Makaleler

Bir kamyon Zileli yine yollarda

Tarihte kazananların, direnenler olduğu; bir gerçektir.

Hayatlarında ilk defa eyleme katılacak ya da eylem yapacak köylüler var aramızda. Onlar sadece üzülmekle yetinen, “Sakın olaylara karışma” sözünü söyleyen ve başka hiçbir eyleme katılmamış insanlardı.

Ancak ne var ki bu yılan suyunu da içsen bir gün ısıracaktı ve ısırdı. Hem de yaşam kaynağı olan sudan başladı ısırmaya.  Otobüs içerisinde hayatlarında ilk defa eylem yapacak olanlar yılanın suya dokunması ile harekete geçmişti. Daha önceden deneyimli olanlar birbirine eylem dersleri veriyordu. “Ağzını kapa”, “Limon aldın mı?”, “Yok yok süt daha iyi” vb.

Birden yaşlı bir amca “Yüzünüzü kapatmayın, ceza alırsınız” diyor, bir diğeri de “Açık olursa madalya mı takacaklar, yine ceza verecekler” yanıtını veriyor.

Kısa tüyolardan sonra otobüs yavaşça yollardan süzülmeye, “acemi eylemciler” ise yorgun bedenlerini uykuya teslim etti. Bu acemi eylemciler uyuklarken, kimileri sessiz bir şekilde plan yapmakta ve onları pusuya düşürmek için taktikler düşünmekteydi. Sabahın seherinde ve tan vakti “acemi eylemciler” indiler köylerine yorgun bedenleriyle, kucaklaştılar ana-baba ve topraklarıyla. Temiz hava, kuş sesi, bir de köylerin çan takılmış deli keçilerinden gelen sesler karıştı gökyüzüne. Bu sesler sonra “acemi eylemcilerin” yüzünde huzur tebessümüne dönüştü. Hasret giderildi, kucaklaşıldı ve tekrardan binildi otobüslere. “İstikamet Yapalak köyü” diye ekledi görevli arkadaş. Yüzlerinde gülümseme, gözleri uykulu ve yorgun bedenleriyle köy yollarının sarhoş zikzaklı kıvrımlarından bir nehir gibi akıp gitmeye başladı otobüsler. Yapalak köyüne yaklaştıkça biraz heyecan, biraz korku düştü “acemi eylemcilerin” yüzlerine. Yaklaştıkça heyecan, telkinlere; gençlere öğüde ve diğer taktiklere bıraktı yerini. Otobüsten inildi, biraz beklendi sonra topluca hareket edildi. Nerden geldiği belli olmayan bir slogan ortalığı hareketlendirdi. Düzensiz ses tonlarıyla herkes kendi havasında katıldı slogana. Birkaç adım sonra bizi karşılayanlar slogan alkış ve ıslıklarla selamladı hepimizi ve yine nerden geldiği belli olmayan “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganı yankılandı vadiden. Bu slogana aşinaydı hemen herkes; ne de olsa televizyonda her yerde atılıyordu. Katıldı binlerce yürek; ses verdi yankılandı vadi. Mahşeri kalabalıkta bazı kâğıtlara yazılı olan şeylere göz gezdirdiler. Okuma ve yazması olanlar heceleyerek okudular. “HES hayır”, “Çekerek ırmağı özgürdür, özgür akacak”, “HES yapma boşuna yıkacağız başına”…

Bir ses yankılandı vadide herkes dönüp baktı sesin olduğu tarafa; traktör kasasında elinde mikrofon ve yanında kalabalık bir grupla biri başladı konuşmaya. “Arkadaşlar dostlar. Konuşma uzadıkça uzadı sıkıldı acemi eylemciler. Tam yere oturacaklarken farklı bir ses yükseldi. Binlerce insanın arasında gür bir ses; “Arkadaşlar şantiyeye gidelim burada zaman kaybetmeyelim” dedi. Bu sesin ardından  “Gidelim” sesleri birbirini izledi. Birden herkes gençlerin arkasına takıldı. Kimilerinin ayakların da kara lastik, kimilerinin ayakkabısında diz boyu çamur.

Yürüyüş sırasında öfke giderek kabarırken yolun jandarma tarafından kesildiği göze çarptı. en önde gençler ve daha dirayetli duran köylüler ve binlerce insan çekerek ırmağı kıyısından yürümeye başladı. İnsanların kendilerine güveni geldi, “acemi eylemciler” ne arkada ne de önde oldular; yağmur altında çamur sırtında yürümeye devam ettiler bata çıka. Jandarmanın her yolu kapatmasına karşı insanlar gençlerin ve köylerin öncülüğünden kâh tarlalarda kâh daracık yollarda yürümeye devam etti ve ilk temas gerçekleşti. Jandarma yoldan insanların üzerine gaz bombalarıyla plastik mermileriyle saldırmaya başladı. Daha kararlı bir şekilde yürüdü insanlar. Jandarma saldırısına karşın daha da inatlaşarak ve saldırıyı boşa çıkararak yürüdüler. Acemi eylemciler de ilk sınavlarını vermişlerdi; gaz kokusunu, göz yaşarmasını, delice öksürük bunalımlarını atlatıp eyleme devam ettiler. Jandarmanın onlarca defa yolu kapatmasına rağmen inatla, kararlılıkla ve büyük cüretle yürümeye devam ettiler. Son düzlükte jandarma ile karşı karşıya geldiler; yolu kapatan jandarmanın sağından solundan geçmeye başladılar. “Acemi eylemciler” de kendilerine güveni gelmiş kararlılıkla jandarma barikatını geçmişlerdi. Hatta daha ilginç olanı jandarmanın kendilerini tutmasına rağmen “Ben buradan geçeceğim, durduramasın beni” şeklinde haykırışları bir anda yankılandı “acemi eylemcilerin”. Dile kolay tam10 km yağmur çamur, gaz, plastik mermi ve jandarma barikatı.

Nihayet şantiye alanındaydı herkes. Yorgun bedenlere inat şantiye varmanın gurur ve kararlılığıyla slogan atılmaya başlandı. Acemi eylemciler ve kararlı genç ve köylüler karıştı birbirine. Slogan ıslık alkış derken hızla geçmekte ve hiçbir şey yapılmamaktaydı. Tekrardan homurtular başladı birden, jandarma komutanı eline megafonu alıp insanlara vaat adı altında bariz olan yalanlar dizmeye başladı. Buna ne köylüler ne gençler ne de “acemi eylemciler” inandı. Toplanan gençler ve köylüler komutandan yazılı bir tebligat istediler, elbette veremedi komutan. Sokuldu bir “acemi eylemci” komutanın yanına. Komutana hitaben “Sizinle işimiz yok, biz şuradaki şantiye araçlarını istemiyoruz, alıp gitsinler ya da biz onları kırıp döküp yakıp gideceğiz” dedi. Bu sözlerin üzerine komutan dönüp bizim “acemi eylemciye” baktı, ne diyeceğini bilmeden öylece durdu. Acemi eylemci korkusunu yenmiş ve daha bir havalı devam etti: “800 km geldik işimiz var gücümüz var; ya sen şu işi yap ya da biz yapalım, yarın işe gideceğiz” Tekrar bir sessizlik sonra gülüşme sonrasında komutan oradan kaçarcasına ayrıldı. Gençler ve köylüler önce jandarma kalkanlarına yüklendi tam o esnada gazlı saldırı başladı. Önce kitle biraz geri çekildi sonra jandarma iki koldan saldırmaya başladı. Önde her zaman gençlik ve köylüler ortalarda acemi eylemciler ve en arkada yaşlı amca-teyze ve “tedirginlik hissedenler”. Yüklenildi taşlar, saldırı başladı. Tepeler tutuldu, kimi gençler gaz bombası, plastik mermi ve tazyikli su sıkan jandarmaya taş atmaya başladı ve o anda jandarma geri çekildi. Arada köylü ve diğer acemi eylemcilerin “Askere ellemeyin” demelerine rağmen özellikle genç ve yoğun gaza maruz kalanlar jandarmayı geri püskürtmeyi başardı. Köylülerin keskin nişancılığı karşısında hem jandarma hem de oradaki araç ve barakalar dakikalar içinde dağıtıldı. Tutulmuş tepelerden yoğun gaz ve plastik mermilerden kaynaklı daha yukarıdaki tepelere çekilmeye başlandı. Jandarmanın nişan alıp insanları yaralamasına sebep olmasından kaynaklı kitle örgütsüzlüğünü göstererek vur kaç taktikleriyle saldırılarına devam etti. Vuruldu vuruldu diye sesler yükseldi. Nişan alınarak gözüne isabet eden gaz fişeği ve diğer plastik mermiler ile 5 kişi yaralandı. Acemi eylemciler birbirini aradı. Korku birden kaygı ve “Kim” sorularıyla karıştı. Birbiri ardına “olaylara karıştı” herkes. Şantiye alanı çembere alındı. Duvarlar yakıldı, borular yakıldı, araçlar taşındı. “Askere dokunmayın” telkinlerine aldırış etmeyenler de jandarma robokoplarını taşladılar. Duman, gaz, öksürme derken bir anda sessizlik oldu ve herkes bu işten hıncını almışçasına rehavete kvuştu. Taşlama sona erdi herkes geri çekildi. Tekrardan otobüs aranmaya ve yola çıkmaya hazırlanıldı. Sebebi bilinir elbette çünkü kitle örgütsüzdü. Sonuç alınacak yerde kırıp döküp ve öylece bıraktılar geride. Gaza bulanmış elbiseler, otobüs içerisinde bir bombaya dönüştü. Gözler yaşarmaya, öksürme, nefes almama işkenceye dönüştü. “Acemi eylemciler” bunları hesaplamamıştı, taktiklerinde bu yoktu. Birden herkes otobüsten koşarcasına dışarıya attı kendini. Biraz bekleme sonrasında tekrar yola koyuldular. “Acemi eylemciler” yorgun bedenlerini uykuya vermişken birileri onları kahraman diğerleri terörist olarak ilan etmişti. Onlar ne kahraman ne de teröristti; sade ve sıradan “acemi eylemciler”di. Bugüne kadar tek eylemleri eylemsizlik kararlarıydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu