GüncelManşet

Devrimciler ölür ama devrimler sürer – 1. BÖLÜM

İttihat ve Terakki Partisi’nin (İTP), “Yeni Türkiye” versiyonu olan AKP Erdoğan iktidarı, 15 yıllık icraatları ile hem Türkiye hem de Ortadoğu coğrafyasında savaş kışkırtıcısı olarak rol almaya devam ediyor. Bir neo Kemalist parti olan AKP’nin üstlendiği rol kendisinden önce iktidarlardan farklı olmayarak faşist uygulamalarda Ustalık Dönemini sürdürüyor. Katliamlarını hızlandıran TC devleti, almış olduğu darbelerle kimyası bozulurken 90’lı yılların savaş konseptini sürdürmekten geri kalmıyor ve katliam ve gözaltında kayıplara ağırlık vermeye çalışıyor.

TC’nin bu yaklaşımını tarihsel örneklerle çoğaltabiliriz. Örneğin;  Mustafa Kemal’i eleştirdiği için hapishaneye konulan serbest kaldıktan sonra yurtdışına çıkarken MİT elemanı tarafından kafası taşla ezilerek katledilen Sabahattin Ali, Seyid Rıza ve arkadaşları ve 90 yılların yüzlerce mezarsız yiğid… Son olarak Aliboğazı’nda şehit olan 12 Partizan’dan 8’inin cenazeleri aileleri tarafından alınırken, Yetiş Yalnız ile 3 Kadın Partizan’ın  mezar yerleri  gizlenmektedir.

 

Yeni bir yüzyılın başında Antranik Paşa

Ermeni Devrimci Hareketi’nin önderi olan aynı zamanda tüm Ermenilerin tartışmasız halk kahramanı olarak kabul edilen Antranik Ozanyan, küçük yaşta Ermeni kurtuluş mücadelesine katılmıştır. Küçük yaşta annesini kaybeden Ermenilerin tarihi, kahramanlık yazıları ile ilgilenmeye başlamış  ve Osmanlı’da Ermenilere yapılanları analiz ederek çalışmalarına ağırlık verdi. Bu durum isyancı bir karakter almasında önemli rol oynadı. 17 yaşında hapishane ile tanıştı. Hapishaneden çıktıktan sonra ilk siyasal faaliyetleri bölgede bulunan Hınçak Partisi’ne katılarak başladı.

Abdülhamit döneminde başta Ermeniler olmak üzere çeşitli inanç ve milliyetlerden geniş bir kesime halklar hapishanesi olan Osmanlı devleti halkların öfkesi ile karşılaşmış ve baskı ve zulümden kaçan devrimciler 1907 yılında yurtdışında Paris’de toplananarak Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, parlamenter rejime geçilmesi ve radikal düzenlemelerin yapılması konusunda anlaşarak kongre  gerçekleştirmişlerdi. Bu kapsamda EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu) 4. Kongre’de toplanmış, Jön Türk’ler ile işbirliği yapma konusunda oy birliği ile karar almışlardı. EDF, Taşnak’lar ile Jön Türk’ler bir araya gelerek “mevcut rejimi devirmek ve meşruti bir yönetim kurmak” üzere antlaşmaya vardılar. SDHP (Sosyal Demokrat Hınçak Partisi) ise bu Kongreye tasvip etmedikleri için katılmadılar.

1908 yılında kabul edilen yeni Anayasa ile Abdülhamid’in 30 yıldan fazla süren kanlı yönetimine son verilirken  bu durum ülkede özgürlüğe susamış halklar için çoşkuyla karşılanmıştır. Jön Türk’lerin yönetici kadrolarından Enver Paşa bu ara Selanik’ten ordusu ile İstanbul’a öldürücü darbe vurmak için ayak basmış, sevinç içerisinde bulunan halklar, İstanbul sokaklarına inerek özgürlük ve kardeşliği sevinç içerisinde kutladılar.

Ancak Abdülhamid’in devrilmesi hareketinde etkin rol üstlenen Taşnak Partisi, Jön Türkler’in gizli emellerini göremedi. İTP’nin kullandığı kulağa hoş gelen sloganların kurnazca, göz boyamak için uydurulmuş olduğu ortaya çıktı. Abdülhamid’in devrilmesinden ve Anayasa’nın ilanından sonra, Jön Türkler’in parlak sözlerine inanmayan tek bir kişi vardı. O da Antranik Ozanyan’dı. Ermeni halkının efsanevi komutanı, güçlü ön sezgisi, politik kavrayışı ve uzak görüşlülüğe sahipti. Antranik Paşa’yı önder konumuna getiren bu birikimi olmuştur.

 

“Baskı altında kalan halkların yanındayım”

1905 yılında Bulgaristan’a geçen Antranik Paşa, burada bir an olsun boş durmadı. Askeri birikimlerini “Savaş Talimatnamesi” adı altında broşürde topladı. Fedai’lerin savaşta dikkat edecekleri noktaları özel olarak belirtir. Halk içinde Fedai’lerin örnek alınacak kişiler olmasını, mevzilerin hazırlanırken bölgenin incelenmesini, yiyecek-içecek-yaşam malzemelerinin buna göre düzenlenmesini, fedailerin disiplin içinde olmalarını, küfür etmemelerini, morallerini en üst seviyede tutmalarını, boş zamanlarda eğitim yapmalarını, gece savaşının püf noktalarını, pusuya düşmemelerini, zehirlenmelere karşı alınacak önlemleri, emir almadan “ne ye ne yedir” prensibinden hareket etmeleri için görüşlerini broşürde toplayarak fedailerin eğitimi için uğraştı.

Balkanlar’da, Osmanlıya karşı başlayan, ulusal ayaklanmalar şeklinde özgürlük ve bağımsızlık hareketlerine karşı sessiz kalmayan Antranik Paşa, Bulgar, Arnavut, Yunanistan, Sırbistan, Montenegro (Karadağ) halklarının haklı mücadelelerini desteklemiştir. Antranik Paşa’nın “Ben milliyetçi değilim, tek millet tanıyorum, o da ezilenlerin milletidir” ifadesi onun sınıfsal yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Ezilenlerin Osmanlı’ya ve onun şahsında Abdülhamid’e karşı başlattığı isyanlarda, Antranik Paşa komutasında 234  kişiden oluşan Gönüllüler Birliği ile cephede yer almıştır. O, dönem Balkan savaşlarını bir gazetenin muhabiri olarak izleyen Leon Troçki ise yazdığı makalelerde “Şarkı ve efsane kahramanı Antranik, gönüllüler ordusunun ruhuydu. O komutan elbiselerinin içinde mükemmeldi…” diye bir haber yapar.

Abdülhamid’in devrilmesinden sonra Jön Türklerin siyasetine aldanarak ülkeye dönen birçok devrimciyi yeni süreçler bekliyordu. Ermenileri  temsilen bulunan Kirkor Zohrab, sosyalist kimliği ile tanınan, güçlü ajitasyon yeteneği olan bir politikacı olarak öne çıkıyordu. Yine Rupen Zartoyan ile Vahakn, Jön Türk’lerin güzel sloganlarına aldanarak ülkeye dönen politikacılardandı. Antranik Paşa bu ikisine gitmemeleri için yalvardı. Ama sözünü dinletemedi. Taşnak Partisi yöneticileri Antranik Paşa’ya ülkeye dönüş ve meclise katılması konusunda çağrılarda ve vaatlerde bulunsa da Antranik Paşa cevap olarak “Ben Sultan Enver ile Talat’ın elini sıkıp kardeş olamam. Bu yeni kardeşlerinize dikkat edin. Onlar halkımızın ve sizin başınıza feleketler getirecekler” der. Ancak birçok Ermeni partisi ve örgütü İTP’nin esas gayesini göremeden onun arkasına takıldılar.

1909 yılında sahte bir isimle İstanbul’a geçen Antranik Paşa, Taşnak yöneticileri ile uzun görüşmelerde bulundu. Antranik burada da ikna edilmek istenmiş ancak bu çabalar boşa çıkmıştır. Antranik’in İstanbul’dan ayrılmasından 45 gün sonra başlayan Adana kırımları 30 bin Ermeni’nin ölümüyle sonuçlamış, Suriye’nin kuzeyi Kessab’a kadar uzanmıştır.

 

“Aslan gibi insanlar, koyun gibi mezbahaya gittiler”

İttihatçıların oyunları bununla kalmaz. Adana kırımlarını araştırmak üzere görevlendirilen Hagop Babikyan şüpheli şekilde inceleme raporunu Meclis’de okuyamadan öldürülür. Bu durumu meclis kürsüsünde dile getiren Krikor Zohrab ise dövülür. Adana kırımlarından gerekli dersleri çıkaramayan Taşnak Partisi, halen İTP’ye olan güvenlerini halkın tepkisine rağmen devam ettirirler.

I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na gelindiğinde ise Osmanlı devleti  bu süreci Ermenilere dönük katliamda bir fırsat olarak kullandılar. İTP Merkez Komitesi üyesi Dr. Nazım “Bu toplantıda kaç defa söyledim yine söylüyorum. Eğer bu temizlik harekatı genel ve nihai olmazsa, yarardan çok zararı dokunur. Ermeni halkını topraklarımızdan kökten temizlemeliyiz. Bir kişi bile kurtulmamalı ve Ermeni ismi unutulmalıdır. Şimdi savaş içerisindeyiz. Bundan daha uygun zaman bulunamaz. Büyük devletlerin müdahalesi ve gazetelerin haberi bile olmaz. Bu defaki işlem, kökten temizleme işlemi olacaktır” demiştir.

Ermenilerin I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndaki yaklaşımlarının belirleneceği Taşnak Partisi 8. Genel Kongresi’ne Teşkilat-ı Mahsusa şefi Bahattin Şakir, Naci Bey ile Halil Bey gibi İTP delegeleri de katılmıştır. Kongre’de Ruslara dönük ayaklanmalar reddedilince Talat Paşa “İTP artık yapacaklarında özgürdür” diyerek “İttihat ve Terakki Partisi’nin artık yapacaklarında özgür olduğuna” 1915 Soykırımını işaret etmiştir. Bu durum karşısında şehri terk İstanbul ile iletişime geçen Antranik Paşa devrimcilerin, aydınların şehri terk ederek, yurtdışına çıkmalarını önermişse de bu öneri reddedilmiştir. Antranik Paşa bu durumu anılarında “aslan gibi insanlar, koyun gibi mezbahaya gittiler” şeklinde değerlendirmiştir.

 

(Devam Edecek)

 

Bir Partizan okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu