GüncelManşet

AKP’nin yeni varlık vergisi kanunu

Geçen yıl oluşan tepkiler nedeni ile rafa kaldırılan “Terörizmin Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” yeniden meclis gündemine getirildi. 26 Ocak’ta Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından savcı ve hakimlerin katıldığı bir toplantı yapılmış, bu toplantının ardından hazırlanan bu yasa tasarısı İçişleri Komisyonunda görüşülmüş, ancak tepkiler neticesinde rafa kaldırılmıştı. Hükümet, OECD bünyesinde kurulan “Mali Çalışma Grubu”ndaki üyeliğinin askıda olduğunu ve bu kanunu 22 Şubat’a kadar çıkarmadığı takdirde OECD ülkelerinin Mali Eylem Görev Gücü (FATF) üyeliğinden çıkarılacağını gerekçe göstererek kanunu hızla çıkarmanın peşindeydi. AKP’nin yasa ile ilgili gözden saklamaya çalıştığı şey ise, bu kanunla Kürt iş adamları ile muhalif çevrelerinin ekonomik açıdan cendereye alınacağıdır. AKP hükümeti bu kanunu uluslararası hukukun bir gereği gibi yansıtmaya çalışsa da gerçekte durum farklıdır. Birçok ülkenin 9 Aralık 1999’da BM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Terörizmin finansmanının önlenmesine dair uluslararası sözleşme”yi 11 Eylül 2001’den sonra ve ABD’nin baskısı ile imzalaması nedeniyle uluslararası hukuktaki yerini alan benzer kurallar vardır. Fakat bu ülkelerdeki terör tanımı ve algılanışı ile, Türkiye’de terörle mücadele yasasındaki terör tanımı aynı değildir.

Müvekkilini savunan avukatın yaptığı avukatlık görevi nedeniyle, demokratik eylemlere katılmanın terör eylemine katılmaya kanıt sayılmasıyla, teknik takip adı altındaki her türlü faaliyetin yasadışı faaliyete delil kabul edilmesiyle, dinlenen bir telefonda tanıdığı biriyle meyve sebze siparişinde bulunmanın “şifreli konuşma” sayılmasıyla ve terör örgütü üyeliğinin somut kanıtı olmasıyla yüzlerce pratik uygulama bizlere TMY’nin iktidarın istediği herkese “terörist” damgası vurabileceğini defalarca ispatlamış durumdadır. Geçtiğimiz yıllarda yasa gündeme geldiğinde Kürdistan’a giden Başbakan’ın kendisini protesto için kapatılan kepenkler nedeniyle bunun terör örgütüne destek anlamına geldiği ve buna göz yummayacakları yönlü tehditlerinin hala hafızalardadır. Bu yasa ile kepenk kapatanlara hiçbir gerekçe gösterilmeden dükkanlarına, mal varlıklarına el konulabilecek. Yasa ile amaçlananı daha iyi anlamak için yakından bakalım:

AKP hükümetinin tasarısına göre mal varlığına el koyma kararlarını bir denetleme kurulu kararlaştıracak. MİT Müsteşarı, MASAK temsilcisi, Adalet bakanlığı müsteşarı gibi devlete bağlı olan bürokratlardan oluşacak bir kurulun alacağı her karar doğallığında hükümetin o anki politikalarınca şekillenecektir. Hükümetin önerdiği yasa tasarısına göre, bu nitelikteki komisyon gerçek ve tüzel kişiliklerin mal varlığının dondurulmasına karar verebilecek. Ayrıca bu komisyon;

– Soruşturma başlatmadan mal varlıklarına el koyabilecek. Bunu yapabilmesi için polis ve istihbarat notu yeterli olabilecek. Kesinleşmiş mahkeme kararı istenmeyecek.

– Komisyonun mal varlığını dondurmasına dair karar MASAK tarafından yerine getirilecek.

– Kişi ve tüzel kurum ve kurulluşların taşınmaz mallarına tedbir konulabilecek.

– Komisyon (polis veya istihbaratça) “terör” olarak kabul edilen fiillerin gerçekleştirilmesinde tamamen veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiile ilişkilendirilmeden dahi “terör örgütlerine” veya bir “teröriste” fon sağlayan veya toplayanlara, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilmesini kararlaştırabilecek.

– Ceza verilebilmesi için fonun bir suç işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmayacak şeklinde sıralanabilecek yetkilerle donatılmaktadır.

AKP hükümeti başta Kürt hareketi olmak üzere her türlü muhalefeti teslim almayı amaçlamaktadır. Gerillaya yönelik imha operasyonlarının kış koşullarına rağmen hız kesmediği, KCK adı altında yürütülen operasyonlara hergün yenileri ekleniyorken, diğer yandan sisteme muhalif olan her kesime yönelik sistematik bir sindirme operasyonu yürütülüyorken bu yasa tasarısı meclis alt komisyonlarında kabul edildi.

Ve tüm bunlar “barış iklimi”, “yeni süreç” vb. lafların ağızlardan düşürülmediği bir zamanda yapılmaktadır. Hükümet demokratik hakları geliştirmek bir yana Kürt sermaye sınıfının zenginlikleri başta olmak üzere her türlü legal demokratik kuruluşun mallarına, basın yayın araçlarına, protestoda bulunan bakkala, kontak kapatan taksiciye bile el koymanın ve bunu da mahkeme kararına dahi ihtiyaç duymadan bir polis raporu ile yapabilmenin yasal kılıfını yaratmaktadır. Bu tablo hükümetin bu süreçteki hedefini de ortaya koymaktadır. İnkar ve imha ve asimilasyon politikasını hükümet çeşitlendirerek devam ettirmektedir. Diğer yandan bu yasa ile 1942’de çıkarılan Varlık Yasası ile amaçlananlar sağlanmış olacaktır. Hükümet kendi sermayedarlarını, el koyduğu Kürt ulusal burjuvazisinin ve küçük esnafının malları ile daha da palazlandırmak için yeni bir kayna k yaratmış olmaktadır. Hükümet ekonomik, siyasi ve askeri olarak ulusal harekete ve muhaliflerine tasfiye ve teslimiyeti dayatmaktadır. Tek yol direnmek ve başkaldırmaktır!

(Bir ÖG okuru)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu