bu konudaki temel tezini revize etmektir.”

Uluslararası komünist hareketin güçlü olduğu durumda emperyalistler arasındaki savaşın, dünyanın kimi noktalarında devrimci durumlar ortaya çıkarabileceğine ya da buralarda işçi sınıfının devrimci iktidarının kurulmasına olanak verebileceğine değinilen TKP-ML sunumunda, “böyle olmadığı durumda dahi komünistler emperyalist güçleri ve kapitalizmin doğasının, insanlığın barış içinde yaşamasına asla olanak veremeyecek olduğunu belirterek teşhir etmeli; propagandasını pasif bir barış istemine değil; tüm dünyada yükselmesi gereken anti-kapitalist, anti-emperyalist savaşın gerekliliği üzerine kurmalıdır” denildi.

Konferans’ın en tartışmalı konusu Rusya’nın ve Ukrayna savaşının niteliği üzerine oldu

Maoist partilerin sunumlarının ardından iki gün boyunca sırasıyla CARC Parti (İtalya), Prof. Fred Engst, Mick Kelley (Özgürlük Yolu Sosyalist Örgütü Siyasi Sekreteri-ABD), Dünya Halklarıyla Dayanışma Komitesi (Kuzey Kore), Rus Komünist İşçi Partisi, Kürdistan Ulusal Kongresi-KNK, Kanada (Yeni) Komünist Parti, Büyük Britanya Komünist Partisi-Marksist Leninist, Belçika Komünist Partisi, Halkın Demokratik Partisi (Güney Kore), ve MLPD (Almanya) sunumlarını gerçekleştirdi.

Konferans boyunca en tartışmalı ve ilginç konuların başında Rusya’nın emperyalist olup olmadığı ve Ukrayna’da devam eden savaşın niteliği geldi. Özellikle Güney ve Kuzey Kore, Belçika, Rusya, Britanya vb. temsilcilerin bu konudaki “Rusya’nın sosyalist mirasa sahip kapitalist bir ülke olduğu”, “ABD’nin Nazi Zelenski kukla hükümeti aracılığıyla zulmettiği Ukrayna, Donbas ve Luhansk’a Rusya’nın bir nevi ‘kurtarıcı’ olarak girdiği” vb. görüşleri, uluslararası alanda bu tartışmanın ciddiyetini gösterdi. Bu konuya dair en berrak ve net duruşu Maoist partiler ve “yeni emperyalist” ülkelere dair değinilerini ve Filistin ulusal kurtuluş mücadelesine yaklaşımlarını bir yana bırakırsak MLPD gösterdi.

Uluslararası alanda bu tartışmaları yapmak, ideolojik mücadele yürütmek, enternasyonal ilişkileri geliştirmek vb. açısından önemli bir konferans gerçekleştirilmiş oldu. Çok temel konulardaki ayrımlardan kaynaklı emperyalizme ve emperyalist savaşa ilişkin ortak bir anlayışın yer aldığı sonuç bildirgesi çıkarmak mümkün olmadı elbette ancak tartışma ortamının yaratılması ve bir araya gelişin önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Konferans teorik meseleler üzerine tartışma ortamı yarattı

İki günlük konferansın ardından yayımlanan Sonuç Bildirgesi’nde özetle şu bilgilere yer verildi:

“Dünyanın dört bir yanından halkları temsil eden çeşitli proleter-sosyalist, anti-emperyalist ve demokratik partiler 14-15 Ekim 2023 tarihinde Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi’nin (NDFP) daveti üzerine düzenlenen Emperyalizm ve Savaş Üzerine Teorik Konferans için bir araya geldi.

İki gün süren konferans, acil siyasi ve pratik öneme sahip yakıcı teorik meseleler üzerine proleter-sosyalist tartışmalar için bir ortam sağladı. Bu sayede, küresel kapitalist sistemde önümüzdeki büyük çalkantı döneminde ortak anlayışın temelini oluşturmaya yardımcı olmak amaçlandı.

İki gün boyunca toplam 139 katılımcı, komünist partilerin, ulusal kurtuluş hareketlerinin ve siyasi oluşumların temsilcileri tarafından sunulan on beş (15) tebliğ temelinde emperyalist savaşlara ilişkin çeşitli konuları tartıştı. Konferansta dünya kapitalist sisteminin giderek kötüleşen krizi, tekelci kapitalizmin bir sonucu olarak savaşlar ve emperyalizmi ve tüm gericiliği yenmek için proletaryanın rolü tartışıldı.

16 ülkeden gelen katılımcılar, ikili görüşmeler, kültürel sunumlar ve sosyalleşme için bir alan olarak hizmet eden bir dayanışma toplantısı gerçekleştirdiler.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu