GüncelManşet

2012 1 Mayıs’ı: Sorulacak hesabımız var!

2012 1 Mayıs’ı ülkenin dört bir yanında yüz binlerce işçi ve emekçinin alanlara aktığı bir güne sahne ev sahipliği yaptı. Hak gasplarına, özelleştirmelere, taşeronlaştırma ve esnek çalışmaya; işçi ve çevre katliamlarına; kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine; eğitim ve sağlığın piyasalaştırılmasına; ifade, basın özgürlüğüne ve sanata yönelik baskılara karşı alanların zapt edildiği bir gün oldu. 1 Mayıs, AKP hükümeti şahsında düzenin, toplumun tüm kesimlerine yönelik topyekûn saldırı politikasının yürürlükte olduğunun somut bir resmiydi.

1 Mayıs’a yansıyanlar, baskı, korkutma ve sindirme politikalarıyla bunun yetmediği yerde azgın bir şiddet, gözaltı ve tutuklama terörü ile toplumsal muhalefet dinamiklerine saldıran AKP’nin 2011 1 Mayıs’ından bugüne bu yönelimini esas olarak koruduğunu ve kapsama alanını giderek genişlettiğini gösterdi.

Emperyalistlerin ihtiyaçları ekseninde işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına saldıran, örgütlülüklerini dağıtmak için her gün yeni yasalar çıkaran, tüm bu yapısal değişikleri alelacele Kanun Hükmünde Kararnamelerle yasalaştıran AKP hükümetine karşı önemli bir öfkede birikmiş durumda. 2012 1 Mayıs’ının en önemli göstergelerinden biri düzenin hışmına uğrayan değişik renklerden toplumsal kesimlerin alana yansıyan bu tepkisiydi.

Gözaltı ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılan KESK-Eğitim-Sen’in kitlesel katılımı, Türk-İş’in sendikal hareketi bölme çabalarına karşın Sendikal Güç Birliğinin Taksim çıkışı, devlet tiyatrolarının özelleştirilmesine karşı tiyatrocuların öfkesi, taraftar gruplarının kitleselliği örneğinde olduğu gibi AKP’nin politikalarına karşı tonları farklı olsa da önemli direnç noktaları olduğunu söyleyebiliriz. Sendikal cephede bu direnç noktalarını ileriye taşıyacak olanın sınıfın temel sorunlarına dokunan bir mücadele hattından ve yeni direnişlerin sınıfa kazandırılmasından geçeceği açık.

Taşeron işçileri örgütleyen (Dev Sağlık-İş Enerji-Sen) sendikalara-oluşumlara (Belediye iş kolunda Taşeron İşçileri korteji) yansıyan coşku bu gerçekliğin küçük bir yansıması. İş cinayetlerinin, taşeron ve kuralsız çalışmanın sendikalar, devrimci, ilerici güçler tarafından gündeme alınması bir olumlulukken bu sorunu yaşayan kesimlere temasın arttırılması gerektiği de bir gerçektir.

Geçen yıl olduğu gibi bu yılda kendiliğinden gelen geniş bir işçi ve emekçi kitlesinin varlığı, sendikaların, devrimci, ilerici güçlerin düzene tepki duyan bu kesimlere ulaşmakta bugün için yetersiz olduğunu göstermektedir. İşçi sınıf hareketini ileri taşıyacak olan ve onu mevcut statik durumundan kurtaracak olan, yeni güçleri açığa çıkaracak olanda budur. Zira bu kesim en fazla ezilen, sömürülen, güvencesiz çalıştırılan ve iş cinayetlerinde can verenlerdir.

Kuşkusuz düzenin saldırganlığına karşı öfkeyi en fazla öfke biriktiren kesimlerden biride Kürt halkıdır. 2011 1 Mayıs’ından bugüne avukatlardan gazetecilere; milletvekillerinden belediye başkanlarına kadar binlerce insanın tutuklanmasına, baskı ve katliamlara karşılık yurtsever hareketin yanıtı önceki yılı aşan bir katılım olmuştur.

Bu durum Kürt ulusal sorununda Türk devletini zor günlerin beklediğine, bu cephede direniş ve çatışma ivmesinin yükseleceğine bir işaret sayılabilir.

2012 1 Mayıs’ı Türk hâkim sınıflarının sömürü ve zulüm politikalarından etkilenen yığınların öfkesini haykırdığı bir gündü. Yaşadığımız acıların, bize reva görülen yaşamın hesabını sormak için bu öfkeyi büyütelim. Zira, egemenlerin suç dosyası oldukça kabarıktır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu