Makaleler

İşaretlemeler Devam Ederken…

Önce Maraş Katliamının yıldönümünde İstanbul Okmeydanı’nda Fetihtepe Mahallesi’nde, ardından bundan bir hafta sonra bu sefer Güzeltepe’de Alevi vatandaşların evleri işaretlendi. Geçtiğimiz Ramazan ayında Malatya’da bir Alevi ailenin linç edilme girişiminin ardından, Aydın Didim’de, Altınoluk’ta, Erzincan’da Alevilerin evleri işaretlenmişti.

AKP hükümetinin İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin bu olayların ilk ortaya çıktığı zamanlarda önce “çocuklar yapmıştır” gibi akla ziyan bir açıklama ile olayı örtbas etmeye çalıştı.

İkinci defa yaşanınca bu sefer “tinerciler yapmış” dediler. Artık hiçbir şey söylemiyorlar. Polis işaretlenen evlere gidip konulan çarpı işaretini siyah sprey boya ile kapatıyor ve böylece sorunu “çözmüş” oluyor. Dahası bu olaylar artık medya tarafından ön plana çıkarılmıyor, arka planda kendisine yer bulabiliyor.

TV’ler ise konuyu artık hiç gündeme alıp haber yapmıyor. Böylece geniş kitlelerin gündeminin dışına itiliyor. Diğer yandan da olaya duyarlılık gösteren çevreler için de artık rutin bir olay gibi yansıtılıp kanıksatılmaya çalışılıyor.

Öyle ki Malatya’daki olay patlak verdiğinde ve ardından evlerin işaretlenmeleri ilk başladığında burjuva muhalefet partileri tepki göstermiş ve hükümeti açıklama yapmaya çağırmışlarken, artık bu tür olayları gündemlerine dahi almamaktadırlar.

AKP Ecdadının Adımlarını Takip Ediyor

Bugünlerde “at sırtında”ki ecdadını dilinden düşürmeyen Başbakan’ın Alevi ve diğer azınlık inanç gruplarına yönelik açılım politikası, Kürt sorunundaki açılım politikası ile aynı kaderi paylaşmıştır. Yani AKP hükümeti de devlet geleneğinin devamcısı olarak katliam ve asimilasyon politikalarının uygulayıcısı olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu 1826 yılında Alevilere yönelik kitlesel bir katliam sonrasında, sapkın ilan ettiği Alevilere ilişkin politikasına katliam ve imha dışında bir de asimilasyon politikasını eklemiştir.

Alevi köylerine cami yapma uygulamaları bu politikanın ürünü olarak bu dönemde başlamıştır. Bu politika gereğince Alevi köylerinden çocuklar zorla alınıp Sünni inançla eğitim veren okullarda eğitilip yetiştirildikleri sonra yine kendi köylerine Sünni İslam’ı yaymakla görevlendirilmiş olarak gönderiliyorlardı.

aleviiiOsmanlı’nın imha ve asimilasyon uygulamaları 1923 sonrasında TC tarafından aynen devam ettirilmiştir. 1925 yılında çıkarılan “Tekke ve Zaviyeler Kanunu” ile esasta hedeflenen yine Aleviler ve azınlık inançlar oluşturmuştur. Zira Sünni İslam inancına mensup cemaat vb.leri camilerin dayanışma derneği vb. örgütlenmeleri veya direkt diyanet aracılığı ile sistem içindeki varlıklarını zarar görmeksizin devam ettirmişlerdir.

Alevilerin ise dergâhları, tekkeleri kapatıldığı, cem evlerinin günümüzde bile ibadethane olarak kabul edilmediği biliniyor.

Böylece devlet azınlık inançların yeni nesillere kendi inançlarını aktarmalarını fiilen engellemiş, köylere yapılan cami, eğitim sisteminin Sünni İslam dışındaki inançları yadsıması, karalaması ve daha başka bir dizi fiziki, psikolojik ve sosyolojik baskı ile asimilasyon politikalarını TC Devleti Osmanlı’ya kıyasla daha da çeşitlendirerek devam ettirmiştir.

Asimilasyon bir yandan uygulanıyorken katletme ve böylece korku salıp yıldırma silahı da hiç terk edilmemiştir. 1937-38 Dersim Katliamı, 1966 Ortaca Katliamı, 1968 Elbistan, 1971 Kırıkhan, 1975 ve 1978 Malatya, 1978 Maraş, 1980 Çorum, 1993 Sivas, 1995 Gazi ve Ümraniye Katliamları devletin Alevilere yönelik katliamlarıdır.

Katliam ve Asimilasyon Politikalarının sonucunu anlamak için CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz’ın, araştırmacı, öğretim üyeleri ve gazetecilerle birlikte hazırladığı rapora bakmak yararlı olacaktır.

Rapora göre Alevi olan her iki kişiden biri asimile olmuş durumda. Bunun sonucu olarak, Türkiye’de Alevi nüfusu bugün % 15’e gerilemiş bulunuyor.

AKP, uygulanan asimilasyon ve katliam politikasının sonuçlarını daha da ileriye taşımak istiyor olmalı ki Maraş Katliamı ve Rum ve Ermenilere yönelik yapılan 6-7 Eylül katliamlarından önce yapılan ev işaretlemelere yol veriyor.

Yine Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğramasını “vatana millete hayırlı olsun” diyerek kutlayan, Maraş katliamının toplum hafızasında yer etmesini engellemek için katliamın yıldönümünde yapılmak istenen anma etkinliklerini yasaklayan, aynı yasağı Sivas katliamı için de uygulamaya çalışan AKP hükümeti ve Başbakandır.

akpBugün Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesinin, iktidarı ve muhalefeti ile burjuva politikacıların gündemine dahi girmeyecek bir hale gelmiş olması, dahası birkaç Alevi derneği vb.nin sınırlı protestosu ile geçiştirilecek kadar kanıksanmış olması devletin yeni bir katliam için önemli bir adım attığının da göstergesidir.

Yeni bir katliam, ancak canlar yitip gitmeden, daha işaretlenen evlerdeki işaretlerin boyası kurumadan, her ev için, her seferinde en güçlü sesimizle haykırırsak engellenebilir. Tarihin sayfalarında saklı acılara yenilerinin eklenmemesi için, geçmişin acılarını unutmamalı, unutturmamalıyız.

Ancak o zaman tarih ellerimizi yan yana getiren bu günümüze ışık tutan bir araç olacaktır. Devletin Alevi politikası ve tarihi, AKP’nin Alevi açılımı gibi aldatmacalarına da, evlerin işaretlenmesine de ışık tutacak kadar çok katliamlarla doludur. Onları unutup, gelmekte olana gözlerimizi kapatmayalım. (Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu